Göktürk'teki evine gidiyor, banka şubesine gidiyor. En son ulaşamayınca sonradan herkes gibi medyadan öğreniyor. Bahsettiğimiz miktar, çok yüksek bir miktar. Müvekkilim için de çok yüksek bir miktar. Faaliyet gösterdiği iş alanların da bile bu sebepten dolayı işi çok aksadı. Çok ciddi şekilde mağdur oldu. Şu anda devam eden bir ceza davası var. Bu davaya müdahil olduk. İstanbul'da meslektaşlarımızın açtığı davalar var, alacak davası bunlar. Onlar da Seçil Erzan'ın bir mal varlığına rastlanmadı. Seçil Erzan ile ilgili şu gün itibarıyla bir hukuk davası açmadık" diye konuştu.
'BÖLGEDE UZUN BİR SÜRE ÇALIŞTI'
Kaplan, Seçil Erzan'ın Çorlu ve çevresinde para toplamak için çalıştığını gördüklerini belirterek, "Bu bölgede Seçil Erzan'ın uzun bir süre çalıştığını görüyoruz. Bize gelen, arayan meslektaşlarımızdan duyuyoruz. Bir dönem gelmiş, para toplamaya çalışmış. Uzun bir süre, uzun bir müşteri listesi ile gelip, görüştüğünü biliyoruz. Bu amaçla bizi 5 tane meslektaşımız aradı. Bunun içerisinde 220 bin dolardan başlayıp, 700 bin dolarak kadar alacağının olduğunu söyleyen meslektaşlarımız oldu. Ceza davasında söylenen rakamlar, 45 milyon dolar civarında.
Ama bu işin burada, bize iletilen 150 milyon doların üstünde olduğunu düşünüyoruz. Bu bölgede çalıştığından eminiz ama kimden ne kadar aldığına ilişkin net bir bilgimiz yok. Bunu meslek odalarında da konuştuğumuzda söylüyorlar. Bazı arkadaşlarımıza ulaşmaya çalışmış. Hatta bir meslektaşımıza da ulaşmaya çalışmış, aramış ısrarla. Ama meslektaşımız 'Bende o kadar para yok, sana yatırım yapacak param yok' deyip geri çevirmiş. Öyle düşünüyoruz ki hesabı olanları incelemiş. Buraya kendini yakın hissetmiş, burada çalışmış, burada bir geçmişi var. Buralı olması münasebetiyle, burada daha çok çalıştığını düşünüyorum" dedi.
'1 KEZ GÖRÜŞTÜM'
Seçil Erzan'ı tutuklanmasının ardından 8 Mayıs'ta cezaevinde ziyaret ettiğini söyleyen Kaplan, "Seçil Erzan ile cezaevindeyken 1 kez görüştüm. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na ifade verdikten sonra görüştüm. Müvekkilim dolandırıcılığın mahiyetini bilmiyordu. Kendisi gibi 2-3 kişi olduğunu düşünüyordu. Bu para alışverişinde Seçil Erzan; 'Benim gayrimenkullerim var, taşınmazlarım var, bir şey olursa sana zararını buradan gideririm gibi' bir beyanda bulunmuş. Bu amaçla müvekkilim 'Paramız gittiyse bari bize vaat ettiği taşınmazları versin' amacıyla gittik, görüştük. Cezaevinde, 'Seçil Erzan siz misiniz?' dediğimde, 'Evet, benim' dedi ve ağlamaklı bir sesi vardı. Elinde kağıt ve kalemle gelmiş. Olası ki görüşmek için kendi vekilini bekliyordu.
'DAYANAMIYORUM ARTIK'
Beni görünce bir irkildi, geri bir adım attı hatta hiç oturmadı, ayakta görüştü. Ben de müvekkilimin ismini söyledim, 'Sizin daha önce ona böyle bir taahhüdünüz var, en azından müvekkilimi zarardan kurtaracak şekilde ana parasını ödeyecek bir yol bulalım' dedim. 'Benim ödeyecek hiçbir şeyim yok, param da yok. Şu anda o psikolojide de değilim. Zaten benim adıma da bir mal varlığı yok, ödeyemem' dedi. Toplamda baktığınızda, görüşme bir 5 dakika olmamıştır. Çok bitkindi, konuştuğumuzda ağlıyordu zaten. Bizden son olarak çıkarken, 'Ne olur benim vekilimi arayın. Bana ulaşsın, burada dayanamıyorum artık' gibi bir ibare de kullandı" diye konuştu.