Giriş Tarihi: 25.03.2012

Borç verirsen dostunu kaybedersin

Borç verirsen dostunu kaybedersin

İspanya'dan kalkıp Selanik üzerinden Ankara'ya kadar gelen Yahudi bir aile, Varlık Vergisi nedeniyle hayata küsen Türkiye âşığı bir baba, İsveç'e göçen ve Türkiye'yle birlikte abisini de terk eden bir kardeş, ayrı yaşanılan ama boşanılmamış bir eş, iyi yetiştirilmiş iki çocuk... Geçtiğimiz günlerde yayımlanan ve gazeteci Mehmet Gündem tarafından yazılan Lüzumlu Adam kitabı, Alaton'un 1992'ye kadarki hayatını kendi ağzından anlatıyor. Sıfırdan başlayan bir ticari hayat, İsveç'te kaynakçılık ve teknik ressamlık, Alarko'nun kuruluşu, başarılar, başarısızlıklar. İshak Alaton: 'Hiç keşke demedim. İnsan başarılardan çok, başarısızlıklardan öğrenir.'

"Merhaba! Ben İshak!" Böyle karşılıyor bizi İshak Alaton. Ortaköy'deyiz. Vaktiyle Şifa Yurdu olan binanın en üst katında. Şimdilerde Alarko Holding'in genel merkezi. Alaton, denize bakan köşe odaları kullanıyor. Devrik Ürdün kralı Talâl'ın, 70'li yıllarda rahatsızlığı nedeniyle tutulduğu odaları. Bunu da Alaton'dan öğreniyoruz. Buluşma nedenimiz, yakınlarda çıkan bir kitap. Adı: Lüzumlu Adam. İshak Alaton'un 1992'ye kadar olan hayatını anlatıyor; Varlık Vergisi nedeniyle hayata küsen Türkofil (Türkiye sevdalısı) bir babayı, İsveç'e göçen ve Türkiye'yle birlikte abisini de terk eden bir kardeşi, ayrı yaşanılan ama boşanılmamış bir eşi, yetiştirilmiş iki çocuğu... İsveç'teki kaynakçılık günlerini, Alarko'nun kuruluşunu, olarak İshak Alaton'u. Alaton, kitabın anlatıcısı. Gündem tarafından kaleme alınmış. Ama Gündem okuyucuyla anlatıcının arasına girmek istememiş; her şeyi Alaton'un ağzından anlatmış. Alaton ve Gündem, 20 yıldır tanışıyorlar. Ama bu kitaba nasıl başladıklarını, bunun kimin fikri olduğunu hatırlamıyorlar. İki yıl boyunca, haftada iki gün, Talâl'ın yatak odası olarak kullandığı Beyaz Oda'da buluşup konuşmuşlar. Gündem cesaretle sormuş, Alaton açık yüreklilikle cevaplamış. "İshak Bey'i her tanıyan biraz konuştuktan sonra 'Bunları niye yazmıyorsun?' diye sorar. Nihayet vakti geldi işte," diyor Mehmet Gündem. "Ben rahat konuşan bir adamım; mutfakta da malzemeyi iyi kullanan bir aşçı var," diye ekliyor Alaton.
- Kitabı okuduğum zaman gülümseyen bir adam görüyorum, üzülen bir adam görüyorum, ama kahkahalarla gülen ya da hıçkırarak ağlayan bir adam görmüyorum.
- Kahkahalarla güldüğüm çok olmuştur ama ağlayan bir adam pek olmadım. Çünkü dünyaya çok olumlu bakarım. Sürekli içe kapanan, derin bir hüzün yaşayan biri olsaydım hiçbir işe yaramazdı bu.
- Halbuki babanızın hikayesi de çok uygun bunun için. Tamir olunamayan bir hayal kırıklığı, bir vazgeçiş...
- Evet, kardeşim bunu ispat etti. 'Allah belasını versin bu ülkenin,' dedi ve gitti. Hatta beni de bu ülkenin bir parçası olarak gördüğü için benden bile soğudu.