Futbol denen oyun, tutkuyla, kazanmak için yarışarak ve hayaller kurarak oynandı hep. Çünkü futbol ruhsal ve bedensel dengeyi sarsan, insanı çeşitli tepkilere sürükleyen bir kaynaktan besleniyor. Ve o kaynağın özünde de hayal var.
Araştırmacı Mehmet Şenol'un yazdığı ve 'küçük adamlar'ın gözünden Türkiye'de futbolun başlangıç dönemlerine ilişkin bir mikro tarih çalışması sunan Gayriresmi Futbol Tarihi kitabı da işte o hayale işaret ediyor. Yazara göre; futbol tutku olmadan olamayan bir spor. Tarihini de büyük adamlar yazmıyor; tarih küçük adamların tutkusuyla yazılıyor.
Tam da bu noktada Türkiye'de futbolun doğuş yılları olan 1900'lere bakınca, kitapta perde arkasında kalan tarihin yine aynı duyguya hizmet ettiğini fark edeceksiniz. Yazar, incelemesinde Beyoğlu'ndaki Anadolu Birahanesi'nin kapısının önünde buzlu badem satan o yaşlı adamın, 1903'te topu da, adamı da geçirmediği için "Tahtaperde" adını almış o eski futbolcu olduğuna yer veriyor. 15'inde İstanbul'a göç etmiş Aleko Kaliya'dan söz ederek… Oradan da Moda Deniz Kulübü'nün üst katındaki küçük odada ömrünü tamamlayan Kulaksızzade Galip'in (Galip Kulaksızoğlu) Fenerbahçe'de futbolculuktan başkanlığa uzanan hayat hikayesine uzanıyor.
Savı o ki eğer Türkiye'de futbol tarihi yazılacaksa; o tarihi yazan insanların hikayelerini yazmakla başlamalı işe.