Giriş Tarihi: 12.08.2012

Allah'ım bu kitabı herkes okusun

Allah’ım bu kitabı herkes okusun

atv'nin merakla beklenen dizisi Huzur Sokağı, Şule Yüksel Şenler'in aynı adlı romanından uyarlandı. 43 yılda 101 baskı yapan, 1 milyondan fazla satan romanın yazarı Şenler, İslami kadın hareketinin öncülerinden. Şenler romanını ve romanlara taş çıkaracak kendi hayat hikayesini anlattı

Feyza ile Bilal'in aşkı bundan tam 43 yıl önce Huzur Sokağı'nda başladı. Bilal, dinine düşkün, iyi ahlakıyla bilinen üstelik yakışıklı bir üniversite öğrencisi; Beyza ise gelenekleriyle yaşayan mahalleye sonradan gelen, Bilal'in tam tersi bir hayat süren, güzel kızdı. Fakat farklı yaşam tarzları, aşklarına engel olamadı ama bu aşk tamamına da eremedi; hiç kavuşamadı Beyza ile Bilal. Öylesine güçlü, çarpıcı ve ibret dolu bir aşktı ki onlarınki, birçoklarına ilham oldu. O dönem doğan çocukların çoğuna Feyza ve Bilal ismi verildi çokça. Gazeteci Şule Yüksel Şenler'in 1969'da kaleme aldığı Huzur Sokağı adlı romandan bahsediyoruz. Huzur Sokağı, Şenler'in fenomen haline gelen ilk romanı. Sonrası başka romanlar, tiyatro oyunları, gazete yazıları... Ama Huzur Sokağı'nın yeri başka oldu. Bundan tam 43 yıl önce yazılan bu romanın kendi hikayesi çok ilginç. Literatüre 'Türkçe yazılmış ilk hidayet romanı' olarak giren Huzur Sokağı, öylesine büyük bir ilgi gördü ki romanın popülaritesi günümüze kadar ulaştı. Kitap ilk kez Nur Yayınları tarafından basıldı. Resmi rakamlara göre 1986'ya kadar 100 bin sattı (Bu rakam çok az olabilir). 1986'da Timaş Yayınları'na geçti. Timaş Yayınları Genel Yayın yönetmeni Emine Eroğlu'nun verdiği bilgiye göre şu ana kadar olan satış rakamı 1 milyonun üzerinde... Yıl 2012 ve Huzur Sokağı'nın serüveni devam ediyor, atv yakında Huzur Sokağı'nı aynı adla ekrana taşımaya hazırlanıyor. Yani bir ilk yaşanacak, başrollerinde örtülü kadınların yer aldığı bir televizyon dizisi, ilk kez merkez medyada yer alacak. Romanın bugününe gelmeden, isterseniz biraz geçmişine bakalım, dedik ya Huzur Sokağı'nın da kendine ait bir hikayesi, serüveni var. Sadece bir aşk öyküsü değildi anlatılan, iki yaşam biçimi karşı karşıyaydı. İdeoloji vardı işin içinde yani. Belki dönemin hassasiyetlerine belki de ihtiyacına yanıt verdi Huzur Sokağı... Piyasaya çıktığında tabir uygunsa kıyametler koptu, roman birçok eve girmeyi başardı. O kadar sözü edildi, o kadar çok ilgi gördü ki Huzur Sokağı, Birleşen Yollar adıyla Yücel Çakmaklı'nın yönetiminde sinemaya uyarlandı. Üstelik başrollerde gönüllerin sevgilisi Türkan Şoray ve İzzet Günay vardı. Bu film de bir ilk oldu. Sonrasında 'hidayete erme' Türk sinemasının sık kullandığı temalarından biri oldu. Bu furya, neredeyse 90'lara kadar hızını kaybetmeden sürdü, onlarca film çekildi. Hatta bu tarzın bir de adı oldu Milli sinema akımı. Günümüzde Huzur Sokağı'nın hikayesi devam ediyor hâlâ...
İSLAMİ KADIN HAREKETİ ÖNCÜSÜ
