Türkiye’nin en popüler çiftlerinden olan Demet ve İbrahim Kutluay, hem evlerini, hem yüreklerini Şamdan Plus’a açtı. Çocuklarıyla birlikte özel pozlar da veren Kutluay çifti, aşk, evlilik, çocuk ve mutluluk üzerine çok samimi açıklamalarda bulundu.
GÜLRU İNCU / ŞAMDAN PLUS
Evliliğiniz, çocuklarınız ve mesleki başarılarınızla cemiyet hayatının örnek gösterilen çiftlerinden birisiniz. Mutlu bir aşk ve birlikteliğin anahtarları neler sizce?
DEMET KUTLUAY: Öncelikle gerçek sevgi ve aşkla evlenmek ve doğru insanı bulmak. Tabii herkes aşık olabilir, sevebilir, bunu devam ettirebilir fakat doğru insanlarla bunu devam ettirmek daha kolay oluyor. Ben bana yapılmasını istemediğim hiçbir şeyi İbrahim’e yapmıyorum. Evlilik hayatımızda çok özgürüz. Aynı zamanda sorumluluklarımızı da bilen iki insanız. İbrahim’in küçük yaşlarından itibaren sporcu geçmişinin oluşu, dolayısıyla paylaşmayı bilmesi, benim de çok küçük yaştan itibaren ayaklarımın üzerinde durup kendi hayatımı kazanmam, ikimizin de özgüveninin olması, birbirimize güven duymamız ve birbirimize serbest zaman tanımamız bence evliliğin en önemli noktalarından.
İkili ilişkiler sandığımız kadar karmaşık değil aslında, ne istediğinizi iyi bilmekle, kendinizi tanımakla ilgili sanırım biraz da...
D.K: Elbette, dediğiniz gibi çok zor değil, karakterle doğru orantılı. Kendinizi ne kadar iyi tanıdığınızla, kendinize ne kadar güvendiğinizle, hayattan ne kadar keyif aldığınızla ilgili. İnsan önce kendi sevecek, kendisiyle mutlu olacak, sonra ilişkisinde mutlu olacak.
İBRAHİM KUTLUAY:Ben özgürlüğüne çok düşkün ama aynı zamanda evcimen bir insanım. Evde olmaktan, ailemle zaman geçirmekten mutlu olan bir yapım var. Evlilikte çiftlerin özgür kalabilecekleri ortamlar yaratmak da önemli bir şey. Yoğun geçen kamp ve antrenman dönemlerinde ailemle evimde geçireceğim zamanların özlemini çekiyordum ve evime giderken de çok huzurlu ve mutlu bir şekilde gidiyordum. Bu çok önemli bir şey. Bizim 10 senelik bir birlikteliğimiz, altı yıldır evliliğimiz, iki çocuğumuz var. Allah’a çok şükür her şey aynı güzellikte devam ediyor ama bunu korumak da çok önemli. Bunun yolu da karşılıklı anlayış, saygı ve birbirine toleranslı olmaktan geçiyor. Çok farklı bir hayat yaşamıyoruz, herkes, annemiz, babamız neler yaşadıysa biz de onları yaşıyoruz. İkimiz de ailelerimize çok önem veriyoruz, onlarla zaman geçirmekten keyif alıyoruz.
D.K: Ailelerimizde neler gördüysek biz de onları yapıyoruz. Çocukken kimse bunu fark etmiyor ama benliğimizi yaratanlar anne-babalarımız aslında.
İ.K: “HAYAT BİR DENGE ÜZERİNE KURULUDUR, O DENGEYİ YAKALAMAK GEREKİR”
Uzmanlar sağlıklı bir evliliğin iki kişiye bir dünya değil, iki dünyaya bir ev olduğunu söylerler, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
D.K: Ben hiç sormam bile İbrahim’e “Neden gidiyorsun, neden bunu böyle yapıyorsun” diye. O onun istediği bir şeydir, o an onu yapmak istemiştir ama bu demek değildir ki geceleri ayrı ayrı çıkalım, ayrı tatille gidelim, bu dejenereliğe girer ama birbirimize, ailemize zarar vermeyen her türlü şeyi de yaparız gönül rahatlığıyla.
