Dermatoloji Uzmanı Dr. Sümbüle Dönmez, günlük hayatta yaşam kalitesini bozabilen pruritus yani kaşıntıya ilişkin açıklamalarda bulundu. Dr. Dönmez "Kaşınma süreci 6 haftadan kısa ise akut, bu süreyi aştığında ise artık kronik bir kaşıntı olarak adlandırılır. Kaşıntı ile hekime başvuran hastanın yaşı, var olan hastalıkları, kullandığı ilaçlar, banyo alışkanlıkları, hastanın psikolojik yapısı gibi birçok faktör göz önüne alınır. Tam bir anamnez, klinik muayene, gerektiğinde laboratuvar ve radyolojik tetkikler ile her hasta bireysel olarak değerlendirilir.
Yaşam kalitesini oldukça olumsuz etkileyebilen kaşıntı şikayeti olan kişilerin uzman bir hekime başvurması son derece önemli. Anamnez, fizik muayene ve gerektiğinde yapılan tetkikler sonucunda nedene yönelik yaklaşım ile kaşıntı tedavi edilebilir" dedi.
KAŞINTIYA YOL AÇAN HASTALIKLAR NELER?
Kaşıntının birçok hastalığın ilk bulgularından biri olabileceğine dikkat çeken Dr. Dönmez, fiziksel ve psikolojik nedenleri şöyle sıraladı:
"En sık karşılaşılan dermatolojik şikayet olan kaşıntı genel popülasyonda görülebildiği gibi dermatolojik, sistemik, psikiyatrik pek çok hastalıkta şikayet olarak ortaya çıkabilir. Egzamadan mantar hastalıklarına, bitlenmeden uyuza ve ilaç döküntülerine birçok dermatolojik hastalıkta ayrıca böbrek, karaciğer hastalıkları, diyabet, hormonal sorunlar, nörolojik hastalıklar, malign yani kanser hastalıkları ve psikosomatik bozukluklarda hastayı hekime yönlendiren ilk bulgu kaşıntı olabilir.
GECELERİ ARTAN KAŞININ SEBEBİ...
Banyo sonrası artan kaşıntı deri kuruluğu ve hijyen ürünlerine bağlı egzamatöz reaksiyonlarda sık görülür. Yaşlılarda deri kuruluğunun artması ile kaşıntı şikayetine sık rastlanılır. Seyahat, hobiler, anamnezde sorgulanmalı. Ani başlayan özellikle geceleri şiddeti artan her kaşıntılı hastada, deri altına yerleşen bir parazit türü olan sarcoptes scabieinin etken olduğu uyuz hastalığı akılda bulundurulmalı. Geceleri artan şiddetli kaşıntı, yakın temastaki diğer kişilerde de kaşıntının bulunması, vücudun bazı bölgelerinde daha yoğun şikayetler ve spesifik deri bulguları bu paraziter hastalığın tanısında önemli ipuçlarıdır.
Bu besinlerin fazlası zarar! Sağlıklı olduğunu düşündüğümüz yiyecekleri tüketirken bazen aşırıya kaçabiliyoruz. Ancak porsiyon sınırı ve kalori hesabı yapmadan yediğimiz bu besinler kilo ve hastalık olarak bize geri dönebiliyor. Özellikle kış aylarında hastalıklardan korunmak için veya can sıkıntısından yenilen atıştırmalıklar, gizli düşmanlar haline gelebiliyor. Diyetisyen Emine Yüzbaşıoğlu, tüketim sıklığı ve miktarına dikkat edilmesi gereken besinler ile ilgili uyarıda bulundu. İşte tüketirken porsiyon kontrolüne dikkat edilmesi gereken besinler…
Bu besinlerin fazlası zarar! Sağlıklı olduğunu düşündüğümüz yiyecekleri tüketirken bazen aşırıya kaçabiliyoruz. Ancak porsiyon sınırı ve kalori hesabı yapmadan yediğimiz bu besinler kilo ve hastalık olarak bize geri dönebiliyor. Özellikle kış aylarında hastalıklardan korunmak için veya can sıkıntısından yenilen atıştırmalıklar, gizli düşmanlar haline gelebiliyor. Diyetisyen Emine Yüzbaşıoğlu, tüketim sıklığı ve miktarına dikkat edilmesi gereken besinler ile ilgili uyarıda bulundu. İşte tüketirken porsiyon kontrolüne dikkat edilmesi gereken besinler…
Sağlıklı olduğunu düşündüğümüz yiyecekleri tüketirken bazen aşırıya kaçabiliyoruz. Ancak porsiyon sınırı ve kalori hesabı yapmadan yediğimiz bu besinler kilo ve hastalık olarak bize geri dönebiliyor.
