‘İşte Hayat’, ‘Konuşamıyorum’, ‘Anlasana’, gibi çok sayıda klasikleşmiş esere imza atan İlhan İrem, konser vermediği yıllar boyunca bile hayran kitlesini korumayı başarmış kendine özgü bir sanatçı oldu. Öyle ki; şarkıları, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ndeki hastalara tedavi amaçlı olarak dinletildi... Müzik yaşamına 1973 yılında çıkardığı “Birleşsin bütün eller/Bazen neşe bazen keder” isimli 45’lik plağı ile başlangıç yapan İrem, artık yıllanmış bir şarap gibi geçen zamana meydan okuyor. 1 Nisan 1955 yılında Bursa'da doğan İlhan İrem'in çocukluğu Heykel'de eski Adliye binası civarındaki Hacılar Mahallesi'nde geçti. Eğitimini Bursa Koleji'nde sürdürürken müziğe merak saldı. Gitar çalmaya, şarkı sözleri yazmaya ve besteler yapmaya başladı. Okul orkestrasındaki solistliğini daha sonra dönemin en büyük oteli Çelik Palas’a ve kış aylarında da Uludağ otellerine taşıdı. Henüz 18 yaşındayken, yaptığı birkaç beste ile İstanbul'un yolunu tutan İrem, Unkapanı Plakçılar Çarşısı'nda ünlü plak şirketi Grünberglerin kapısını çaldı. Şirket şimdilerin ünlü sanatçısı Nilüfer ile çok meşgul olduğu için, İrem başka bir plak şirketi aramaya başladı. Sonunda 1973 yılının Mart ayında 'babasından aldığı borç para ile' ilk plağının harcamalarını karşıladı. Dönemin saygın müzik şirketlerinden Diskotür Plak, İlhan İrem'in “Birleşsin bütün eller/Bazen neşe bazen keder” isimli 45’lik plağını çıkardığında takvimler 5 Mayıs 1973’ü gösteriyordu. İlhan İrem; 37 yıllık büyük müzik yolculuğuna tam 24 albüm, 10 adet 45’lik plak, 6 kitap, 11 resim sergisi sığdırarak müzik dünyasının klasikleri arasında ilk sıraya yerleşti. 1992 yılından beri toplumun yozlaşmasına ve kolay tüketilen değersizliklere karşı sessiz bir mücadele gösteren İlhan İrem, kendi düşünce yapısına uymayan hiçbir TV, radyo kanalı ve gazeteye röportaj vermiyor. Müzikal kişiliğiyle mistik ve felsefi unsurları harmanlamayı başaran, 'Işık ve sevgiyle' sözüyle bütünleşmiş bu özgün adamı gelin kendi kelimeleriyle tanıyalım. İlhan İrem’i bir dörtlük ile ifade eder misiniz? Hangi şiirin dizeleri iç dünyanızı tanımlar? En büyük hayaliniz nedir? Günümüzde ki şarkıları nasıl buluyorsunuz? Hep aynı soundda ‘Eller havaya’ şarkıları yapan şarkıcılar sizce kalıcı olabilecekler mi? Sizinle ilgili ‘Müziğin mistik İlahı’ diye bir kitap yayınlandı, ilahlaştırıldığınızı ya da putlaştırıldığınızı düşünüyor musunuz? Size göre kimler efsane? Efsane olmanın kriterleri nelerdir? ‘Yaşayan Efsane’ olarak anılmak nasıl bir duygu? Eşiniz Hansu İrem’in hayatınıza ne gibi katkıları olmuştur? Tanrı’yı sorguladığınız “Kuklacı Amca”’dan, mistik öğeler taşıyan Cennet İlahileri’ne hayatınızda neler değişti? Hidayete mi erdiniz? Öyle bir kaos oluştu ki, dinlerin bu yorumlanış şekilleriyle huzur ve düzen getirmeleri imkansız. Önce İnsanların beyninde bir reform olmalıdır. Bilinçsizliğin yerine bir bütünlük bilinci gelmedikçe, İnsanlık beklenenden de yakın bir gelecekte toz olacak. Üzerindeki akıllı canlıların büyük aptallıkları nedeniyle Dünya kaybedilmiş gezegene dönüşüyor. İnsanlığın geldiği nokta Tanrıyı bile şaşırtan bir fiyaskodur. İlk