Halife Hz. Ebu Bekir döneminde beş sahabe İslamiyet’e davet için Bizans imparatoruna gönderildi. Önce Bizans’ın elindeki Şam’a giden grubun ikinci durağı İstanbul’du. Burada görüştükleri imparator Heraklius gelen elçilere çok iyi davrandı. Sarayında ağırladığı elçilere bir akşam sürpriz yapan Heraklius onları gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin resimlerini gösterdi.
İmparatorun gösterdiği resimler arasında şüphesiz en şaşırtıcısı Hz. Muhammed’e ait olanıydı. Siz hiç Hz.Muhammed’in resmini gördünüz mü? Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapılan minyatürlerden, yüzü kapalı, ışıklar içindeki tasvirlerden söz etmiyorum.
Günümüzün anlayışıyla ya da ona yakın çizilmiş bir portreden söz ediyorum. Siz ve sizin gibi milyonlar, hatta milyarlarca insan görmemiş olabilir ama Hz.Muhammed’in resmini gören en azından bildiğimiz altı kişi var. Hem de Hz.Muhammed’in en yakınları, sahabeleri arasından.
Hz. Ebu Bekir’in halifeliği döneminde Bizans İmparatoru Heraklius’u İslamiyet’e davet için gönderilen elçiler heyeti Şam ve İstanbul’da saraylarda ağırlanmış. Heraklius gelenlere son derece nazik davranmış, çeşitli hediyeler vermiş.
Ancak en büyük sürprizini sona saklamış; hazinesinden çıkardığı bir tomar peygamber resmini tek tek elçilere göstermiş. Elçileri şaşkınlığa uğratan, bu resimler arasında yer alan Hz. Muhammed’in portresi olmuş.
Heraklius’un elinde, atalarından kalan peygamber resimleri arasında Hz. Muhammed’in birebir yapılmış portresi de varmış. Bu ilginç rivayetin öyküsü, Hicri Onuncu yıla yani Hz.Muhammed’in vefat ettiği günlere uzanıyor…
Hz. Muhammed’in Medine’de ölümünün ardından devlet başkanlığı görevine Hz. Ebu Bekir seçilmiş, “Halife” ünvanını almıştı. Tarihte “Halife” ünvanını alan ve kullanan ilk isim olmuştu. Hz. Ebu Bekir’in halifeliği İslam tarihinin belki de en zor günlerine tekabül ediyordu.
Hz. Muhammed’in vefatının ardından Müslümanlıkla geç tanışan kabilelerde isyanlar çıkmış, yeniden putperestliğe dönenler olmuştu. Arap yarımadasının bazı yerlerinde yalancı peygamberler çıkmıştı ki bunlar içerisinde hiç şüphesiz en ünlüsü Müseylemet–ül Kezzab’dı.
Sadece zekât vermemek için isyan eden kabileler bile vardı. Hz. Ebu Bekir hiç yılgınlığa düşmeden her olayın üzerine titizlikle gitti. Hz. Muhammed’in eşi ve Hz. Ebu Bekir’in kızı Hz. Ayşe o günleri “Babamın üzerine binen yük (sorumluluk) dağlara binseydi onları dümdüz ederdi” sözleriyle anlatıyordu.
Hz. Ebu Bekir önce isyanları bastırmış, ardından da Yemame’de Müseylemet– ül Kezzab ve ona inananları dize getirmişti. Müseyleme savaşta öldürülmüş, taraftarları dağılmıştı. Ancak Hz. Ebu Bekir bu arada asıl gücünü yarım kalmış bir işi tamamlamak için harcamıştı.
Hz. Muhammed vefatından kısa bir süre önce sefer ve savaş hazırlıklarına başlamıştı. Ordunun kumandasını evlatlığı Hz. Zeyd’in oğlu Hz. Üsame’ye vermiş, o zaman Bizans hâkimiyetindeki Suriye üzerine yürümeyi emretmişti. Ancak Hz. Muhammed’in vefatı ordunun hareketini geciktirmişti.
