Sabah yazarlarının Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton hakkında bugün kaleme aldıkları yazılar:
KÜRTLERİ KIYIMA UĞRATMAK
Amerikan cüreti' diye bir şey var gerçekten!
Dün Ankara'ya gelen ABD Başkanı Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, önceki durağı İsrail'de, "Bizimle tam koordinasyon olmadan Türkiye'nin Suriye'de operasyon düzenlemesini istemiyoruz.
Kürtleri korumaya yönelik anlaşma imzalanmadan ABD askerlerinin çekilmesi gerçekleşmeyecek" demiş.
Daha önce de ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, "ABD, Türklerin Suriye'de Kürtleri kıyıma uğratmamasını güvence altına almaya çalışıyor" diyebilmişti! Kürtler, şimdiye dek ABD'nin Ortadoğu politikasında 'düşman'ına karşı kullandığı gruplardan biri olmaktan öte gitmedi.
Kâh SSCB'ye karşı, kâh Saddam'a karşı önce sahiplenir gibi olduğu ama sonra ortada bıraktığı Kürtlere bakın.
ÇEKİLME KARARINI TÜRKİYE'YE KARŞI YÖNLENDİRDİLER
Bolton gibilerin ya da Amerikan Dışişleri Bakanı Pompeo benzerlerinin Türkiye'ye karşı insaf dışı ifadeler kullanırlarken, mesela İsrail veya Suudi Arabistan hakkında su dökmüş kediler gibi terbiyeli durmaları, şaşırtıcı değil midir? Bu Bolton Türkiye'ye gelmeden önce ziyaret ettiği İsrail'in, Gazzeli Filistinlilere kan kusturması karşısında sadece seyirci kalmamış mıdır?
Ya bunların Suudi Arabistan karşısındaki suskunluklarına ve teslimiyetlerine ne demeliyiz? Mesela gazeteci Kaşıkçı'nın Suudi fonksiyonerler tarafından katledilmesi ne kadar kolay unutulmuştur. Suudilerin sade muhaliflerine değil ayrıca eşit haklar isteyen kadınlara karşı da ne tür insafsızca muameleler yaptıkları, ne Pompeo'nun ne de Bolton'un umurundadır.
ABD NEDEN PKK'NIN KORUYUCULUĞUNU ÜSTLENDİ?
Söz konusu algının bir de mütemmim cüzü (tamamlayıcısı) var.
O da şudur:
PKK türevi mahut oluşumlara "otoriter, diktatör Erdoğan" karşı çıkıyor. Onları yok etmek istiyor.
Üstelik, Türkiye'yi de Batı kulübünden, Batılı değerlerden, hatta NATO'dan uzaklaştırıyor.
Yetmezmiş gibi "kara ordumuz" YPG/ PYD'nin boğaz kesen DEAŞ'a karşı savaşmasına engel oluyor...
ABD bu algı üzerinden bin yıldır birlikte yaşadığımız Kürtlerin hamiliğine soyunuyor.
Bu algı üzerinden Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, "Kürtleri korumaya yönelik anlaşma imzalanmadan ABD askerlerinin çekilmesi gerçekleşmeyecek" diyebiliyor.
Bu algı üzerinden ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, "ABD, Türklerin Suriye'de Kürtleri kıyıma uğratmamasını güvence altına almaya çalışıyor" şeklinde küstah bir açıklama yapabiliyor.
BOLTON'U SOMUT GÜNDEME ZORLAMAK LAZIM
Türkiye Bolton'a şunu çok net biçimde anlatmak zorunda. PYD meselesi çözülmeden hiçbir mesele çözülemez. Gündemi şişirmeye gerek yok. Ayrıca Türkiye PYD meselesini 120gün sonra çözülecek ve bitecek bir olay görmüyor. Amerika çekilme sözünde samimiyse bugün hemen bazı adımlar atmak zorunda. "Şimdilik kenarda oturun bekleyin" demenin bir anlamı yok.
İşbirliğine şimdiden başlayalım. Türkiye en fazla bir ay içerisinde Münbiç'in çözülmesinitalep etmeli. Bununla da yetinmemeli.
Türkiye yine bir ay içerisinde Fırat'ın doğusuna ayak basmalı.
İster Amerika'nın boşaltacağı birkaç üs bölgesi olsun... İster Türkiye'nin giriş yapacağı bazı şehir merkezleri olsun... Türkiye kısa süre içinde bölgeye giriş yapmak zorunda.
Bence Bolton'la yapılacak müzakerenin ana gündem maddesi bu olmalı. Aksi halde Bolton'un zaman kazanma gayretinde olduğu ortaya çıkar. Eğer gerçekten bir anlaşma olacaksa neden aylarca bekliyoruz.
Şimdiden adım adım ilerleyebiliriz.
Bu konu Bolton'un önüne sürekli getirilmeli.