Evliliğin en keyifli ve en zorlayıcı yönleri neler sizce?
İ.K: Evlilikte mutlaka bir şeyler insana bazen zor gelebilir ama hayat bir denge üzerine kuruludur, o dengeyi yakalamak gerekir. Bazı şeyler mutsuz ederken, bazı şeyler mutlu eder, önemli olan hayatınızı nasıl geçirdiğiniz ve genel mutluluğunuzdur. Hiçbir evlilikte, hiçbir ilişkide her şey dört dörtlük olamaz, kavganın, gürültünün, tartışmanın olmadığı ilişki de olmaz. Önemli olan dengeyi kurabilmek ve o dengede hayatı yaşayabilmek ve birbirine anlayışlı olmaktır. Biz beraber olmaktan, ailelerimizle, çocuklarımızla olmaktan keyif alıyoruz, o da bizi mutlu ediyor.
D.K: Ben hayatımı beklentiler üzerine kurmuyorum, kendi içimde mutluyum. Bazı insanlar hep birilerinin gelip kendilerini mutlu etmesini ister, buna karşıyım. Beklenti olmayınca karşınızdaki kişinin yaptığı şeyler güzellik ve mutluluk olarak geliyor. Baş başa eşimle yemek yiyebiliyorsam, bu en büyük mutluluk.
İ.K: Biz bu anlamda geleneksel bir aileyiz. Ataerkil ailelerde yetiştik her ikimiz de. Beraber olmak, beraber zaman geçirmek, ailelerimizden ne görüyorsak onları uygulayabilmek, çağın getirdiği yeniliklere de açık olmak tabii ama değerlerimizi de korumak, bunlara çok önem veriyoruz.
Üçüncü çocuğu yapmayı düşünüyor musunuz?
D.K: Şimdilik iki çocuğumuzun keyfini çıkarmak istiyoruz, biraz daha zaman geçince, bakarız, kısmet...
İ.K: Üçüncü çocuk da olur inşallah... (gülüyor)
D.K: İbrahim istiyor. Hamile olmak, doğurmak, uykusuz kalmak, bunların hiçbiri zaten bana zor gelmiyor. Eğer çok istersek olabilir, neden olmasın. Benim için elimin kiri, doğuruveririm hemen bir tane daha. (gülüyor)
İbrahim Bey nasıl bir baba, çocuklarla iletişimi nasıl, otoriter mi, evde kararları baba mı verir?
D.K: Gerçekten eşim diye söylemiyorum ama İbrahim mükemmel bir baba. O kadar iyi bir baba ki, bunun yansımalarını o kadar iyi alıyor ki, bazen herkes şaşırıyor çocukların ona olan düşkünlüğüne. Ben de diyorum ki, şaşıracak hiçbir şey yok, ne ekerseniz onu biçersiniz... O kadar emek veriyor ki çocuklarına ve çocuklar o saf sevgiyi ve elektriği o kadar iyi alabilen varlıklar ki, karşılarındaki insanın onlara nasıl sevgi duyduğunu çok iyi anlıyorlar. Gece bir şey olursa, Ömer ağlarsa direkt o da kalkar, ilgilenir. Bunların yansıması da çok iyi oluyor tabii. Hatta baş başa tatile giderler. Ben gerçekten şimdiye kadar iki çocuğumu alıp da bir yere gidemedim yardımcısız. İbrahim tek başına ikisini alır gider, sorun yaşamadan da döner. O sakin enerjisi çocuklara da geçiyor. Yeri geldiğinde de otoriter bir babadır, bu çok hoşuma gidiyor.
İ.K: Çocuklar sizi çok iyi anlayabiliyor, gerekli görürse kullanabiliyor, o yüzden anne-baba aynı dili konuşmazsa bu durum ileride ciddi sorunlara yol açabiliyor. Anne-babanın kurallarının bir olması lazım. Çocuk yetiştirirken sınırları iyi çizmezseniz ya da o sınırlarda esneklikler fazla olursa çocuk bunun doğrusu bilemeyebilir ve ileriki yıllarda da hayatında uygularken sıkıntılar yaşar.
