Oyuncu Semih Ertürk, Günaydın YouTube kanalında 'Yasemİnce İtiraflar' programında Yasemin Döngel'in konuğu oldu.
Set sebebiyle uzun yıllardır Eskişehir'de yaşayan oyuncu, "5 sene uzaktan hayat yönetmek çok zor. Özellikle ilk 3 sene full oradaydık. Ve gerçekten mental açıdan biraz zor. Çünkü ailenden, sevdiklerinden uzaktasın. Benim arkadaşım kalmadı artık. Yeni bir çevre edinmem lazım döndüğümde" sözleriyle dikkat çekti. Özel hayatından da bahsetti, "Hiç öyle biri için ölmem. Ben insanlarla çok derin bağlar kurabilen biri değilim. Sıkı bağlar kurarım ama çok derin bağlar kuramıyorum." itirafıyla ise ses getirdi. İşte röportajın tüm detayları...
-Nasılsın, nasıl gidiyor Eskişehir günleri?
İyi, yorucu. Sezonu bitirdik, beşinci sezonumuzu bitirdik. Yoğun geçiyor, yorucu geçiyor ama mutluyuz yani.
-Oyunculuktan ve diziden bahsedeceğiz. Öncesinde kısaca çocukluk anılarını dinlemek isterim… Şöyle bir düşündüğün zaman, çocukluğunu dair nasıl anılara sahipsin? O anılarda mutluluk mu dolu, hüzün mü?
Hüzünlü demem ya. Ben anneannem ve dedemle büyüdüm. Dedem bana Amerikan rüyası bir çocukluk yaşattı. Derede balık tutarak geçti çocukluğum ve küçük bir filikomuz vardı sacdan, kırmızı. Ona biner balık tutardık. Yaşam fonksiyonlarımla alakalı bildiğim her şeyi o öğretti o zaman yani. Biz dağa çıkardık, kuş avlardık… Dağdan nasıl inmem gerektiğini öğretti. Bana denizde akıntıya kapılırsam nasıl hayatta kalacağımı falan öğretti.
-Survivor'a gitsen zorluk yaşamazsın yani…
Survivor da değil belki ama aslında her şeyi çabuk öğreniyorum gibi bir şeyim var. Mesela yeteneğin ne diye sorsan çabuk öğrenme, kolay öğrenme yetim derim. Onu dedem kazandırdı sağ olsun yani.
-Oyunculuk serüveni nasıl gelişti?
Ya şöyle ben aslında sanat lisesi istiyordum. Çünkü çiziyordum yani resmim iyiydi. Ama o zaman hem ekonomik durumlardan hem de galiba geç kalındı kayıt olmaya. Biz de açıkta kalmak istemedik. Puanım da yetiyordu o zaman. Haydarpaşa Elektrik-Elektronik bölümünde başladım. Buradan hatta 3. sene atıldım örgün öğretimden.
HİÇ ADAPTE OLAMADIM, HİÇ SEVEMEDİM
-Neden?
Ya devamsızlık yüzünden. Çünkü hiç adapte olamadım, hiç sevmiyordum istemedim. Hiç bana göre değildi. Sonra örgün öğretimden atıldım. Uzaktan eğitimle tamamladım. Aslında oyunculuk aklımda yoktu. Lisede bir tiyatro grubu vardı. Orada böyle asistan gibiydim. Sonra üniversite okumaya karar verdiğimde iç mimar olurum falan gibi düşünüyordum aslında. Ama öyle olmadı. Bir anda oyunculuk geldi aklıma "Nasıl yaparım?" falan. Bir araştırdım sonra konservatuvara hazırlanmaya karar verdim. Hazırlandım. İçimde varmış kazandım 2 sene.
ŞİVEYİ CİHAT'TAN ÖĞRENDİM
-Biraz şiveli bir konuşma tarzın var dizide. Bunu öğrenmek için özel bir hazırlık sürecin oldu mu?
Ya şöyle; biz onun ön hazırlığını yapamadık. Bak ilk iki bölüme yok ağız. Öyle bir brif geçilmemişti bize ve aslında ağız yapılmayacak gibiydi yani. Sonra sanıyorum birinci bölüm sonu mu artık, ikinci bölüm sonu mu ne bize öyle bir brif geldi. Yani yavaştan ağzı bozmak lazım galiba diye. Aramızda bir tek Cihat (Süvarioğlu) yapıyordu. Çünkü Cihat Konyalı ve Kayseri'de büyümüş falan. O çok iyi biliyor İç Anadolu ağzını. O da böyle küçük küçük yapıyordu zaten. Ben ondan öğrendim. Yani onu dinleyerek öğrendim. Çünkü oralı olduğu için ve çok hakim olduğu için özel bir çalışma yapmadım. Yani orada kaportacı bir çocuk, iyi konuşmasın diye düşünmüştüm. Yani ikisi beraber aslında akışta oldu. Artık böyle 10. bölümlerde falan oturmuştu yavaştan.