Hz. Ebu Bekir’in ilk işi, adetaHz. Muhammed’in vasiyeti gibi gördüğü bu seferi gerçekleştirmek için orduyu harekete geçirmek oldu. Ordunun kumandası yine Hz. Üsame bin Zeyd’in elindeydi.
MUTE’DE BİZANS ORDUSUYLA ÇARPIŞTILAR: Ancak Hz. Ebu Bekir bu sırada başka bir şey daha yaptı, sadece orduyu sefere hazırlamakla yetinmedi. Bir taraftan da Bizans İmparatoru Heraklius’a İslamiyet’e davet için elçiler gönderdi. Elçiler önce Suriye’de Bizans adına hüküm süren Gassani hükümdarına, Şam’a gitti.
İkinci durakları ise İstanbul oldu. Müslümanlar İslamiyet’in yayılmasıyla birlikte dönemin en önemli iki süper gücü Bizans ve Sasani İmparatorluklarıyla sınır komşusu oldular. O sırada Arabistan’ın kuzeyinde yer alan Suriye Bizans İmparatorluğu’nun hâkimiyetindeydi. Suriye ve çevresini Bizans İmparatoru adına Gassani Arapları idare etmekteydi. Hem Gassanilerle, hem de Bizans’la ilk çatışmalar Hz. Muhammed hayattayken başlamıştı. Hz.Muhammed’in katılmadığıMute savaşı Müslümanlar ile Bizans kuvvetleri arasında yaşanmış ilk çatışmaydı.
Burada Hz. Muhammed’in evlatlığı Hz. Zeyd bin Harise, amcasının oğlu ve Hz. Ali’nin kardeşi Hz. Cafer bin Ebu Talip ve Hz. Abdullah bin Revaha sırasıyla ordu komutanı olmuş ve arkasından da şehit düşmüşlerdi. Müslümanları bu zorlu savaşta imha olmaktan Araplar arasında askeri bir deha kabul edilen Hz. Halid bin Velid kurtarmıştı.
Hz. Muhammed, bu savaştan kısa bir süre sonra Suriye’deki Bizans kuvvetlerine karşı Tebük seferine çıkmıştı. Ancak bu seferde Müslümanlarla Bizans kuvvetleri karşı karşıya gelmemiş, savaş olmamıştı. Hz. Muhammed’in Bizans hükümranlığındaki Suriye’ye karşı üçüncü hamlesi vefatından hemen önce gerçekleşmiş, sefer emri vermişti. İslam ordusu Medine yakınlarında ordugâh kurmuş, ordu komutanlığına da Hz. Üsame bin Zeyd getirilmişti.
Hz. Muhammed bu orduyu Bizans üzerine göndermek istiyordu. Müslümanların Bizans’la o dönemdeki ilişkileri çatışma ve İslamiyet’e davet üzerine kuruluydu. Çünkü Hz. Muhammed yine sağlığında Bizans Hz. Ebu Bekir bu arada asıl gücünü yarım kalmış bir işi tamamlamak için harcamıştı. Hz. Muhammed vefatından kısa bir süre önce sefer ve savaş hazırlıklarına başlamıştı. Ordunun kumandasını evlatlığı Hz. Zeyd’in oğlu Hz. Üsame’ye vermiş, o zaman Bizans hâkimiyetindeki Suriye üzerine yürümeyi emretmişti.
Ancak Hz. Muhammed’in vefatı ordunun hareketini geciktirmişti. Hz. Ebu Bekir’in ilk işi, adeta Hz. Muhammed’in vasiyeti gibi gördüğü bu seferi gerçekleştirmek için orduyu harekete geçirmek oldu. Ordunun kumandası yine Hz. Üsame bin Zeyd’in elindeydi.
MUTE’DE BİZANS ORDUSUYLA ÇARPIŞTILAR: Ancak Hz. Ebu Bekir bu sırada başka bir şey daha yaptı, sadece orduyu sefere hazırlamakla yetinmedi. Bir taraftan da Bizans İmparatoru Heraklius’a İslamiyet’e davet için elçiler gönderdi. Elçiler önce Suriye’de Bizans adına hüküm süren Gassani hükümdarına, Şam’a gitti. İkinci durakları ise İstanbul oldu. Müslümanlar İslamiyet’in yayılmasıyla birlikte dönemin en önemli iki süper gücü Bizans ve Sasani İmparatorluklarıyla sınır komşusu oldular. O sırada Arabistan’ın kuzeyinde yer alan Suriye Bizans İmparatorluğu’nun hâkimiyetindeydi.
