3 OCAK PERSEMBE
BU YIL ARTIK BUNLAR OLMASA!
1. Tarihten, kültürden, yaratıcılıktan nasibini almamıs aynı mezeler, hep aynı mezeler...
2. Getirdigi meze tabagını masadaki diger iki tabagın üstüne koyarak kule yapan garsonlar...
3. Kafe menülerinde 'Anne böregi/köftesi/ dolması/reçeli' adıyla sunulup iyi ve özellikli yemek yapan anneleri zan altında bırakan uyduruk yemekler...
4. Hiçbir ayırt edici özelligi olmamasına ragmen, sırf birileri dedi diye, sırf birileri gidiyor diye yemekleri sisirilen, patlatılmaya hazır kötü balon lokantalar...
5. Her davete icabet eden ve isletmeciyle anında ahbaplık-akrabalık iliskisi tesis edip övgüler düzen yemek yazarları...
6. Gayet rahat ortamların kapısında iki dirhem bir çekirdek, kasmaktan bitap tesrifatçılar...
7. Mantıcıda, kafede degil, aksam iki kadeh bir sey de içeceginiz restoranlarda, yan tarafta pusetinde viyaklayan bebek...
8. Meyhanede masalar arasında kosusturan küçük çocuklar...
9. Peçeteyi tarihi esermis gibi sizden koruyan, otomatik kagıt havlusu sadece dört parmak genisliginde olan pinti müesseseler...
10. Siz tuvaletteyken kapıyı çılgınca vuran, "Dolu!" demenize ragmen ikna olmayan, kimsenin isini bitirdikten sonra bos yere tuvalette pineklemeyecegini düsünmeyen müsteriler...
BU DA BONUS: 2012'nin en patırtı koparan kitabı Fifty Shades of Grey/Grinin Elli Tonu üçlemesinin yazarı E. L. James, suçluluk duysa da yapmaktan en çok zevk aldıgı sey olarak, "Kavanozdan Nutella kasıklamak," demis. 2013'te umalım ki bu Fifty Shades of Grey deliligi de dinsin, kavanozdan Nutella kasıklayanları da Allah ıslah etsin! Amin.
4 OCAK CUMA
MAHALLE'YE KUSUR BULMAK GEREKİRSE: ASSOULINE, TEŞHİRE YEMEK KİTAPLARI KOYSUN
Dedikodulu Cafe, People, Salopet, Fashion, Jungle, Friends and Trends, Nahide, Beyrouth, Joke Perestroyka, Al Jamal, Cahide, Arabesque; Limonata... Köylerdeki 15 çocuklu, 45 torunlu adamlar gibi, acaba kendi bir çırpıda sayabiliyor mu simdiye kadar açtıgı, kapayıp baska isimle açtıgı mekanları? Ama kronolojik olacak! Izzet Çapa, 2000'ler Istanbul'unun eglence dünyasının en birinci ismi. En çok dükkanı o açtı, en çok dogum günü ve kınayı o yaptı! Hep iyi ve zamanında kavradı neye ihtiyaç oldugunu, neyin tutacagını. Matrak fikirler buldu, ekibini saglam tuttu. Ve benim için en önemlisi: Yemege hep önem verdi. Pekala sallayabilecek, pek de talepkar olmayan müsteriye alelade yemekleri yutturabilecekken, mutfagı hiç es geçmedi. Onun mekanlarında daima iyi yemek yendi. Sasırtacak kadar. Son konsepti, Mahalle. Nisantası'ndaki City's'in besinci katında, yeme-içme üstüne bir sürü marka bir arada. Gitmek için açılıs telasının geçmesini, ilk yazıların çıkmasını, Izzet Çapa'nın basın sözcülügünü yapanların ve onlarla atısmak isteyenlerin yatısmasını bekledim. Erken ögle saatlerinde gittim. Ve okuduklarımdan ummadıgım kadar çok begendim. Burası bir yeme-içme ve mutfak alısverisi yapma alanı. Gastronomi diyarı. Dünyada bir sürü örnekleri var ama Istanbul/ Türkiye için bir ilk. Oturup yemek yiyebileceginiz, içki içebileceginiz bir sürü mekan var yan yana: Günaydın Steak House, balıgınızı ister alıp eve götüreceginiz ister pisirme ücreti verip orada yiyebileceginiz Balıkev... Italyan Rigatoni, Türkbükü'nden mantı ve çigböregiyle namlı Hoca'nın Yeri... Salataları ve saglıklı çesitleriyle Sosa, "Fındık lahmacunlarınızı sayarak yiyiniz" diye uyaran Kösebası... Sarapçı Tirebouchon, biracı Vida... Içmeden bas döndüren Namlı Gurme ve Malatya Pazarı... Erzak alısverisinden züccaciyeye savrulmanıza sebep olacak Pasabahçe ve Alessi... Daha bir sürü yer var böyle. Hepsinin kendi dekorasyonları ayrı, ama her köseden fırlayan muzip duvar yazılarıyla, komik duvar resimleriyle genel bir ortam bütünlügü ve Izzet'in tüm mekanlarındaki pop görünüm de var. Iki ayrı gün, ama ikisinde de hafta içi erken ögle saatlerinde gittik; kalabalık kıvamında, yemek kokusu pek bahsi edilmeyecek ölçüdeydi (Aksamlara ve hafta sonlarına kefil olamam). Birinde Günaydın Steak House'da oturduk. Istinye Park'taki manav manzaralı dükkan pek senliklidir; burası da onu aratmıyordu. Digerinde makarnaları öne çıkan Rigatoni'de porçini mantarlı rigatoni yedim. Lezzeti yerinde, servis gayet içtendi. Alessi'den alısveris yapmamak için kendimle savastım; her zamanki gibi çok numaracı, tavlayıcı ama bir yandan da etiketleri yakıcı mutfak oyuncakları var. Bitirmeden iki kusur bulayım:
1. Izzet Çapa'nın açtıgı dönerci Yanar Döner'in adı mükemmel. Ama cacıklı, humuslu ve görevli çocukların sempatik biçimde anlattıkları onca seyli döner fazla alengirli degil mi? Belki de ben muhafazakarım bu konuda: Dürüm dönere kasar ilave edilmesine bile karsıyım, döner sade olmalı ve yiyen tam da döner tadını almalı.
2. Burada Bebek'teki butik kitapçı Assouline'in de subesi var. Onların yerinde olsam sadece yemek kültürü kitaplarını getirirdim. Sayıca kurtarmaz mı? En azından önde teshir edilen kitaplar Mahalle'nin genel konseptine uysun o zaman, lezzet üstüne olsun... Evet, haftaya kaldıgımız yerden devam edelim...