5 SENE UZAKTAN HAYAT YÖNETMEK ÇOK ZOR, ARTIK ARKADAŞIM KALMADI!
-Eskişehir'de geçen set günleri… Orada ayrı bir dünyanız olduğunu biliyorum. Siz nasıl geçiriyorsunuz set harici günlerinizi Eskişehir'de?
Şu anda boşluklarda İstanbul'a dönüyorum. Çünkü 5 sene uzaktan hayat yönetmek açısından çok zor. Çünkü özellikle ilk 3 sene full oradaydık. Ve gerçekten mental açıdan biraz zor. Çünkü yani ailenden uzaktasın, sevdiklerinden... Benim mesela arkadaşım kalmadı artık yani. Yeni bir çevre edinmem lazım döndüğümde (gülüyor). Çünkü hiç kimseyle görüşemiyorsun. Orada da tabii ki bir hayat kurduk. Orada da bir evimiz var. Burada da kendi evimiz var. Ama sezon içinde iki yerde de emanet gibi oluyorsun aslında. Yani beraber de vakit geçiriyoruz tabii ki. Aramızda öyle çok sevmediğimiz insan yok. Çok uyuştuk yani. Zaten tutmasının sebebi de iyi anlaşmak. O yüzden hala birlikte vakit geçiriyoruz sıkılmadık yani (gülüyor).
-Oyunculukta aradığını bulabildin mi?
Aradığımı buldum herhalde. Bilmiyorum ki aradığım neydi. Yani ben çok eğleniyordum zaten konservatuvarda. Ve oyunculuk araştırması bana çok uygun bir şey kişisel olarak. Çünkü ben yalnız kalmayı severim ve kendimle çok uğraşırım. Ve bir şey yaratırken de o süre çok hoşuma gidiyor benim. Aradığım neydi gerçekten bilmiyorum. Ben aslında hani oynarken çok eğleniyorum derler ya. Ben yani öyle değil aslında eğlenmek için oynuyorum gibi yani. Mutlu olmak için oynuyorum gibi yani. Çünkü hakikaten o his geçmedi hiç. Ne kadar sıkılsam da sette onu yaparken, sana bakarken, onu oynarken çok keyif alıyorum yine. O yüzden herhalde aradığım eğlenceydi. Onu da buldum yani.
-Bu mesleği seçtiğine hiç pişman olmadın o zaman anladığım kadarıyla…
Yok, hiç olmadı. Zaten ben öyle biri değilim. Ben o his geldiği anda bırakırım zaten. Benim hiç öyle hislerim yoktur. Ben bir şey için ölürüm ya da biri için ölürüm ya da bir iş için ölürüm yoktur. Yani onu zaten yapamayacaksam, gider tekel açarım yani. Anlatabiliyor muyum? (gülüyor). Yani başka bir şey yaparım hani. Dolayısıyla hiç öyle hislerim yok.
BİRİ İÇİN ÖLMEM, İNSANLARLA DERİN BAĞLAR KURAMAM
-Sen öyle dedin, ben başka bir yere takıldım şimdi. Biri için ölürüm hissi hiç gelmedi mi sana?
Yok yok hiç öyle birine ölmem ya. Yani ben insanlarla çok derin bağlar kurabilen biri değilim yani. Sıkı bağlar kurarım ama çok derin bağlar kuramıyorum. O yüzden öyle bir şeyim olmadı yani.
-Nasıl seversin sevdiğin zaman?
Seviyorum işte yani. Bilmiyorum ki. Çok seviyorum evet ama bence çok seviyorum. Benim kadar çok seviyorum bilmiyorum yani. O konuda yalanım yok. Yalan bir yerden yapmıyorum onu. Nasıl anlatabilirim? Biri var ya böyle ölürüm seviyesinde mesela yanımda. Onun seviyesinde değilim gibi düşün.
AŞIK OLDUĞUMDA HUYSUZLAŞIYORUM
-Peki aşık olduğun zaman nasıl birine dönüşüyorsun diye sorsam?
Huysuz. Ben çünkü kendimle kalmayı çok seviyorum yani. Huysuzlanıyorum kendimden. Yanımda olmasına da gerek yok. Onunla beraber düşünmeye başladığımda artık kendimle alakalı düşünmüyorum yeterince gibi geliyor. Ve çok huysuzlaşıyorum yani. Ve çok da deneyimim yok aşıkmış bir şeymiş. Daha doğrusu çok önemsemiyorum.
-İlginç. İnsan aşık olunca huysuzlaşır mı ya?
Yok öyle. Bana hiç böyle kelebekler falan uçuşmuyor. Geliyorsa da mesela yakın arkadaşlarıma böyle çok heyecanlı birini anlatırsam çok takmazlar. Çünkü iki gün sonra geçeceğini bilirler.
-Şıpsevdilik mi var biraz?
Şıpsevdilik yok. Yani o yani şimdi yükseldi de iki gün sonra zaten azaltır onu gibi bir yerden yani. Yine ilişkilerim sürüyor ama 'öleceğim aşkımdan' gibi veremiyorum kendimi o kadar. Biraz bencillik var o konuda.
-Birinin seni etkilemesi için nasıl bir özelliğinin olması gerekir? Var mı bir kriterin?
