Haberi okuyunca burnuma çürümüş et kokusu geldi sanki.
Yüzüm ekşidi, midem bulandı. Biraz da sinirlendiğim için tansiyonum da fırlamış olabilir belki.
Kaya Çilingiroğlu'nun "Karınızı aldattınız mı?" sorusuna verdiği yanıttı bunların sebebi. "Ohooo, hem de kaç kere!" gibi övünç ve pişkinlik dolu bir cevap vermiş çünkü kendisi. "Sana ne aldattıysa, seni mi aldattı?" diyebilirsiniz belki ama bence demeyiniz.
Ayrıca Hülya Avşar'dan zerre kadar haz etmeyen bir insan olarak bunu duyunca "Aman oh iyi olmuş" gibi bir yavanlık yapacak da değildim.
Ki, yine Avşar adına üzülmüyorum. Çünkü kocasının neler yaptığını o da çok iyi biliyordu.
O zamanlar bunu sık sık dile de getirirdi.
YUVASINI YIKMADI
Gülerek, alay ederek, dalgaya vurarak her zamanki gibi sözde komiklikler, şakalar yaptığını sanarak her fırsatta kocasının çapkınlıklarından dem vururdu.
Ve araya giren o tek gecelik kadınlar yüzünden 'yuvasını' yıkmaya hiç niyeti olmadığını da söylerdi.
Ortada nasıl bir 'yuva' kaldıysa artık!
Hatta Hülya; Çilingiroğlu'nun, şimdiki karısı Feraye Tanyolaç'la beraberliği ortaya çıkınca da pek üstünde durmamış, kocasının kendisini aldatması yine hiç gücüne gitmemiş, bozulmamış, "Haa evet, tanıyorum o kızcağızı" gibi açıklamalarla sözüm ona diğer kadını aşağılamıştı.
Fakat o 'kızcağız' sonra geldi, Avşar'ın yıkmaya bir türlü kıyamadığı sevgi ve saygı gibi sağlam temeller üzerine kurulmuş(!) yuvasının üzerine kendi yuvasını yapıverdi.
ADAM NİYE UTANSIN?
İşte böyle düşünen kadınlar yüzünden bu adamlar evlilikte sadakatsizliği meşrulaştırıyorlar.
Adamın karısının umrunda olmamış ki; o niye saklasın, neden utansın yaptıklarından?
Geniş geniş gülüp rahatça anlatıyor karısını nasıl ve kaç kez aldattığını.
Ve benim burnuma o keskin koku geliyor. Çürük et kokusu... "Acaba yakında elimizde, insanı hayvandan ayıracak hiçbir değer kalmayacak mı?" korkusu...