Dört yıl bulunamadı
Sıhhi tesisatçı Erdal Şimşek, 56 yaşında. 1982'de çok sevdiği bir kızla evleniyor. İki yıl sonra bir kızları oluyor. Adını Serpil koyuyorlar. Evin neşesi oluyor. Serpil beş yaşındayken annesi evden ayrılıyor. Şimşek karısının eve dönmesi için elinden geleni yapıyor ama bir müddet sonra onun bir pavyonda işe başladığını öğreniyor. Boşanıyorlar, çocuğun velayeti babasında kalıyor. Serpil Fatih'te ilkokula başlıyor. İkinci sınıftayken bir gün okula gidiyor ama dönmüyor. Babası her yere başvuruyor ama ulaşamıyor kızına. Polise başvurduktan sonra köşe bucak kızını aramayı ısrarla sürdürüyor. İki buçuk yıl kadar sonra YAKAD'ı öğreniyor. Kendisi gibi yollara düşmüş acılı baba İsmet Özbilici ile tanışıyor. Onun kızının fotoğrafı da otobüse yapıştırılıp memleketi dolaşmaya başlıyor. Serpil'in annesine ulaşmaya çalışıyor. Karısının ailesi "bizimle teması kesti" deyince, o kapı da kapanıyor. Her yıl Serpil'in doğum gününde dernekte toplanıp gözyaşları içinde kutlamalar yapıyorlar, üstünde küçük kızın fotoğrafının basılı olduğu uçan balonları göklere salıyorlar. Çocuğun kayboluşunun üstünden dört yıl geçiyor. Günlerden bir gün derneğe bir telefon geliyor. Bir kadın, "Otobüsün üzerinde resmini gördüğüm bir kıza benzeyen birini gördüm Kadıköy'de" diyor. Polis, hemen ertesi sabah erkenden söz konusu adrese baskın yapıyor ve Serpil bulunuyor. Kaçıran annesiymiş. Bir apartmanın rutubetli bodrum katına kapatmış çocuğu. Okula da göndermemiş. Bir köpek yavrusunu besler gibi yemeğini, suyunu veriyormuş. Şikayetçi olmamış Erdal Şimşek. Çocuğunun bulunması ona yetmiş. Kendini kızına adamış. Serpil de kayıp çocukların bulunması için babasının yanında yer almış.19 yaşındayken sevdiği bir gençle evlenmiş. İki de çocuğu olmuş. Şimdi çok mutlular.
Neden ve nasıl kayboluyorlar?
YAKAD'ın yaptığı araştırmada kaybolma nedenleri 4 ana başlıkta toplanıyor:
KAÇIRILANLAR
Evlenme vaadiyle
Fuhuş amaçlı
Evlat edinmek amacıyla
Dilendirmek için
Organ ticareti için
Uyuşturucu işinde kullanmak amacıyla
Melike ölemez, o daha küçücük...
Melike'yi bulmak için polis Sincan'da bir eve baskın yapıyor. Çocuğun tişörtü, saç tokası ve saç telleri bulunuyor. Suçlular 22 ay yatıp çıkıyor. Melike hâlâ kayıp
Çankırı Ilgazlı Fatma Kırıcı, genç yaşında evleniyor, bir oğlu bir kızı oluyor. İlk eşinden geçinemeyip ayrılıyor. Birkaç yıl sonra Mahmut Toyguncu ile evleniyor. Ondan da bir kızı oluyor. Adını Melike koyuyorlar. Büyük kızı Şerife ile Melike arasında 11 yaş var. Melike böyle el bebek gül bebek büyüyor. Ama anne ve baba bir süre sonra ayrılıyor. Melike ilköğretim son sınıfta okurken 18 Ocak 2011 günü, Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na girecek ablası Şerife için Sincan Lisesi'nden form almak için evden çıkıyor ve bir daha kendisinden haber alınamıyor. Anne kayıp bürosuna başvuruyor. Çeşitli yerlerden ve çok sayıda kişiden ihbarlar yağmaya başlıyor. Komşulardan biri Melike'nin kaçırılmadan sekiz gün kadar önce parkta kırmızı bir arabaya yanaştığını ve aracın içindeki bir adamla samimi bir şekilde konuştuğunu söylüyor. Başka bir kadın, aracın sol camından içeri sarkıp konuşan Melike'yi tişörtünden çekip "Kızım niye tanımadığın adamlarla böyle samimi konuşuyorsun?" diye uyarıyor. O sırada 14 yaşında olan Melike de, "Muharrem abi yabancı değil, bir aile dostumuz" deyince kadın sesini çıkarmıyor. Bazı görgü tanıkları da Melike'nin içinde üç kişi olan kırmızı bir arabaya binip gittiğini söylüyorlar. Bu bilgilerden yola çıkan polis, mahallede ve ailenin etrafında aynı isimde olan şahıslarla ilgili bir araştırma yapıyor ve sonunda Muharrem Aytekin'e ulaşıyor. Aytekin'in annesi yıllar önce Fatma Kırıcı'nın yakınlarında oturan bir komşusu. O tarihlerde Şerife henüz liseye gidiyor. Muharrem Aytekin de 16 yaşında falan. Aytekin'in annesi bir gün Fatma Hanım'a, "Bizim oğlan sizin Şerife'yi seviyormuş. İsterseniz bunları nişanlayalım" gibi bir şeyler söylüyor. Fatma Kırıcı sinirlenerek, "Benim kızım okuyacak" diye cevap veriyor. Konu kapanıyor.
DNA TESTİYLE ÇÖZÜLDÜ
Bir yıl sonra Muharrem Aytekin, mahalleden birini öldürüyor. Üç buçuk sene yatıp çıkıyor. Sonra da askere gidiyor. Dönünce evleniyor. İki çocuğu oluyor. Ama demek ki insan olamıyor. Polis sıkı bir teknik takipten sonra Muharrem'in kaldığı adresi ve girip çıktığı yerleri tespit ediyor. Ve sonunda Sincan'daki bir eve baskın yapılıyor. Evde Melike'ye ait olduğu düşünülen bir tişört, tarak ve saç telleri bulunuyor. Annesinden alınan örnekle yapılan DNA testi sonucu saçların küçük kıza ait olduğu kesinleşiyor. Yapılan yargılama sonucu Muharrem Aytekin ile arkadaşları Cevat Yıldız ve Oğuzhan Mahmutoğlu cezaevine giriyor ve 22 ay hapis yattıktan sonra şartlı salınıyorlar. Fatma Hanım, suçları sabit olan bu üç canavarın salıverilmesine bir anlam veremiyor. Bunun nedeni de Muharrem ve arkadaşları hapisteyken, aynı koğuşta yatan bir mahkumun yaptığı ihbar. Savcılık bu iddiayı soruşturuyor. Sincan'daki Cimşit Mezarlığı'nda 15 mezar açılıyor. DNA testleri yapılıyor ama bir sonuca ulaşılamıyor. Böylece dosya kapatılıyor. Kırıcı bu adaletsizlik karşısında isyan ediyor. "Ben yavrumun yaşadığını düşünüyorum. Melike ölemez, o daha küçücük. Kızımın cep telefonu kaçırıldıktan birkaç gün sonra Muharrem tarafından birilerine satılıyor. Polis bu telefonu buldu. Ve kızımın kaybolduğu gün Muharrem'le 1080 saniye görüşme yaptığını tespit etti. Bunca bilgi ve bulgu varken bu nasıl karardır?" diye soruyor.