Şu varsa etkilenmem diyeceğim var. Yani çok duvarlı insanla yapamam ben ama karşı cins olması gerekli değil bunun için. Ben arkadaş olacaksam da mesela kibir falan hiç gelemem öyle şeylere. Çok duvarlıysa işte ne bileyim şaka kaldıramıyorsa olmaz. Genel anlamda çok duvarlı adamla çok kompleksli insanla falan çok zorlanırım yani. Yapamam.
-Karşı cinste ilk dikkatini çeken şey genellikle ne olur?
Bilmiyorum gülüşü falan belki ama onlar da çok yüzeysel. Benimle konuşması lazım. Bazen çok çok güzel birini görüyorum ama işte yani akmıyor yani bir şey konuşamıyorsun. Dolayısıyla etkilenecek bir şey de olmuyor.
KISA SORULAR
-Hayatınızdan neyi çıkarırsak geriye hiçbir şeyin kalmayacağını düşünürsünüz?
Düşünce şeklim, yani düşünüş biçimim olabilir. Yani onu çıkarsam evet farklı biri olurdum yani. Sen anlayamazsın onu o yüzden (gülüyor).
-Çevrenizden kendiniz hakkında en sık duyduğunuz şikâyet nedir?
Dün şeyi izliyoruz Final Four finali vardı. Fenerbahçe Beko'yu da tebrik etmiş olayım. Hüseyin'le (Sevimli) beraber izledik. Ve ben sana geleceğim diye 5-6 gündür detoks yapıyorum. Yani hani limonlu su içmekten… Dün akşam Hüseyin'in yanında o kadar fazla soğuk limonlu su içtim ki böyle bembeyaz oldum. Tansiyonum 6'ya 10 muhtemelen. Ya dedi ki "Ne kadar aşırısın yani." Öyle diyor. Yani "Bir ortan yok arkadaş. Hani çalışırken aşırısın, tembelken aşırısın. Yani şeyin aşırı" diyor yani. Herhalde o. Yani en yakın iki arkadaşımdan biri de Hüseyin olduğu için onu dinliyorum ve ortam yok diyorum.
-Takıntı derecesinde bir huyunuz, bir özelliğiniz var mı?
Bunlar işte, yani genelde yapmak istediğim her şeye tutuluyorum. Onlar takıntı seviyesinde. Görünüşüm bazen olabiliyor ve kilo almakla alakalı, yani kilo almayayım takıntım var. Yani çok öyle aşırı böyle iyi bir fiziğim yok ama en azından bunu korumakla alakalı bir takıntım var.
-Günlük yaşantınızda totemleriniz var mıdır?
Maç izlerken falan oluyor. Yani asla sarı lacivert bir şey giymem maç izlerken mesela. Ama artık giymeye başlayacağım çünkü şampiyon olamıyoruz (gülüyor).
-"Asla tahammül edemem" dediğiniz o şey?
Ne biliyor musun? Yaptığım işin böyle vasat seviyesinde bir aptallık yüzünden bölünmesi, sekteye uğraması falan benim kaldıracağım şeyler değil. Yani çok basit bir aptallık yüzünden o yaptığın iş bozulur ya hani. Ona çok sinirleniyorum ya. Ona asla tahammülüm yok. Yani genel olarak aptallığa tahammülüm yok diyemem. Aptallık kaldırılabilir. Çünkü biz de yapıyoruz onu. Yani çok böyle basit aptallıklar yüzünden o iş sekteye uğrarsa çok sinirleniyorum. Ona tahammül edemiyorum.
-Ağzınıza asla sürmediğiniz, "kokusuna bile tahammül edemem" dediğiniz bir yiyecek var mı?
Kıvamla alakalı sorunum var. Mesela puding böyle işte boza falan mesela. Bozanın tadına baktım çok da güzel ama içemiyorum mesela. Yani jölemsi şeyler sevmem.
KISKANÇLIKLA HİÇ İŞİM OLMAZ, UĞRAŞAMAM ÖYLE ŞEYLERLE
-Kıskanç biri misiniz?
Hiç. Hiç işim olmaz. Sıfır.
-10 üzerinden 0 mı?
10 üzerinden eksi 10. Hiç uğraşmam öyle işlerle. Gerçekten yani. Vallahi şaka değil. Hiç.
-Cimri biri misiniz?
O da hiç. Keşke olsam biraz. Hiç ya. Hiç yani.
İĞRENÇ PARA HARCIYORUM
-En çok neye para harcarsınız?
Her şeye para harcıyorum. 13 yaşında bir çocuk gibi para harcıyorum. FIFA'da paket açıyorum yani böyle bir şey olabilir mi arkadaş? (gülüyor). İğrenç para harcıyorum.
-Bize programın adına yakışır bir itirafta bulunur musun?
Vücudumda estetik operasyon var diyebilirim. Aynen bunu diyebilirim. Bir yağ sorunu vardı, beslenmek yüzünden. Yağ aldırma.
-Çok mu kiloluydun?
Eskiden öyleydi işte toparlarken zor oldu. Ve deforme oldu vücudum. O yüzden yani.