Sylvia Plath, ölümünün üzerinden 50 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen hâlâ çok tartışılan bir şair. Hatta daha birkaç gün önce kızı Frieda Hughes, annesinin intiharından babası Ted Hughes'ı sorumlu tutanları suçladı ve "Dışarıdan insanların, başkalarının hayatını etkileyecek yargılarda bulunması hırsızlığın korkunç bir biçimi. Bu istismar" dedi. 1963'te 31 yaşında hayatına son vermeyi seçen Sylvia Plath, depresyonla, huzursuzluklar ve mutsuzluklarla dolu kısa bir hayat yaşadı. Ama bu kısa hayatı boyunca sanat onun en büyük ilham kaynağıydı. İlk şiiri yayımlandığında sekiz yaşındaydı. Zaten dünya da onu şiirleriyle tanıdı. Şairin az bilinen özelliği ise çizime olan merakı ve yeteneğiydi. Genç kızken Miss Hazelton adında bir öğretmenden özel resim dersleri alan Plath, üniversite yıllarında çizimlerine ağırlık vermeye başladı. O sırada Fulbright bursuyla İngiliz Dili okumak için gittiği Cambridge Üniversitesi'ndeki Newnham College'ta eğitimine devam ediyordu. Aynı dönemde şair Ted Hughes ile tanışıp gizlice evlenmiş, Paris ve İspanya'da balayı yapmıştı.
Sylvia Plath: Çizimler adlı kitapta Plath'ın o hareketli dönemde mürekkepli kalemle yaptığı çizimler yer alıyor
. İngiltere'den çizimler, Fransa'dan çizimler, İspanya'dan çizimler ve Amerika'dan çizimler olarak bölümlere ayrılan kitapta, her bölümün başında şairin mektupları ve günlük notlarına da yer verilmiş. Yazılar Plath'ın özel hayatına ve resim çalışmalarına ilişkin fikirlerini anlatıyor. Kitabın
Sunuş'unda Frieda Hughes, çizimlerin annesi üzerindeki etkilerini babasını referans göstererek şöyle anlatıyor: "... Babam Drawing adlı şiirinde resim çizmenin annemi nasıl sakinleştirdiğini, onun nasıl dikkatini bir noktada toplayıp, sessizleştiğini ve saatler geçip giderken annemin çizdiği nesnelerin binbir eziyetle son konumlarına getirildiklerini ve bütün sahnenin sonsuza kadar o halde sabitlendiğini anlatıyor." Yine Frieda Hughes'ın yazdıklarına göre annesi de Smith College'tan bir arkadaşına yazdığı mektupta yeni kocasından "kötü geçen bir kıştan sonra yeniden yazmamı ve resim yapmamı sağladı" diyerek bahsediyor. Plath, annesine yazdığı mektupta ise sanatı 'en derin ilham kaynağım' diyerek tanımlıyor: "Görsel bir imgelemim var. Örneğin, sanatın başka bir dalına geçerken müzikten değil de resimden etkileniyorum..." Kitaptaki çizimler, Ted Hughes'ın kızı Frieda Hughes ve oğlu Nicholas'a 1998'deki ölümünden önce verdiği koleksiyondan. Babası resimleri iki kardeş arasında paylaştırmış. Ancak Nicholas, ablasından resimleri bölmemesini ve bir sergi düzenlenene kadar onlarla ilgilenmesini istemiş. 2009'da intihar eden Nicholas göremese de çizimler 2011'de Londra'da sergilendi. Mektupları okuyup çizimlere baktığınızda Plath'ın o dönemde kaynağını aşktan alan bir enerjiyle sanatı hayatının odağına yerleştirip nasıl üretken günler geçirdiğini fark ediyorsunuz. En önemlisi o dönem mutlu ve huzurlu olduğunu hissediyorsunuz...
İNGİLTERE'DEYKEN EŞİNE YAZDIĞI MEKTUPTAN...
"Dünkü gezintimden dönerken eve mor bir dikenli çalı, bir öbek de karahindiba getirdim, her ikisinin de, bütün ayrıntılarıyla, sevgiyle resimlerini çizdim; pek kötü oldular ama üzerinde çalışarak geliştireceğim; resim yapmak içimi huzurla dolduruyor; dua etmekten, gezintilerden, her şeyden fazla. Kendimi tamamıyla veriyorum resim yaparken, içinde kayboluyorum..."
İSPANYA'DAN ANNESİNE YAZDIĞI MEKTUPTAN...
"Her çizimin benim zihnimde ve kalbimde, Ted okurken ya da şiir yazarken ya da sadece benimle konuşurken güneşin altında oturmamızla güzel bir ilişkisi var.."