ERHAN ÖZMEN: Sabah'ta 10 yıl...

Ankara'dayım, telefonum çalıyor… Adana'dan, Sabah gazetesinden arıyorlar ve yeni yıl ile alakalı bir yazı istiyorlar. Ben de gayet mutlulukla ve keyifle bir makale hazırlayıp gönderiyorum Sabah gazetesine. Bakıyorum Cumartesi günü gazetenin Güney ekinde yazım yayımlanmış ve ben bir mutlu bir mutlu, uçuyorum sormayın. Aradan birkaç gün geçiyor, Sabah Adana'dan bir telefon: - Erhan Bey, yazınızı öğleye kadar almamız lazım ki dizgiye yetişsin. - Aaaaa ne yazısı?? - E, siz haftalık yazacaksınız ya onun için öğleye kadar yazınızı istiyoruz. 1 Ocak 2005 sevgili okurlar. İşte siz bu yazıyı okurken ben SABAH Güney'de 10. yılımı tamamlamış oluyorum. Beni bilenler bilir, insanlar mütevazı oldukça, alçak gönüllü oldukça, hoşgörüyü yükselttikçe büyürler mi, evet büyürler. Buna inanan birisi olarak neden böyle söylüyorum, çünkü 10 yıl dile kolay sevgili okurlar… Bir hafta sonu ara vermeden ne "yazarımız seyahatte olduğundan", diye ne "yazarımızın sağlık sorunlarından dolayı" diye, ne "yazarımızın yazısı elimize ulaşmadığından" dolayı diye herhangi bir mazerete sığınmadan, aralıksız tam 520 hafta sonu sorumluluğumu yerine getirerek yazılarımı nerede olursam veya hangi ruhani şartlar içerisinde olursam olayım cuma günü öğle saatine kadar göndermişimdir. Kendimi bu kadar övdükten sonra bölge koordinatörümü, haber müdürümü ve gazetemi de övmeden olmaz. Bölge Koordinatörü Sayın Ersin Ramoğlu, Karadenizli 'adam gibi adam' niteliğine önemli bir örnek. Aynı zamanda da bir anne aşığı, kendi deyimiyle rahmetli 'Fistuğu'nun, yani Hatice annenin biricik evladı. Sağı solu oynamadan 43 yılını basın dünyasında geçiren bir insan, bir duayen ve aynı zamanda da bir ağabey… Daha fazla söz söylemeye gerek yok Allah'ım sağlığını, huzurunu ve başarılarını daim etsin. Haber Müdürü Temel Eren ise pırıl pırıl, idealist ve işinde gücünde, haza beyefendi bir insan, bir kardeş, bir dost… Ve ülkemizin en önemli medya kuruluşlarından Sabah gazetesinin öyle önemli bir özelliği var ki bunu da mutlaka sizlerle paylaşmam lazım. Çünkü bu gerçek basın özgürlüğüdür, bu gerçek yazar özgürlüğüdür, bu yazarın düşüncelerini okuyucusu ile paylaşabilme özgürlüğüdür… 2005 gazetenin sahibi Sayın Turgay Ciner, 2008 Ahmet Çalık, yıl 2014 gazetenin sahibi Karadenizli ama Gaziantep'te birlikte yaşadığım Sayın Cemal Kalyoncu… Bunları neden söylüyorum, çünkü gazetenin patronları değişiyor olsa da gazetenin prensipleri asla değişmiyor… Değerli okuyucular 520 hafta boyunca yazdığım yazıların içeriği ile alakalı, üslubum ile alakalı köşemi o kadar özgürce kullandım ki Allah şahidim olsun ki ne bir gün ne bir an herhangi bir şekilde ne bir müdahale ne bir yönlendirme ne bir eleştiri, ne de bir uyarı… Bırakın bütün bunları asla bir ima dahi hissetmedim. Ülkemiz adına bunun yaşanıyor olması o kadar mükemmel, o kadar gurur duyulacak bir şey ki inanın sevgili okurlar bu basın özgürlüğüne, bu demokrasiye, bu insan saygınlığına olağanüstü bir örnektir. Daha da önemlisi şunu da inanarak söylüyorum ki bu benim yaşadığım mükemmel durumun ülkemizin diğer basın kuruluşlarında da aynı nitelikte olduğunu görüyorum. Bütün bunların bizim için ve ülkem için çok önemli bir viraj olduğunu düşünüyorum. Çünkü ülkemin siyasetinde ne kadar sert ve kırıcı tartışmalar yaşansa da ülke ekonomimiz ne kadar sert badireler atlatsa da toplum içerisinde zaman zaman ne kadar sert ayrışmalar yaşansa da yaşadığım ve gururla anlattığım bu 10 yıllık gazeteci deneyimlerim ve STK'cı yönüm ile ülkemize katkı sağlama gayretindeyim… Sabah gazetesinde bana verilen bu imkan çok önemli bir fırsattı, bunu değerlendirmeye çalıştım. TUSAF, TÜGİK, iş hayatım ve özel hayatım vesilesi ile yaşadığım anları ve elde ettiğim tecrübelerden oluşan bakış açımı bu köşemde sizlerle buluşturmaya gayret ediyorum… Bu vesile ile tekrar siz değerli okuyucularımıza sevgi ve selamlarımı iletiyorum… "Ülkem için mazeretler kültürünün, maharetler kültürüne dönüştüğü güzel yıllar diliyorum…"