Çarşamba 25.06.2014
Mehmet BONCUk: İhmal
Yıllarönce Atatürk Barajı'ndan Harran'a ilk su verildiğinde birkaç yıl üst üste çok sayıda boğulma vakası yaşanmıştı. Kurak toprakların suyla buluşması ile insanların suyla buluşması aynı olmuyor; su birine hayat verirken ötekisini yanlış kullanımda yok edebiliyor. Geçen hafta da aynı barajdan Şanlıurfa'nın Suruç ilçesine su bırakıldı, buradaki sulama suyu borularla gittiği için boğulmalar Harran'daki gibi olmayacak sevinci vardı ancak daha ilk hafta, terfi farkı nedeniyle yapılan gölete giren 35 yaşında bir kişi sulara kapılıp kayboldu. Bölgemizin insanı suya hasretini, bulduğu her su birikintisine dalarak gösterdiği için zaman zaman elim sonuçlarla karşılaşıyoruz. Tıpkı 35 yaşındaki hemşerileri gibi Suruçlu bir baba da 14 ve 15 yaşındaki iki oğluyla birlikte Gaziantep'in Yavuzeli ilçesindeki Rumkale yakınlarında girdiği suda boğularak can verdi. Tamam, suya hasretiz ama gördüğümüz her su birikintisine de canımız pahasına mı girmeliyiz? İnsan canı bir anlık serinlemeye, eğlenmeye feda edilecek kadar değersiz mi? Neden bu kadar ihmalkâr ve vurdumduymaz davranıyoruz acaba? Son yıllarda yapılan çalışmalarla Gaziantep ve Şanlıurfa'da pek çok yer baraj ile doldu. Eskiden insanlar sadece Fırat'ta boğulurdu, o da yılda bir bilemedin iki kişi. Şimdi neredeyse her hafta birileri barajlarda ve göletlerde boğuluyor. Hani sahillerde olsa "Niye cankurtaran yoktu?" diye birilerini suçlamak kolay olacak ama hangi barajın hangi tarafında insanların suya girmemesi için tertibat alınabilir ki? Yapılacak tek şey belki bir iki uyarı tabelası dikmek ama koca harflerle "YASAK" yazan pek çok yerde men edilen fiilleri o kadar çok işliyoruz ki o da bir işe yaramaz. Geriye bu yürek yakan ölümleri engelleyebilecek tek bir şey kalıyor o da bizde yok: EĞİTİM