Demet Hanım nasıl bir anne peki, çocuklarıyla arkadaş gibi mi, takıntılı mı yoksa çocukları serbest bırakmaktan mı yana?
İ.K: Demet her şeyden önce çok kuralcıdır, çok disiplinlidir. Belli kuralların dışına çıkıldığı zaman rahatsız olur. Ben de öyleyim ama çocuklarla olduğum zaman bazen o dengeyi kaçırabiliyorsunuz. Demet mükemmel bir annedir, zaten zamanının tümünü çocuklarla beraber geçiriyor. Hem benim için hem de çocuklar için gerçekten büyük fedakarlıklar da yaptı.
D.K: “ANNEM VE KAYINVALİDEM OLMASA BU İŞİN ALTINDAN KALKAMAZDIM”
Her çocuk ergenlik döneminde, ileride anne ya da baba olduğunda yapacağı ya da yapmayacağı şeyleri sıralar. Kendi babanıza ya da annenize bakarak kendi kendinize verdiğiniz sözleri tutabildiniz mi?
D.K: Annem çok iyidir, hayattaki en iyi arkadaşımdır, onunla çok şey paylaştım. En yoğun dönemlerimde bile annem hep yanımdaydı, her çekimimde, defilelerimde onu hep yanımda isterdim, benim en büyük güvencemdi, hala da öyledir. Çocuklarımızı büyütürken gerek benim annem, gerek İbrahim’in annesi çok yardımcı oldu, onlar olmasa ben işin altından bu kadar kolay kalkamayabilirdim.
Şöyle bir geçmişe baktığınızda bir çocuğun gözüyle annenizle ilgili, ev ortamıyla ilgili unutamadığınız neler geliyor ilk anda aklınıza?
D.K: Bir gün bile bilmem annem- babam olmadan kahvaltı ettiğimi. Okuldan geldiğimde bir gün bile annemin kapıyı açmadığına şahit olmamışımdır. İçeri girdiğinizde fırında pişen kekin kokusu bile muhteşemdir. Bunlar bir çocuğun hayatında çok önemli şeyler. Hep ileride benim de böyle bir ailem olmasını hayal ederdim, öyle de oldu gerçekten. Babamdan da aldığım huylar var tabi, kuralcılığım, mükemmeliyetçiliğim belki de ondan kalan bir şey ama bunların da hayatım boyunca asla zararını görmedim.
İ.K: Demet çocuklara karşı daha mükemmeliyetçidir ama bunu kırmayı Ömer’de öğrendi biraz, İrem de daha katıydı. (gülüyor) Ben çocukların özgüven kazanması, sorumluluk alması adına biraz daha hareket imkanı tanırım onlara ama dışarıdan da kontrol ederim. Sorumluluk duygusunu almaları adına bazı şeyleri teşvik etmek gerektiğini düşünüyorum.
Son zamanlarda birkaç defilede podyuma çıktınız, çocuklarınız da artık biraz büyüdüğüne göre yeniden podyuma dönmeyi düşünüyor musunuz?
D.K: Aslında her zaman istiyorum bunu, çünkü çok sevdiğim bir mesleği yaptım, çok da küçük yaşta başladım ve mesleğimi hakkıyla yaptığıma inanıyorum. Güzel teklifler geldiğinde değerlendiriyorum, bundan sonra da değerlendireceğim. Tabii benim için çocuğun ilk zamanları çok önemliydi, çocuk yuvaya başlayana kadar tamamen anneyle olmalı, ben de bu prensipten yola çıktım. İrem şimdi 4.5 yaşında, tam gün yuvaya gidiyor. Ömer eylül ayında yarım gün yuvaya başlayacak, o 2 yaşını dolduruyor o yüzden kendimle, işimle ilgili biraz daha fazla şey yapabileceğimi düşünüyorum. Hem ruh olarak, hem vücut olarak kendimi buna hazır hissediyorum.
Daha önce hem reklam filminde, hem de uzun metraj filmde oynamıştınız. Dizi ya da film projeleri geliyor mu, gelirse değerlendirir misiniz?
