ÇAĞLAR YERLİKAYA / CUMARTESİ SABAH
Canım Ailem dizisinden tanıdığımız Şebnem Bozoklu, bu kez çok farklı bir rolle tiyatro sahnesinde. Üstelik rol arkadaşları da aynı zamanda dizilerden tanıdığımız oyuncular. Bozoklu oyunda, kendi ailesine hiç benzemeyen bir ailenin kızı rolünde!
Türliye'de sanata farklı bir bakış açısı kazandıran DOT Tiyatrosu, 1998 yapımı sinema filminden uyarlanan yeni oyunu Festen (Kutlama) ile seyirciyi, etkisinden uzun süre çıkamayacağı bir performansla daha buluşturuyor.
Oyunda rol alan Şebnem Bozoklu’yu izlerken, aklınıza bir an olsun bile Canım Ailem dizisinin ‘Meliha’sı gelmiyor. Yeni rolüyle hemen bütünleşen Bozoklu’yu izlerken gördüğünüz şey; ailesindeki sırlar açıldıkça huzuru kaçan, huzuru kaçtıkça ağlayıp makyajı akan Helene.
- DOT’un sahneledeği her oyun gibi Festen’de oldukça sert ve etkisi güçlü olan bir oyun. Bu oyunda, size ‘mutlaka oynamalıyım’ dedirten şey ne oldu?
- Murat (Daltaban), bana telefon edip oyunu anlattığında çok heyecanlandım. Hem anlattığı oyun hem bana düşündüğü karakter, bir anda kalbime bıçaklar sapladı. Bazen o etkiyi, oyun metnini ya da senaryoyu okumadan bile hissedersin. Hemen oyunun tekstini okudum ve ‘Evet, bunu kesinlikle yapacağım’ dedim. Yakın dönemde filmini de seyretmiştim. Film, çok etkileyici. ‘Dogma’ filmlerinin ilki. Fakat oyunu okuduğumda, oyundan daha fazla etkilendiğimi hatırlıyorum. Oyunun çok sağlam bir kurgusu var. İlerleyişi, sahnelerin açılışı, bütün tokatların bir bir seyircinin yüzüne çarpılması ve o yüksek final çok etkileyiciydi.
- Canım Ailem dizisindeki samimi ve cana yakın ‘Adanalı Meliha’ karakterinden sonra bağımlılıkları ve sorunları olan Helene’e geçiş yapmak zor oldu mu?
- Zaten tam da bu yüzden, oyuncu olmak çok keyifli. Önüne hangi sezon, neyin çıkacağını bilmiyorsun. Gelen senaryolardaki ya da oyun metinlerindeki senin için düşünülmüş karakterler, sana uzak da olabiliyor, yakın da. Olacağım kişiyi seçme ve onu üzerime giyme süreci çok büyülü bir şey
- Bambaşka bir rolle seyircinin karşısına çıktığınız bu oyun, çok bütünleştiğiniz Meliha rolünün üzerinize yapışmasını engellemek için iyi bir deneyim olmuştur size?
- Oyunu sen de izledin, biliyorsun. Helene’i oynamak, bence bir oyuncu için çok önemli bir deneyim. Dizideki rolüm de öyleydi, bir sınavdı benim için. En iyisini yapmaya çalıştım, birbirine benzeyecekler mi diye, bir kaygım olmadı. İki kadın da farklı. Rollere çalışmak için kendi içine döndüğün zaman, bu rollerin seni vuran noktalarının çok farklı olduğunu görüyorsun.
- Oyun, ensest üzerinden ırkçılık, otorite ve ikiyüzlülük gibi pek çok konuyu güçlü bir şekilde eleştiriyor. Sizin için oyunda, eleştirilmesi gereken en önemli unsur ne?
- Önde bir aile hikayesi var. Fakat bu bir kabuk. Seyirci; kabuğu yırtıp yaranın içine girdikçe, esas kanayan kısmın aslında ırkçılık, faşizm, otorite, Avrupa Burjuvazisi ve her şeyin pırıl pırıl gözüktüğü atmosferin aşağısında kaynayan pis sular olduğunu görüyor. Benim için bu oyunun tartıştığı en önemli şey; suç ve suça ortak olma kavramı. Suçu işleyen kadar, suçun işlendiğini bilip susan da benim için daha çok suçlu. Benim oynadığım karakter de, en çok bu yuvarlağın içinde.
- Mutlu bir aileye sahip olduğunuzu her fırsatta söylüyorsunuz. Bu oyundan sonra aileye bakış açınız değişti mi?
- Evet, çok mutlu bir ailem var. Şanslı olduğumu söyleyebilirim. Ama hiçbir zaman dünyaya, kendi ailemin Alice Harikalar Diyarı’ndan bakmadım. Hep kendi etrafımdaki ve dünyadaki başka ailelerin durumunun farkındaydım. Aileye bakışım, bu oyundan çok önce değişmişti zaten. Gazete okuyorsan, film seyrediyorsan bir şekilde haberin oluyor. Aileye bakışım çok da standart değildir. Çocukluğumuzdan beri, bize hep söylenen, öğretilen bazı cümleler var. ‘Aile kutsaldır’ lafı, bunlardan bir tanesi. Aile kutsaldır; eğer gerçekten her şey olması gerektiği gibi işliyorsa ama oyundaki aile tabii ki kutsal değil. O ailenin varlığı bile hata. O aileyi, dinamitle patlatmak istiyorum.