Özellikle kış aylarında hastalıklardan korunmak için veya can sıkıntısından yenilen atıştırmalıklar, gizli düşmanlar haline gelebiliyor. Diyetisyen Emine Yüzbaşıoğlu, tüketim sıklığı ve miktarına dikkat edilmesi gereken besinler ile ilgili uyarıda bulundu.
Tüketilirken dikkat edilecek husus ise porsiyonudur. Yemekleri dışında salata olarak da tüketilen baklagiller protein içeriği yüksek olmasına karşın karbonhidrat grubunda yer alır ve 4 yemek kaşığı bakliyat 1 dilim ekmeğin kalorisiyle eşdeğerdir.
Ayrıca pilavsız bakliyat yenmez düşüncesiyle kalori alımı artarak kilo artışına neden olmaktadır. Bu sebeple özelikle kış aylarında daha sık tüketilen bakliyatın sağlıklı ama kalori açısından çok da masum olmadığı unutulmamalıdır.
Meyve: Vitamin ve mineral deposu olan, vücudun posa ihtiyacını karşılayan meyveler, ayrıca çok iyi antioksidanlardır. Değişen oranlarda A ve C vitamini içerirler. C vitamini, vücudun kendini hastalıklara karşı koruması ve başka vitamin, minerallerin emiliminde etkindir.
Günlük C vitamini ihtiyacı erişkinler için 60, gebelikte 80-90, sigara içen bireyler için ise 100-200 miligramdır. Özellikle kış aylarında hastalıklardan korunmak için tüketilen fazla meyve ve meyve suyu tüketiminin hastalıklardan korunmaya etkisi olmayacaktır. Çünkü vücuda alınan daha fazla C vitamini depolanmadan, idrarla atılmaktadır.
Bu sebeple C vitaminini daha fazla almak için meyve tüketimi (portakal, mandalina, ananas, kivi gibi) artırılmamalıdır. Yeteri miktarda yendiğinde sağlıklı besin grubu olan meyveler, fazla tüketildiğinde içerdikleri meyve şekeri sebebiyle kilo artışına neden olabilmektedir. Günlük meyve tüketimi 3-5 porsiyon olarak sınırlandırılmalı, kabuklu tüketilebilenler kabuklu tüketilmeli, meyve suyu olarak tüketiminden kaçınılmalıdır.
Tereyağı: Kahvaltıda ve lezzet verici olarak yemeklerde sıklıkla kullanılan tereyağının insan sağlığı üzerine önemli faydaları bulunmaktadır. İçerisinde antioksidan barındıran tereyağı, vücutta bulunan serbest radikallerin olumsuz etkilerini azaltır. Bağırsak, mide gibi iç organların sağlığını olumlu yönde etkileyen tereyağı, kardiovaskuler rahatsızlık riskini azaltır.
Kas ve eklem ağrılarının azalmasına yardımcı olan tereyağı, kemik gelişimini sağlar. Artrit oluşma olasılığını da en aza indirir. Tereyağı, içerisinde yer alan A vitamini sayesinde de göz sağlığını olumlu yönde etkiler ve cildi erken yaşlarda yaşlanma etkilerini ortadan kaldırır. Fakat aşırı alımı sonucu tereyağı faydadan çok zarar getirecektir.
Ülkemizde çokça tüketilen bir yağdır. Özellikle kalp ve damar hastalığı olanların doymuş yağ içeriğinden dolayı mutlaka kaçınması gerekmektedir. Aşırı yağ alımı insülin direncini arttıracağından diyabetli hastalarında aşırı tüketmemeye özen göstermeleri gerekmektedir.
