Futbol seyircisi tribünden kaçtı, soluğu basketbol salonlarında aldı. Yapılan bir araştırmaya göre bir önceki yıla oranla basketbol seyircisi yüzde 30 arttı. Bu ilgi dalgasından 5-20 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek Euro- Basket'te nasibini aldı. Berlin'de düzenlenecek Avrupa Şampiyonası'nın biletleri şimdiden tükendi. Şampiyonaya gidecek A Milli Takım kadromuz gencecik. Hatta şampiyonanın en genç kadrosu olarak anılıyorlar. Bu genç takımın başında Ergin Ataman var. Aziz Yıldırım'ın "Hem Liv Galatasaray Basketbol Takımı'nı, hem de Milli Takımı yönetmemeli" dediği hoca... Eee seyirci sayısı artınca, ilgi de arttı, haliyle polemikler de... Geçtiğimiz hafta spor basınının en önemli başlıkları basketboldan çıktı... Durum böyle olunca Basketbol Federasyonu Başkanı Harun Erdenay'ın kapısını çaldık. Yıllarca basketbol oyunculuğu yapan, milli takım formasını defalarca giyen, basketbol tarihine adını Pegasus lakabıyla yazdıran Erdenay son 10 yıldır işin diğer tarafında... Federasyonda çeşitli görevlerde yer alan Erdenay son seçimde Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı seçildi. Erdenay'la Avrupa Şampiyonası'na gidecek takımı, bir haftadır gündem yaratan Aziz Yıldırım'ın açıklamalarını, basketbola artan ilginin nedenlerini konuştuk. Erdenay'la Abdi İpekçi Spor Salonu'nun hemen yanındaki federasyon binasında buluştuk. Özde oyunculuk olduğu için fotoğrafları basketbol sahasında çekelim istedik. Şans bu ya haftaya Avrupa Şampiyonası'nda ülkemizi temsil edecek millilerin antrenmanına denk geldik. Ve ortaya harika fotoğraf kareleri çıktı...
- Başkanlık koltuğu bolca eleştiriyi de beraberinde getirir. Son bir haftadır yaşananlar nedeniyle "Nereden bulaştım bu işe" diyor musunuz?
- Başkanlık çok yoğun bir tempo gerektiriyor. Sabahtan akşama kadar buradayım, bazen gün yetmiyor. Şu ana kadar hiç "Nereden bulaştım buna" demedim.
- Aziz Yıldırım Türk Milli Takım antrenörünün aynı zamanda Galatasaray'ın antrenörü olmasını eleştirdi. Bu eleştirinin zamanlaması sizi rahatsız etti mi?
- Evet zamanlama yanlıştı. Çünkü Avrupa Şampiyonası'na konsantre olmuş bir takım var ve heyecan içindeler...
- Görüşlerine katılıyor musunuz?
- Katılıyorum. Ben de isterim hocamızın sadece Türk Milli Takımı'nı çalıştırmasını. Ama buradaki koşullar futboldan biraz daha farklı. Bizim sene içinde milli maçlarımız yok. Milli takım dönemimiz ağustos ve eylül. İki ay için Ergin Ataman gibi, Ufuk Sarıca gibi, Obrodoviç gibi kariyeri parlak bir hocayı, 10 ay hiçbir şey yapmayacak, iki ay takım yönetecek diye getiremezsiniz. İkincisi onun maliyetinin altından kalkamazsınız. Futbol gibi olsa, kışın maçlar olsa dediği doğru.
FORMAMI KENDİM YIKARDIM
- