FİLM:
Yaşar Kemal'in romanları pek çok filme de uyarladı. En ünlüsü Peter Ustinov'un, 1984'teki İnce Memed uyarlamasıdır. Memduh Ün, Ağrı Dağı Efsanesi'ni, Atıf Yılmaz Karacaoğlan'nın Sevdası ile Alageyik'i, Türkan Şoray Yılanı Öldürseler'i, Zülfü Livaneli Yer Demir Gök Bakır'ı sinemaya uyarlamıştır. Lütfi Akad, Ustinov'dan çok önce İnce Memed'i uyarlamak istemiş senaryosunu yazmış ama senaryo genelkurmayın ısrarı üzerine sansüre takılınca Akad'ın film projesi hayata geçirilememiştir.
GELENEK:
Fethi Naci'ye göre çağdaş edebiyatımızda, gelenekten yararlanan tek yazar Yaşar Kemal'dir. Kemal gelenekten halk kültüründen ve folklordan yararlanıp kendi ayak bastığı toprağın hikayelerini romanın tarihsel ve kültürel kalıpları içerisinde anlatan ve bu anlamda özgünlüğü yakalayabilen, büyük yazarlardan biridir. Bundan dolayı Anadolu'yu, Anadolu insanını tanımak isteyen herkesin ilk başvuracağı kitaplar onun elinden çıkmıştır.
HALK:
1971'da Abdi İpekçi'ye verdiği bir söyleşide Yaşar Kemal romancılığının özünü ve halk ile ilişkisini şöyle anlatır: "Ben iki şeye inanırım. İki şeyin sonsuz gücüne, sonsuz yaratıcılığına, sonsuz değişimine; halk ve doğa. Sanatımı halkımla birlikte, onun büyük yaratıcılığı ile birlik olarak, onun için yaparım. Politikam da sanatımdan ayrılmaz. Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. Ben etle kemik nasıl birbirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum."
IRGATLIK:
Yaşar Kemal, gururlu bir aileden geldiği için yardım alma konusunda ketumdur. Bunun için ortaokulu okuması için kendisine yapılan yardımı kabul etmez ve Adana'da bir fabrikada çalışarak öğrenim hayatını sürdürür. Okulu bıraktıktan sonra da yaklaşık 20 işte çalışır. Tarlalarda, ırgatlık, ırgat katipliği, hamallık, traktör şoförlüğü ama en uzun da su bekçiliği yapar.
İNCE MEMED:
Yazarın ismiyle anılan en ünlü romanıdır. Dünyada yaklaşık 40 dile çevrilen üç milyondan fazla basılan İnce Memed'de yazar köylünün ağalık düzenine karşı mücadelesini, baskı karşısında dağa çıkan ve eşkıya olan İnce Memed üzerinden destansı bir şekilde anlatır. Romanın ilk kitabı 1955'te yayımlansa da yazar 1947'de yazmaya başlamıştır. Kemal ilk kitap çıktıktan sonra kahramanın hikayesini toplam dört ciltte anlatarak 1923'te başlayan hikayesini 1987'ye kadar getirir.
JANDARMA:
Yaşar Kemal'in eserlerinde sıklıkla karşımıza çıkan bir figürdür. Eşkıyaları anlattığı hikayelerinde genelde jandarmaları bozuk ve baskıcı sistemin zabiti olarak işler. Ayrıca kişisel olarak da jandarmalarla iyi anıları yoktur. Mesela dört yılda topladığı 300 ağıtı bir kovuşturmada jandarmanın alıp sobada yakmasını, yazar asla unutmaz.
KEMAL SADIK GÖKÇELİ:
Yaşar Kemal'in gerçek ismi. Sadık aynı zamanda cinayete kurban giden, ki bu cinayete tanık olmuştur kendisi, erken yaşta kaybettiği babasının da adıdır. Türksözü, Yeni Adana, Vakit gibi gazetelerde ve Varlık, Kovan ve Ülkü gibi dergilerdeki yazılarını Kemal Sadık Göğçeli imasıyla yazmıştır. İlk kitabı Ağıtlar'ı da yine bu isimle çıkarır. Yazar, Cumhuriyet
gazetesine girdikten sonra Yaşar Kemal adını kullanmaya başlar.
