Yasak aşkların farkı

"Sırlarımla ölmek istemiyorum" diyerek yasak aşklarını açıklayan Fransa'nın eski başkanlarından Mitterrand'la şimdiki başkan Hollande'ın tarzları hiç benzemiyor

MITTERAND ADETA BİR FİLOZOFTU
Asıl özel hayatıyla çarpıcı bir 'tip'ti Mitterand. Bir kere büyük bir edebiyat tutkunuydu. Aklı fikri edebiyatta ve felsefedeydi. Düşünün ki, gelmiş geçmiş en önemli düşünürlerden, işaretlerin hayatımızdaki anlamını sorgulayan Roland Barthes, yoldaki trafik işaretini göremeyerek bir otomobilin altında kalıp can verdiğinde bir başka düşünür Michel Foucault ve romancı Marguerite Duras'la birlikte Mitterand'ın masasında yediği yemekten çıkmıştı. Prostat kanseri oldu ve yıllar yılı sakladı. Saraydan ayrılacağı vakit, ölüm artık muhakkaktı, o da bir felsefeci, bir din adamı ve bir uzay bilginiyle günlerce kapandı, sonsuzluk, ölüm gibi kavramları tartıştı ve yemeli içmeli toplantı bittiğinde "Ölümden artık korkmuyorum" dedi. Pahalı hediyeler seviyordu ama bir kültür insanıydı. 'Büyük Projeler' adını verdiği gerçekten önemli ve çok pahalı kültür projelerini başlattı ve sanatçılara büyük mekanlarda önerdiği işlerle Paris'i çağdaşlaştırdı. Her zaman yeme içme işine de meraklı oldu. Bizde ne yazık ki gösterilmeyen Haute Cuisine filminde anlatılıyor "Ev yemeklerini özledim, yemeklerin tadı ve kokusu kadar bize çocukluğumuzu anımsatan ve bizi hayallere sürükleyen hiçbir şey yoktur" dediğinde büyük aşçı Robuchone'a sordular, o da onlara ev yemeklerinde mükemmel olan Daniele Mazet-Delpeuch isimli bir kadını salık verdi. Bulup getirdiler, kadıncağız birbirinden ala şeyler pişirdi. Sonunda rahatsızlığı nedeniyle rejimi değişince Delpuche, biraz da sarayın, elini kolunu bağlayan, erkek egemen kültüründen bezmiş halde işi bıraktı. Bir de 'son yemek' vardır. Ölmeden 12 gün önce yakın dostlarını davet etti. Bütün o istiridyeler, kaz ciğerleri bir yana, koruma altındaki ortolan kuşlarından yemek istedi. Bu, armanyakta boğulan, tüyleri yolunduktan sonra hiç ayıklanmadan bütün halinde saatlerce pişirilen ve öyle, organları ve her şeyiyle birlikte yenen bir nadir yemekti. Çevresindekilerin şaşkın bakışları altında, usul gereği, başından aşırdığı büyük beyaz örtülerin altında bu kuşları hasta bedenine indirdi. Sonra yemek yemeği reddetti ve nihayet bir tür ötanaziyle dünyadan ayrıldı.
CENAZESİNE BÜTÜN ÇOCUKLARI KATILDI
Ama asıl mesele elbette 'kadınları'ydı. Bütün Fransa eşi Danille'den başka bir kadınla, Anne Pingeot, beraberliğini biliyordu. Her akşam sarayda yemekten sonra çıkıyor ve metresinin evine gidiyor, sabaha kadar kalıyor, kahvaltıdan sonra geri geliyordu. Ondan bir de kızı vardı. Fransa bu ilişkiyi 'en iyi saklanmış sır' olarak sonuna kadar muhafaza etti. Sonunda kendisi "Sırlarımla ölmek istemiyorum" deyince açıklandı. Bütün çocukları ve kadınları köyündeki cenazesinde hazırdı. Hollande bu resmin bir yerine oturuyor mu? Madame de la Fayette'in 1678 (evet, 1678) tarihli Princesse de Cleves romanından bu yana o ülkedeki 'saray' hayatının ne olduğunu biliyoruz ama galiba popülaritesi düşen bir başkanın 'yasak' (?) ilişkisiyle 'büyük başkanların sonuncusu'nun ilişkisi arasında kaçınılmaz bir fark oluyor. Gerisini Fransızlar düşünsün...
EN SON HABERLER
- 1 İletişim çağında neden doğru ilişkiyi bulamıyoruz
- 2 ABD, 4 milyar dolarlık tazminatı konuşuyor
- 3 Türkiye’nin enerji altyapısı çok güçlü
- 4 Tarihimiz geleceğe taşınıyor
- 5 Gerçeğin, zalimlerle olan mücadelesi
- 6 Zamansız popülarite
- 7 Türkiye Yüzyılı’nın ilk çocuk orkestrası
- 8 Mezarlıklar güvenlikten yoksun
- 9 Şöhret olmak için dünyaya gelmiş
- 10 İçindeki çocuk yaşadıkça sen de yaşarsın