- Canım Ailem dizisinden sonra pek çok teklif gelmiş olmalı. Bu sezon, bir dizide yer almayı özellikle mi tercih etmediniz?
- Bu son derece bilinçli bir bekleme. Canım Ailem biteli çok uzun zaman olmadı. Çok vurucu bir proje olmadığı sürece, kesinlikle yapılan iyi bir işin ardından başka bir iş yapmayı çok doğru bulmuyorum. Ben kendim için de, seyirci için de zaman isterim.
İkincisi; güzel iş seçmek istiyorum, buna çok önem veriyorum. Önemli olan, seyircinin Şebnem’i seyretmesi değil; Şebnem’i iyi bir projenin içinde seyretmesi. Canım Ailem’den sonra çok teklif geldi tabii ki. Şu an üzerinde konuştuğumuz ve çalıştığımız bir proje var. Ve bu projeyi, önümüzdeki senenin başında yapmaya karar verdik.
- Oyunculuğu ile gündeme gelmiş ve çok popüler olmuş bir oyuncusunuz...
- Teşekkür ederim. Evet, nedense Türkiye’de artık pek öyle olmuyor ama eskiden öyleydi. Hâlâ izlediğimiz o eski filmlerde oynayan bütün oyuncular çok iyiydi. Şener Şen, Perran Kutman, Ayşen Gruda bunlar inanılmaz oyuncular ve çok iyi oyuncu oldukları için popülerdiler. Eğer benim hikayem de onlara benziyorsa, ne mutlu bana.
- Magazin basını neden bu kadar çok ilgileniyor sizinle?
- Bu konuda gerçekten hiçbir şey bilmiyorum. Haftada bir yayınlanan ve sevilen bir dizide oynuyorsan, insanlar seni o işin dışında da merak ediyor. Dizide oynadığım karakterle, gerçek Şebnem hiç benzemediğinden, magazin için de iyi bir malzeme oldum. Belki bu yüzden haber yapmak, onlara doğru geldi. Yoksa düşünüyorum, düşünüyorum başka bir şey bulamıyorum.
- Magazincilerin sürekli peşinizde olması hayatınızı kısıtladı mı?
- Mesela; bir gün canın çok sıkkın olabilir. Tek başına yürümek istersin, en yakın arkadaşınla bile konuşacak halin yoktur. Öyle bir durumdayken, karşına birileri çıkıp kamerayı açtığında ve sana mikrofon uzattığında, konuşmak zorunda hissetmek, değişik bir şey.
İşin kendisini çok sevmesem de, işi yapan ve sokakta üşüyerek, uzun süre bekleyen birilerine, iki cümle söylemeden gitmeye çok utanıyorum. ‘Merhaba’ demek zorunda hissediyorum kendimi.
Sosyal ağlarla aram iyi
- İyi bir Twitter kullanıcısısınız ve oradan kendinize dair pek çok şey paylaşıyorsunuz...
- Twitter’ı çok seviyorum. Komik bulduğum, sinir olduğum, aklıma gelen bir şeyleri yazmak hoşuma gidiyor. İnsanların bana yazdıklarını okumayı da seviyorum. İnternetle, sosyal ağlarla aram iyi.
- Bir oyuncu olarak, hayattan iyi bir şekilde besleniyorsunuz...
- Ben, yaşamayı seviyorum. Benim için önemli olan şey; iyi bir insan olarak, hayatta var olmak. Gerçek olan hayat ve insanlarla kurduğun ilişkiler, insanlarda bıraktığın izler. Okuduğun kitaplar, gittiğin seyahatler esas hayat bu. Bir oyuncunun merkezinde bence oyunculuk değil, hayat olmalı. Çünkü sen, o hayatın içindeki insanları, insanlara gösteriyorsun. Hayatın içinde olmazsan, bunu yapmak bence zor.
- İşten kalan boş zamanlarda neler yapıyorsunuz?
- Daha hiç oturamadım ki. Bak bugün oturacaktım, sen geldin. Dizi bitti, hemen arkasından evlilik hazırlıkları geldi.
Evlendikten iki üç gün sonra da oyun provaları başladı. Oyunu oynamadığımız günler bir işim olmayacak, o günleri heyecanla bekliyorum.
- Evlilik nasıl gidiyor?
- Güzel bir his. Emre’yi çok sevdiğim için, Emre’nin yanında olmaktan mutluyum. Her akşam, aynı evde buluşma halini çok seviyorum.
Oyuncuların çoğunu dizilerden tanıyoruz
Kutlama’da, babalarının 60. doğum gününü kutlamak için bir araya gelen aile bireylerinin oluşturduğu ve hediye paketleri yerine yıllardır saklanan sırların açıldığı yemek masasında oturan yüzleri dizilerden de tanıyoruz. Oyunda rol alan sanatçıların bazıları ve oynadıkları diziler şöyle: Enis Arıkan (Aşk ve Ceza, Yerden Yüksek), İpek Bilgin (Ezel), Şebnem Bozoklu (Canım Ailem), Cemil Büyükdöğerli (Kavak Yelleri), Murat Daltaban (Fatmagül’ün Suçu Ne?), Köksal Engür (Dudaktan Kalbe), Mehmet Esen (Behzat Ç.), Rıza Kocaoğlu (Ezel), Umut Kurt (Gönülçelen), Mert Öner (Benim Annem Bir Melek), Berfu Öngören (Bir Bulut Olsam).