Klasik Türk Müziği'nin efsane ismi, vaktiyle Yeşilçam'ın tornasından da geçmiş 'altın çocuk' Ahmet Özhan'ın hayat öyküsünü anlatan bir kitap var elimizde. Bu bir nehir söyleşi kitabı... Gazeteci Ahmet Tezcan'ın iğneyle kuyu kazarak, Özhan'la yaptığı 30 saatlik bir söyleşinin bir dökümü bu kitap. Turkuvaz Kitap'tan çıkan, Ahmet Özhan'ın yaşam öyküsünü anlatan Ayrılık Yaman Kelime/Ahmet Özhan Kitabı'ndan bahsediyoruz. Kitabın alt başlığı da Bir A.Ş.K Kitabı şeklinde.
Neden mi A.Ş.K? Ömrünü aşka adamış büyük ustanın gerçek adının baş harfleri bunlar. Ahmet Şükrü Katıöz... Ahmet Özhan'lığı sahneleri titretmeye başladıktan sonraya tekabül ediyor. Aile Konya-Karamanlı olsa da emniyet amiri rahmetli babasının diyar diyar gezmesinden dolayı Urfa'da doğuyor Ahmet Özhan. 1950 yılının, 26 Ağustos'unda...
Kitap üç bölümden oluşuyor. Hz. Mevlana'ya yapılan bir göndermeyle: Hamdım, Piştim, Yandım. Hayatının farklı dönemlerini böyle özetlemiş Özhan'ın, Ahmet Tezcan. Bir nehir söyleşiyi iyi bir kitap yapan her unsur var Ayrılık Yaman Kelime'de. Bu arada kitap ismi de bir şarkı sözünden alınma. Özhan'ın çocuk yaşta mırıldandığı, yaşına 10 numara büyük gelecek bir şarkının sözlerinden. Ama zaten kitaptan da anlıyoruz ki Özhan ruhu bedenine büyük gelenler taifesinden bir çocuk olmuş hep...
BOL DETAY...
Neyse, ne diyorduk... Nehir söyleşinin en büyük avantajı -ki başkasının elinde dezavantaja da dönüşebilirdi- Ahmet Tezcan'ın, Özhan'la sıkı ve köklü bir dostluğu olması. Aslında neredeyse hayat hikayesinin -detaylarına olmasa da- tamamına vakıf bir isim. Bunu pek çok soruyu "Nasıl olsa ben biliyorum" hissiyle atlamak yerine, okuru kendinden fazla düşünüp derinliklere dalıyor. Özhan'ı yakinen tanıyor olması okur için bir avantaja dönüşüyor.
Kitap Özhan'ın müziğe göz kırptığı çocukluğundan, müziğin kalbine doğru yolculuk yaptığı ilk gençliğine, sahneye adım attığı yıllara, plak ve radyo dönemlerine, gazino günlerine götürüyor okuru. Tabii bolca detay ve hikayeyle. Hikayeleri açık edip kitabın okuma lezzetini kaçırmayalım ama Özhan'ın çocukluğu hep bir 'ak sakallı dede'yi bekleyerek geçiyor mesela. O ak sakallı dede, onun çocuk ruhunda aradığı yol gösterici. Sonra bunun, müzikte, hayatın her alanında ve 20'lı yaşlarının başında bir daha kopmamak üzere girdiği tasavvuf dünyasında sağlamasını yapıyor. Yani hayatının her döneminde, o dönem ona kılavuzluk edecek bir ak sakallı dede buluyor. Bu ak sakallı dede bazen Klasik Türk Müziği'nin duayeni Alaeddin Yavaşça bazen de Cerrahi Tekkesi türbedarı Muzaffer Ozak oluyor.
Aşklarından, evliliklerinden de uzunca bahsediyor bütün açık sözlülüğüyle Özhan. Sözü her ne kadar beşeri aşktan alıp, bir tasavvuf üstadı olmanın verdiği bilgelikle ilahi aşka getirse de, o hep bir aşk adamı olmuş. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere... Boşuna "Sevdaya sevdalı bir adamım ben" demiyor. Hayata, insanlara ve Yaradan'a aşık bir adam Ahmet Özhan. O yüzden anlattığı, basit gibi görünen her hayat detayının altını bugünkü bakışıyla, derin anlamlar katarak dolduruyor kitapta. Bu da Ayrılık Yaman Kelime'yi klasik bir hayat hikayesi kitabından ayırıp bir iç muhasebe kitabına dönüştürüyor.