Peki yaratıcısı Şule Yüksel Şenler nerede, nasıl yaşıyor? O da aynı ilk romanı gibi hayatına ve mücadelesine devam ediyor, kendi ifadesiyle, "İlk günkü gibi şevkle," elbette sağlığı müsaade ettiği sürece... Dilerseniz Huzur Sokağı adlı romanı burada bırakalım. Çünkü meraklısı okumuştur, bilmeyen de yakında atv ekranında tanışacak onunla. Biz Şule Yüksel Şenler'e dönelim, 1938 doğumlu Şule Yüksel Şenler İslami kadın hareketi açısından çok önemli bir isim. Şenler'in kadınlar üzerindeki etkisi gerçekten büyük olur. Kendi ifadesine göre onu dinlemeye gelen kadınlar başı açık girdikleri salonlardan örtülü çıkar. 1968'de Ankara'da Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde yaptığı konuşma, İslami kadın hareketi açısından bir milad sayılır. Bugün yazan, çizen tesettürlü kadınların çoğunun 'Şule Abla'sıdır o. Seveni de çok Şenler'in, sevmeyeni de. O kimileri için çığır açan bir kadın onun gibi düşünmeyenler içinse istenmeyen kişi. Modern usullerle yaşayan bir ailede büyüyen Şenler, ağabeyi Özen Şenler'in yönlendirmesiyle gençlik yıllarında tesettürlü bir hayatı seçer. Sonrasında da kendini, tüm hayatını 'davası'na adar... Bir davaya adanmak başka bir hayat, romanlara taş çıkartan bir hayat getirir ona, üstelik en zorlusundan...
ÖĞRENMEKTEN HİÇ VAZGEÇMEZ
Eğitimini annesinin hastalığı nedeniyle ortaokulda bırakmak zorunda kalır. Ama öğrenmekten hiç vazgeçmez, her bulduğunu okumaya bir süre sonra da yazmaya başlar. Bu sayede onun döneminde yazıp çizebilen birkaç kadın gazeteciden biri olur. Ama gazetecilik tek uğraşı olmaz; romanlar, tiyatro oyunları, senaryolar da yazar Şenler. Yazıları o kadar etkilidir ki, insanlar onun erkek olduğunu düşünür. Bu arada şehir şehir, kasaba kasaba dolaşarak, konferanslar vererek kadınları tesettürlü yaşama davet eder, çok da başarılı olur. O konuşma yapacağı zaman salonlar dolar taşar. Kadınların hayatına fırtına gibi girer Şule Yüksel Şenler. Öylesine popüler olur ki onu tanımayan kalmaz.

ŞULEBAŞ'IN MUCİDİ
Kentli geçmişi, gelişmiş estetik duruşu giysilerine yansır. Konferanslarda modelini kendi çizdiği kıyafetler giyer. Çok farklı başörtüsü modelleri hazırlar, bunlardan biri de onun adıyla anılan 'Şulebaş' tarzı olur. Şulebaş'ın nasıl ortaya çıktığını geçtiğimiz yıllarda Aktüel dergisine verdiği röportajda anlatıyor Şenler: "Bunun siyasi bir tarafı yoktu. Rüzgarda saçım açılmasın diye örtümü arkadan bağlama ihtiyacı hissettim. Bunu da kendime göre bir stile soktum. Hatta Avrupa mankenlerinin dergilerdeki fotoğraflarında şapkalarının yerine başörtüsü yerleştirerek yeni tarzlar oluşturmaya çalışıyordum. Bu yaptığım çalışmaları daha sonra hayata geçiriyor, konferanslarıma bu kıyafetlerle gidiyordum. Bu da bayanlar tarafından büyük bir hayranlıkla kabul ediliyordu. Daha sonra Avrupa mecmualarında başörtüye benzer tarzda kıyafetler de gördük. Türkiye'deki bu moda oraya da sirayet etti."