Suriye ve çevresini Bizans İmparatoru adına Gassani Arapları idare etmekteydi. Hem Gassanilerle, hem de Bizans’la ilk çatışmalar Hz. Muhammed hayattayken başlamıştı. Hz.Muhammed’in katılmadığı Mute savaşı Müslümanlar ile Bizans kuvvetleri arasında yaşanmış ilk çatışmaydı. Burada Hz. Muhammed’in evlatlığı Hz. Zeyd bin Harise, amcasının oğlu ve Hz. Ali’nin kardeşi Hz. Cafer bin Ebu Talip ve Hz. Abdullah bin Revaha sırasıyla ordu komutanı olmuş ve arkasından da şehit düşmüşlerdi.
Müslümanları bu zorlu savaşta imha olmaktan Araplar arasında askeri bir deha kabul edilen Hz. Halid bin Velid kurtarmıştı. Hz. Muhammed, bu savaştan kısa bir süre sonra Suriye’deki Bizans kuvvetlerine karşı Tebük seferine çıkmıştı. Ancak bu seferde Müslümanlarla Bizans kuvvetleri karşı karşıya gelmemiş, savaş olmamıştı.
Hz. Muhammed’in Bizans hükümranlığındaki Suriye’ye karşı üçüncü hamlesi vefatından hemen önce gerçekleşmiş, sefer emri vermişti. İslam ordusu Medine yakınlarında ordugâh kurmuş, ordu komutanlığına da Hz. Üsame bin Zeyd getirilmişti. Hz. Muhammed bu orduyu Bizans üzerine göndermek istiyordu. Müslümanların Bizans’la o dönemdeki ilişkileri çatışma ve İslamiyet’e davet üzerine kuruluydu.
Çünkü Hz. Muhammed yine sağlığında Bizans Hz. Ebu Bekir bu arada asıl gücünü yarım kalmış bir işi tamamlamak için harcamıştı. Hz. Muhammed vefatından kısa bir süre önce sefer ve savaş hazırlıklarına başlamıştı. Ordunun kumandasını evlatlığı Hz. Zeyd’in oğlu Hz. Üsame’ye vermiş, o zaman Bizans hâkimiyetindeki Suriye üzerine yürümeyi emretmişti. Ancak Hz. Muhammed’in vefatı ordunun hareketini geciktirmişti. Hz. Ebu Bekir’in ilk işi, adetaHz. Muhammed’in vasiyeti gibi gördüğü bu seferi gerçekleştirmek için orduyu harekete geçirmek oldu. Ordunun kumandası yine Hz. Üsame bin Zeyd’in elindeydi.
MUTE’DE BİZANS ORDUSUYLA ÇARPIŞTILAR: Ancak Hz. Ebu Bekir bu sırada başka bir şey daha yaptı, sadece orduyu sefere hazırlamakla yetinmedi. Bir taraftan da Bizans İmparatoru Heraklius’a İslamiyet’e davet için elçiler gönderdi. Elçiler önce Suriye’de Bizans adına hüküm süren Gassani hükümdarına, Şam’a gitti.
İkinci durakları ise İstanbul oldu. Müslümanlar İslamiyet’in yayılmasıyla birlikte dönemin en önemli iki süper gücü Bizans ve Sasani İmparatorluklarıyla sınır komşusu oldular. O sırada Arabistan’ın kuzeyinde yer alan Suriye Bizans İmparatorluğu’nun hâkimiyetindeydi. Suriye ve çevresini Bizans İmparatoru adına Gassani Arapları idare etmekteydi. Hem Gassanilerle, hem de Bizans’la ilk çatışmalar Hz. Muhammed hayattayken başlamıştı.