Evlilikten beş, hatta on beş adım daha uzaklaşıyorum. Kaç kızım, kaç, kaç, kaç.
Koooş!
Kızlara 'Maddi-manevi tek başına tüm sorumluluğu sırtlanmayı göze almadan anne olmaya kalkmayın sakın haaaaa! Aman haaa!' temalı nutuklar çekiyorum.
'Siz de mi yahu? Yine mi yahu? Bu işin doğrusu niçin becerilemez, niçin, niçin?' diye kendi kendime söyleniyorum.
Aşkın evlilikte, sevgi, şefkat ve anlayışın boşanma sürecinde barınmadığına dair inancımı sabitliyorum.
Dokuz kere evlenmiş Zsa Zsa Gabor'un 'Boşanana kadar bir erkeği asla tanıyamazsın' sözüne şapka çıkarıyorum.
Erkek ya da kadın fark etmiyor, ayrılık insanların içindeki canavarı çıkartıveriyor; ah ayrılık, vah ayrılık.