Bartleby'nin en tekinsiz karakteri Kâtip Bartleby, şüphesiz edebiyat tarihinin tuhaf figürlerinden biri. Kabaca "tembellik hakkı"nı savunan bir karakter olarak görülebilir; fakat hal hareketleri ve gizemi, aslında kendini toplumdan tamamen ayıran, aykırı bir karakter olarak konumlandırıyor Bartleby'yi. Melville, Bir Wall Street Hikâyesi alt başlığıyla sunduğu ve Putnam's dergisinde 1853 yılında iki bölüm halinde yayınlanan öyküsünde, bir avukatın yanında işe giren sıra dışı bir kâtibi konu ediniyor. Sadece belli başlı işleri yapan ve bunun dışında ona verilen her türden görevi, "Yapmamayı tercih ederim" diyerek reddeden kâtibin bu tavrı, temelde pasifist bir edim olarak görülse de bu sayede ortaya çıkardığı muazzam güç, onun bürodan bir türlü uzaklaşamamasıyla sonuçlanıyor.
Kâtip Bartleby, Chaplin'in Modern Zamanlar'ından yıllar yıllar önce fabrikanın dişleri arasında öğütülmeyi reddeden bir karakter ortaya koyuyor; temelde kendi emeğine, dünyaya ve diğerleriyle kurduğu ilişkiye haliyle kendi doğasına yabancılaşmak istemeyen ve bunu sadece yapmamayı tercih ederek icra eden bir karakter Bartleby. Bu yabancılaşmayı reddetmek, haliyle onu diğerlerinden farklı kılıyor ve beraberinde anlaşılmazlıklar, dışlanmışlıklar ve tabii ki yalnızlık getiriyor. Bir fotokopi cihazına dönüşmeyi reddeden Bartleby, toplumdan dışlandıkça kendi doğasından da uzaklaşıyor. Netice itibariyle ve pasif ediminin sonunda, insan olmayı reddeden bir canlıya dönüşüyor.
Melville'in şeytanilik ve iyilik dikotomisine oturttuğu, iyi ve kötünün, siyahla beyazın çarpışmasını ele aldığı kitaplarıyla kıyaslandığında daha yüzeysel görülse de, aslında tam da doğayla çarpışan Kaptan Ahab misali, Bartleby'nin de insan doğasıyla çarpıştığı söylenebilir. Bu yönüyle, çarpıcı bir metin, Bartleby. Bir saatte okunabilir; fakat etkisi ve üzerine düşündürdükleri, günlerce zihninizde dönüp dolaşacaktır.
DOSTOYEVSKİ'NİN ALTINDAN ÇIKTIĞI PALTO
Gogol'un hiciv sanatındaki mahareti malum; 19. yüzyılın en önemli yazarlarından olan Gogol, çağdaşlarından bu vesileyle ayrılıyor. Dostoyevski'nin "Hepimiz onun Palto'sundan çıktık" diye nitelediği Palto öyküsü, çağdaşlarını ve sonrasında gelen yazarları epey etkilemiş.
İlk kez 1842 yılında yayınlanan öykünün çıkış noktasının eski bir fıkra olduğu rivayet edilir; tüfeğini kaybeden bir memurun sonrasında bu kaybın üzüntüsüyle hastalanıp yataklara düştüğü, derken iş arkadaşlarının para toplayıp memura yeni bir tüfek almalarıyla memurun sağlığa kavuştuğu bir meselden yola çıktığı düşünülür Gogol'un. Kabaca şöyledir Palto'nun hikâyesi: Aylıklarından artırarak güç bela biriktirdiği parasıyla kendine çok iyi bir palto alan memur Basmakçin, gecenin bir yarısı yankesiciler tarafından durdurulur ve yeni paltosunu çaldırır. Hırsızların yakalanması için her türlü yola başvuran Basmakçin, hangi kapıyı çalsa karşında muazzam bir bürokratik engeller silsilesi bulur. Sadece Rus bürokrasisini değil, bürokrasinin içindeki çarkların her birini de teker teker ele alır Gogol; eleştirdiği bir devlet yapısı ya da görüşü değildir sadece, o devletin vücut bulduğu, her bir özelliğinin sirayet ettiği ve dönüştürdüğü, en üstten en alt basamağa kendine benzettiği toplumdur onun hedefi. Yukarıda olanın altta olana attığı bakıştan takındığı tavra, küçük detaylara dikkat çeker Palto öyküsünde. Belki de bu yüzden yarattığı karakter, Melville'in kâtibi Bartleby gibi, tuhaf bir karakterdir: Soyadı Basmakçin'dir sıra dışı bir soyadı; adı Akakiy Akakiyeviç'tir, aynı sıra dışılıkta bir isim; düşük rütbeli bir memurdur, büyük hırsları ve idealleri yoktur.
Halihazırda hassas yapılı, narin, duyarlı olarak tanımlanan bir yazar Gogol; belki de bu sebeple, işittiği bir meselden yola çıkıp birtakım önemli insanlar tarafından ezilen önemsiz bir karakter yaratır Palto'da.
CEM TUNÇER