plağım “Birleşsin Bütün Eller”de veya 1975 senesinde toplatılan “Kuklacı Amca”da ne anlatıyorsam, bugün de aynı konuları anlatıyorum. Farklı olan biçemdir. Özde aynı kalarak, kaçınılmaz bir şekilde nüanstan nüansa geçiyorum. Şarkılarım benimle birlikte büyüyor, yaşantım, sezgilerim ve gözlemlerim hangi boyuta ulaştıysa bütün şeffaflığıyla kendimi yansıtıyorum. Toplumun sağırlığına, giderek kütleşen algılara biraz daha anlaşılır servisler yapmak hiçbir zaman benim ilgi alanımda olmadı. 37 sene önce başlarken hayallerini kurduğum çok yetkin bir izleyici kitlesi ile paylaşıyorum şarkılarımı. Bu benim için çok çok değerli. Yaşanan zibidiliklere karşı, kendine özel duruşlar sergileyen sanatçıları daha farklı kavrayacak bir toplum bilinci olsaydı, Türkiye’de siyaset, sanat, bilim ve herşey bambaşka kişilerce bambaşka güzelliklere taşınabilirdi. Siz her zaman kendiniz olarak var olmayı, değişen zamana, medyaya direnmeyi seçtiniz. Bu, özellikle Türkiye gibi bir ülkede, bir müzisyenin ayakta kalması için çok zorlu bir yol değil mi? “Ortalık bu kadar seviyesizleşmişken, kendi cumhuriyetimi kurdum” diye bir açıklamanız var. İrem Cumhuriyeti nasıl bir devlet? İrem Toplumu’nun nasıl bir karakteri var? Müziğe 14 yıl ara verdikten ve bir suskunluk döneminden sonra yeniden hayranlarınızın karşısına çıktınız. Ancak bu uzun zaman dilimine rağmen sanki hiç ayrılık olmamışçasına, sevenlerinizi bıraktığınız yerde bulabiliyorsunuz. Arada sağlam bir köprü ve güçlü bir sevgi alışverişi var. Bunun mutlaka bir sırrı olmalı. “Dünya artık öyle geri dönüşsüz bir felakete doğru sürükleniyor ki, düşünceleri dumura uğramamış, geleceği görebilen, kaygılanan herkesin yazıp söylemekten daha fazlasını yapmaları gerekiyor. Sırça saraylardan çıkacağız.” ifadelerini kullanmışsınız bir yazıda. Kendi payınıza bu gidişatı değiştirmek adına neler yapmayı planlıyor, ne tür somut adımlar atmayı düşünüyorsunuz? İlhan İrem'in, 1973 çıkarttığı ilk albümünden sonraki müzik kariyeri kronolojik olarak şöyle gelişti: 1976 yılında yayınladığı dördüncü 45'liğinde Tanrı'yı sorguladığı 'Kuklacı Amca' gelen baskılar sonucunda plak şirketi tarafından piyasadan toplatıldı. 1981 yılında askerliğinde yaptığı bestelerden oluşan 'Bezgin' yayınlandı. 1984 yılında Türkiye'yi Bulgaristan'da düzenlenen Altın Orfe Yarışması'nda temsil eder. Dereceye giremedi ama 'Gazeteciler Özel Ödülü'nü kazandı. 1986 yılında sözlerini yazdığı 'Halley' Melih Kibar tarafından bestelendi ve Türkiye'ye Eurovision Şarkı Yarışması'nda o yıla kadar alınan en iyi dereceyi getirdi. 1988 yılında 'Dünden Yarına' albümü yayınlandı. 1990 yılında üçüncü kitap olan 'Katastrof' (Şiirler) ve 'Pencere.. Köprü... Ve Ötesi...' yayınlandı. 1992 yılında 'İlhan-ı Aşk' albümünü yayınladı. 1995 yılında 'Sevgililer Günü / The Best Of İlhan İrem 1' yayınlandı. 1998 yılında 'Millenium / Sanalizasyon Fareleri, Yarasalar ve Diğerleri' (Denemeler) adlı beşinci kitap yayınlandı. 2001 yılında ''Seni Seviyorum'' albümü yayınlandı. 2004 yılında 'Işık ve Sevgiyle 30 Yıl' albümüyle 30. Sanat Yılını kutladı. 'Toz Pembe Gazel' ismini taşıyan son albümü 2008 yılında piyasaya çıktı.