2016 yılının 4. çeyreğinde yüzde 3,5 büyüdük. Böylece yıllık büyümemiz yüzde 2,9 oldu. Yeterli mi, değil. Başarılı mı, evet. Yetersiz, çünkü potansiyelimiz bu değil.
En az yüzde 5 ve üzeri olmalı. 2016
yılında yaşadıklarımız
göz
önünde bulundurulduğunda
bu bir başarı.
Ama asıl başarı büyümenin kalitesini artırarak olacaktır. Her şeyden önce tüketime değil, üretime dayalı bir büyüme modeli yakalamalıyız ki sürdürülebilir bir büyüme olsun. İhracatımız artarken kilogram fiyatımızı artırabiliyor muyuz diye bakmalıyız. Büyüme rakamı yükselirken işsizlik rakamı düşüyor mu diye bakmalıyız. İşgücümüzün kalitesini artırabiliyor muyuz diye bakmalıyız. Üretirken endüstri 4.0'ın ne kadar yakınındayız diye bakmalıyız. Global marka sayımızın kaç adet olduğuna bakmalıyız.
Her alanda kaliteyi artırarak büyümeliyiz.
Bazı şiirler ölmeli
Bir şiir, bir şarkı, bir sanat
eseri neden ölümsüz olur?
Sanatçı eserini hangi zaman diliminde yaratmış olursa olsun, tüm zamanlara eserin duygusunu taşıyabilmek, hayranlık uyandırabilmek midir?
Ah diyorum bazen Nazım Hikmet'in 1956 yılında yazdığı, 1945'teki Hiroşima'ya yapılan atom bombası saldırısında ölen Sadako Sasaki isimli kız çocuğunun barışa çağrısını anlatan şiir 2017 yılında canlı kalmasa, anlattıklarını yaşamasak. Çocuklar barışa çağrı yapmasa artık. Çocuklar ölmese, öldürülmese, şeker de yiyebilseler.
Adana'daki yurt yangınında yitirdiğimiz canlarımızın ardından da bu şiire, Zülfü Livaneli bestesi ile can bulmuş haline sarılmıştım.
Ve şimdi Idlib çocukları için bir kez daha "Kız Çocuğu" şiirine sarılıyorum.
Saçlarım tutuştu önce,
Gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
Külüm havaya savruldu.
***
Benim sizden kendim için
Hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
Kâat gibi yanan çocuk.
***
Çalıyorum kapınızı
Teyze, amca, bir imza ver
Çocuklar öldürülmesin
Şeker de yiyebilsinler
***
'İnsan' olduğunuzu hatırlayın… Geriye kalan her şeyi unutsanız da olur.
Einstein