LEGION D'HONNEUR NİŞANI:
Napoleon'dan bu yana alanında öncü ve kıymetli isimlere verilen Legion d'Honneur Nişanı yazara ilk olarak 1983'te 'Commandeur' (komutan) derecesinde verildi. 2011'de ise nişanın derecesinin yükseltilmesine karar verildi ve yazar 'Grand Officier' (büyük subay) unvanıyla taltif edildi. 'Büyük Subay' unvanı, dünyada çok az insana takdim ediliyor.
MEHMED UZUN:
Yaşar Kemal Kürt olsa da Kürtçe yerine Türkçe yazmıştır. Ama Kürt edebiyatının en büyük ustalarından Mehmed Uzun, en yakın dostlarından biri olmuş ve onun Kürtçe yazmasını desteklemiştir. Uzun'a cenazesinde "Ben Kürt asıllıyım ancak Kürt yazarı değilim. Mehmed bir Kürt yazarıdır. İşini her şeyden iyi görmüştür. Kürt romanının dilinin dikenli yolunu açmıştır" diyerek veda etmiştir.
NOBEL:
Nobel Edebiyat Ödülü verilmemiş olsa da Yaşar Kemal uluslararası edebiyat dünyasında bu ödül için adı geçen ilk yazarımızdır. Eserleri yabancı dillere çevrildikçe ve onun yazarlık gücü iyice anlaşıldıkça dünyada Kemal'e Nobel verilmesi konusunda neredeyse uluslararası
alanda bir fikir birliği oluşmuştur. 1973'te de aday olmuştur. Bir Türk yazara, Orhan Pamuk'a Nobel verilmesiyle bu tür değerlendirmelere ve isteğe son verilmişse de şu bir gerçek: Yaşar Kemal gönüllerin Nobel'ini çoktan almıştır. Ama Yaşar Kemal bu adaylık serüveni için şöyle der "Ben iyi bir yazarım da, bana niye Nobel vermiyorlar demek yanlış. Dünya çok büyük ve çok büyük de yazarlar var."
O İYİ İNSANLAR..:
Yazarın Demirciler Çarşısı Cinayeti kitabının girişinde yer alan, dillere pelesenk olan "O iyi insanlar o güzel atlara binip gittiler. Demirin tuncuna insanın piçine kaldık" cümlesi her 'güzel insanın' gidişinden sonra atıfta bulunulan bir özdeyiş gibidir.
PİS HİKAYE:
Yaşar Kemal'in yazdığı ilk öyküdür. 1946'da Kayseri'de askerlik yaparken yazdığı bu öykü Çukurova insanının ekonomik zorlukları ve çetin doğa şartlarıyla mücadelesi, insan-doğa-çevre ilişkisi üzerinedir. Bu öyküden sonra uzun öykülere yönelir.
RÖPORTAJ:
Şimdilerde röportaj her ne kadar soru-cevap şeklindeki mülakat olarak algılansa da, ki bunun adı söyleşidir, aslında haber izlenim yazı türü olarak bir dönem gazetelerin vazgeçilmeziydi. Yaşar Kemal de basın tarihimizin en iyi üç-beş röportajcısından biridir. Özellikle Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan röportajları ders niteliğindedir. Daha sonra bu röportajları kitap olarak yayımlanmıştır.