Yaklaşık yüzde 80 i yağ olan bu besinin aşırı alımı kilo almaya sebep olabilmekte ve uzun vadede birçok kronik hastalığın oluşmasında etkili olabileceği bilinmektedir. Bu yüzden tereyağı tüketimini günlük bir tatlı kaşığı ile sınırlandırmalı, hamur işlerinde pilav ve makarnada fazla kullanımından kaçınılmalıdır.
30 gr yani 1 kibrit kutusu peynir, 1 köfte büyüklüğünde etle eşdeğer besin içeriğine sahiptir. Bu sebeple süt, yoğurt sevmiyorum onların yerine peynir yiyorum düşüncesi yanlış bir düşüncedir. Son zamanlarda kilo almanın tek sebebi ekmek olarak kabul edilmektedir.
Diğer yiyeceklerin masum olduğu düşünülerek kahvaltıda, aralarda ekmek yerine çerez yer gibi bol miktarda tüketilen yağlı peynirler kilo artışına neden olmaktadır. İçerdiği yüksek kalori sebebiyle, diyet planlanırken peynir miktarı sınırlı tutulmalıdır.
Bal: Kahvaltıda tereyağının en güzel tamamlayıcısı olarak ekmeğin üzerine sürdüğümüz, meyveli yoğurdun üzerine gezdirerek tatlandırdığımız, bitki çaylarına ilave ederek hastalıklarımızı tedavi ettiğimiz, bazen keklerde, çöreklerde, kurabiyelerde şeker yerine kullandığımız bal beslenme alışkanlıklarımızın vazgeçilmezidir.
Doğal olarak üretilen saf nitelikli ballar, kabızlık, öksürük, nezle gibi rahatsızlıkların tedavisinde doğal ilaçlar olarak görev yaparlar. İçerdikleri vitamin, aminoasit ve mineraller sayesinde büyüme çağındaki çocukların bedensel gelişimlerine olumlu katkılar sağlayan bal, bağışıklık sisteminin gelişmesinde önemli rol oynar.
Ancak doğal bal istediğim kadar yiyebilirim düşüncesi çok da sağlıklı bir düşünce değildir. Özellikle şeker hastalarının sakınması gereken balın kalori içeriği 100 gramında, 300 kalori olduğu unutulmamalıdır.
Kuruyemiş: Kuruyemişler içeriğinde barındırdıkları kaliteli yağlar ve özellikle Omega 3 kaynağı ile beyin gelişiminde ve iyi kolesterolün yükselmesinde büyük faydalar sağlamaktadır. Bitkisel kaynaklı besinler olup, enerji içerikleri yüksektir. Diyette çeşitlilik sağlamaları açısından günlük önerilen miktarlarda tüketilmelidir.
Uzun süre tok tutuyor, hem de sağlıklı düşüncesiyle ana öğünler yerine tüketilen fazla miktarda kuruyemiş kilo artışına neden oluyor. Günlük tüketilmesi gereken kuruyemiş miktarı yarım avuç fındık, 3-4 adet tam ceviz ya da 10 adet badem olarak sınırlandırılmalıdır.
Kestane: Kış akşamlarının olmazsa olmazı kestane, diğer yemişlerin aksine düşük kalorili ve mineralleriyle, vitaminleriyle oldukça zengin bir yemiştir. Yüksek oranda lif içerir. Güçlü bir antioksidan olan kestane folik asit ve C vitamini açısından da çok zengindir. Kötü kolesterolle savaşırken, iyi kolesterolü yükseltir.
Kalp sağlığını korur. İçeriğindeki potasyum kan basıncını düzenler. Aynı zamanda bir B vitamini deposudur. Ancak her şeyin azı karar, çoğu zarar sözü kestane içinde geçerlidir. Karbonhidrat içeriği yüksek olan kestanenin 3-4 adedi 1 dilim ekmeğe eşdeğerdir. Bunu bilerek tüketilmesi, sağlık açısından oldukça önemlidir.