D.K: Teklifler çift olarak da, tek tek de geliyor, basketbolu bıraktığı için artık İbrahim’e de geliyor teklifler. İnsanlar bunu bekliyorlarmış demek ki. (gülüyor) Biz keyif alıyoruz güzel projelerde yer almaktan, çünkü ikimiz de kamera önünde çok rahatız.
İ.K: Burada önemli olan şu:Hem projenin bizim aile yapımıza uygun olması lazım, hem de benimsediğimiz bir şey olması lazım. Benimsemediğimiz bir şeyi sadece maddi getirisi olduğu için kabul etmek bana çok doğru gelmiyor.
NTV Spor’da yorumlar yapıyorsunuz, aktif spor hayatınızdan sonra bu iş sizi oyalıyor mu yoksa eski dönemleri özlüyor musunuz?
İ.K: Basketbolu özlemiyorum, çünkü basketbol kariyerimi yaptığım işten çok tatmin olarak noktaladım. Geriye dönüp baktığımda yapmak isteyip de yapamadığım hiçbir şey olmadı. Şu anda NTV Spor’da hem gençlere, hem de basketbola yeni başlayacak olan sporcu adaylarına programlar yaparken aynı zamanda Euro Lig’i ve BEKO Basketbol Ligi’ni yorumluyorum. İşimi çok da keyif alarak yapıyorum, çünkü NTV Spor ve NTV gerçekten içinde bulunmaktan keyif aldığım, çok önemli bir kurum.
Basketbol okulu ve spor programları dışında başka projeleriniz var mı?
İ.K: Televizyonda yapacağım çok farklı projeler var, bunları da önümüzdeki dönem hayata geçireceğim. Spor adına da, Türk sporu adına da sorumluluklarım olduğuna inanıyorum. İbrahim Kutluay Basketbol Akademileri zaten faaliyette, spor kulübüm var, onlarla ilgileniyorum, faaliyetlerine katılıyorum. Organizasyon şirketim var, önümüzdeki günlerde İstanbul’da ve Türkiye çapında birçok spor faaliyeti düzenlenecek ve ben de içinde yer alacağım.
Her anne babanın, çocukları için hayalleri vardır, ileride onlar için düşündüğünüz meslekler var mı?
D.K: İbrahim de ister, ben de isterim elbette kendi mesleklerimizde çocuklarımızın da başarılı olmasını ama bunu düşünmek için hayat hem çok uzun, hem de çok kısa. Hayatta böyle hırslarım yok. Babam öyleydi mesela, belki o yüzden...
Babanızın sizinle ilgili büyük hayalleri vardı sanırım...
D.K: Babam daha doğduğum gün beni kucağına almış ve “kızım ileride Türkiye güzeli olacak” demiş, düşünün gerisini. (gülüyor) Her zaman dik durmamı isterdi. Her yaz spora yazdırdı, hep başımda durdu. Dediğim gibi bunların bana katkısı çok oldu ama Türkiye Güzeli olmasaydım, acaba hayal kırıklığı mı yaşardı diye düşünüyorum bazen. O yüzden benim öyle hırslarım yok ama İbrahim’in var, o anlatsın.
İ.K: Ben hırslı bir insanım, spor yaşantım boyunca da öyleydim. Hep yaptığım işin zirvesine çıkmaktı hedefim. Fenerbahçe alt yapısında başladım basketbol hayatıma. Hayalim Fenerbahçe A Takımı’nda oynamaktı, kaptanlık yapmaktı, o mertebeye ulaştım. Milli Takım’a yükselmekti, yükselip kaptanlık yaptım. Avrupa’da oynamaktı, oynadım, Yunanistan’da oynadım, bir Türk olarak Yunanistan’da forma giymek, sevilmek, Avrupa şampiyonu olmak her sporcuya nasip olacak bir şey değil. NBA’de oynadım kısa bir süre de olsa, yani hedeflerimi yüksek tuttum, hedeflediğim her şeyi gerçekleştirdim. Sporcu olmalarını tabi iki isterim ama sporculuk çok ciddi emek ve fedakarlık gerektiriyor, çocuklarımın da buna hazır olup olmadıklarını görmem lazım ama ne yaparlarsa yapsınlar onların arkasında olduğumu hissettireceğim.