SEVDİKLERİ:
"Nazım Hikmeti severim. Ondan sonra gerçekten çok sevdiğim yazar, kendine özgü olan Sait Faik'tir. Ben hâlâ, romanlarıma başlamadan önce Sait Faik okurum. Orhan Kemal'in birkaç eserini çok severim. Bereketli Topraklar Üzerinde, Murtaza, Baba Evi, Avare Yıllar falan... Fakir Baykurt'un Kaplumbağalar'ını, Tırpan'ını severim.(...) Eskilerden, Dede Korkut ve Evliya Çelebi. Batılı yazarlardan en sevdiğim William Faulkner'dır. Klasik yazarlardan da en çok Stendhal'ı ve ondan sonra Çehov'u severim. Zaten benim yazarlık hayatımda iki ustam vardır: Charlie Chaplin ve Çehov."
TÜRKÇE:
Türkçeye hakimiyet konusunda yaşayan en büyük yazarlardan biridir. Emin Özdemir Yaşar Kemal'in Türkçe ile ilişkisini ele aldığı bir yazısında şöyle der: "Yaşar Kemal'in Türkçeyi sürekli bir prizmadan geçirdiğini söyledim. Sözcük düzleminde olsun, tümce ve anlatım düzleminde olsun Türkçenin soluğunu genişletmiş bir büyük yazarımızdır. Dilimizin yüz akıdır o." Kemal'in Türkçe'nin zenginliğini kullanmasına bir örnek de Ali Püsküllüoğlu'nun çıkardığı Yaşar Kemal Sözlüğü kitabıdır.
UHDE:
Yazar, Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor kitabında 1915'ten sonra Anadolu'daki savaş ortamı, işgaller ve sürgünler nedeniyle öksüz kalmış ya da kaybolmuş yüzlerce çocuktan ve sahipleri ölmüş binlerce köpekten oluşan sürülerden bahseder. Hatta bu çocuklardan birisi, ailesinin Çukurova'ya göçü sırasında kaybolan akrabası Kotey'dir. Kotey'i yıllar sonra bir tesadüf sonucu bulan Kemal, onun kaybolduğu büyük ekin yangınını (aslında iki cephe arasındaki çatışmanın ortasında kalan göçmenlerin yaşadığı cehennem gibi bir çatışma ortamı) annesinden ve dengbejlerden çok dinlemiştir. Birkaç kez yazmak istemiş ama o büyük destancıların anlatım ustalığına yaklaşamadım diye vazgeçmiştir.
ÜZERİNE YÜRÜMEK:
"Romanlarımda hep korkunun, korktuklarının üstüne yürüyen insanlar bulacaksınız. Ben hep korkunun, korktuklarımın üstüne yürüdüm. Bu, benim huyumdur sanıyorum. Sonra öğrendim ki bu birçok insanın huyuymuş."
VAN:
Yaşar Kemal'in ailesi Van kökenlidir. Aile, 1915'te Rus İşgali nedeniyle, yaklaşık 1.5 yıl süren bir çileli yolculukla Çukurova'ya kadar gelip Hemite Köyü'nü (Bugünkü adıyla Gökçeadam Köyü) yurt edinir. Kemal 'Kimsecik' üçlemesinin ilk romanı Yağmurcuk Kuşu'nda bu uzun ve ısdıraplı göçü anlatır.
YAZAR:
Edebiyatımızın yaşayan çınarı, 91 yaşındaki yazarın 20 romanı, dört destan romanı, bir çocuk romanı, 11 deneme ve derlemesi, altı röportaj kitabı ve bir de şiir kitabı bulunuyor. Eserleri Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanıyor.
ZİLLİ KURT:
Yaşar Kemal'in Türkiye'deki yazarlarla devlet arasındaki ilişkiyi anlattığı bir metafor. Bir konuşmasında Anadolu'da kuzular için köylere inen kurtlarla ilgili hikayeyi anlatan Kemal "Köylüler kurdun peşine düşer, onu canlı yakalar ve boynuna bir zil takıp salar. Zilli kurt, hiçbir canlıya yaklaşamaz. Bozkırlar, dağlar boyunca koşar durur ve bir gün açlıktan ölür. İşte Türkiye'de pek çok yazar, kavgasının bedelini zilli kurt olarak ödemiştir. Ben de bu zilli kurtlardan biriydim" demişti.