25 yıllık meslek hayatında ABD'nin Irak operasyonu, Filistin İntifadası, İsrail'in Gazze bombardımanında görev yaptı Bünyamin Aygün... Geçen yıl 2,5 yıldır süren iç savaş yüzünden zor şartlarda yaşayan Suriye Türkmenleri'nin halini haberleştirmek için yola çıktı. Suriye'de yakaladığı bir ipucu onu iç bölgelere çekti. Bölgede 'Hayalet Komutan' olarak tanınan Heysem Topalca ile röportaj yapabilmek için İdlib'e giden Aygün, hayatının 40 gününe mal olacak bir yola girdiğini bilmiyordu. Heysem Topalca ile buluşup yola çıktıklarında araçlarının önü kesildi ve IŞİD tarafından kaçırıldılar. Gözleri bağlandı, kelepçelendiler. Aygün saatler sonra kendisini beton, soğuk bir hücrede buldu. Kaçıran kişiler onu casuslukla suçladı. Sorgularla geçen günlerde Aygün fiziksel ve psikolojik açıdan zor anlar geçirdi. Sürekli yer değiştiren Aygün, 40 gün tutsak kaldı. Son beş gün şiddetli çatışmalarla geçti. Esareti Milli İstihbarat Teşkilatı'nın operasyonuyla sona erdi. Aygün, özgürlüğe kavuşmasının ilk yılında yaşadıklarını
IŞİD'in Elinde 40 Gün adlı kitapta topladı. Aygün, mesleği uğruna hayatını kaybeden gazetecilere adadığı kitabında esaretteki duygularından ziyade gazeteci olarak neler yaşadığını anlatıyor.
GERİDE KİMSE KALMADI
Tutsak alındığında ilk aklına gelenin IŞİD değil, Esad'a bağlı Şebbiha olduğunu düşündüğünü belirten Bünyamin Aygün, "Röportaj yapmak istediğim Heysem ile 17 gün birbirimize bağlı kaldık. O bana, 'Senin ülken büyük. Seni alırlar' dedi. Ben de '75 milyonluk bir ülke. Herhalde beni kurtaracaklardır' diye düşündüm. 'Seçim döneminde arada kaynar mıyım?', 'Ben ne kadar önemliyim?' diye bin bir türlü soru aklıma geldi. Ama buraya geldiğimde gördüm ki asla unutulmamışım." diyor. Günler geçtikçe umudun kırıldığını anlatan Aygün, "Gözün bağlı, elin, ayağın bağlı, hiçbir şey yemiyorsun, okumuyorsun, yaptığın tek şey sorgu ve ölümü beklemek. İnfaz edeceklerini söylediler. Ömründen ömür gidiyor. O 40 gün 40 yıl gibi geçti" diye esaretin zorluğunu anlatıyor. Kurtarılmasında insani yardım kuruluşu İHH'nın da katkısı olduğunu söyleyen Aygün, "MİT pasif takiple an be an izledi. Ahrar üş Şam ve İslami Cephe ortak bir operasyon düzenledi. Beş günlük operasyon sonucunda beni kurtardılar." diyor.
ÜLKEMİN KIYMETİNİ ANLADIM
Aygün, kurtarıldıktan sonra hissettiklerini şöyle anlatıyor: "Bu olaydan sonra iyi ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım dedim. Bu olaydan sonra esir düşmüş Fransız gazetecilerin ailesi benden yardım istedi. Fransa süper bir güç. Fransa kendi vatandaşını bir bölgeden alamıyor. Orada Türkiye devreye giriyor. Türkiye'nin bu kadar güçlü ve büyük olduğunu hakikaten tahmin etmiyordum. Başımız başka bir ülkede derde girdiğinde bu ülkenin önemi o zaman ortaya çıkıyor. Davutoğlu'nun sık sık rüyamda gördüm. Sonra Türkiye'ye geldiğimde gördüm ki rüyamda ne gördüysem gerçek olmuş. Davutoğlu, bana telefonda, 'Bizim için 75 milyon bir, bir kişi de 75 milyondur Bünyamin. Tek derdimiz vardı, seni oradan sağ salim alabilmek. Senin için acı ama önemli bir tecrübe... Allah seni bize bağışladı' dedi. O kadar gururlandım ki."
SICAK HABERDEN KOPAMAM
Bünyamin Aygün, döndükten sonra tüm yaşadıklarına rağmen mesleğe küsmedi. Aygün, "Gazetecilikten başka bir iş düşünemem. Bugün mutfakta gözüksem bile sokak hep beni çağırıyor. Ait olduğum yer orası. Sıcak haberden kopacağımı zannetmiyorum" diyerek yine maceralı yolculuklara göz kırpıyor.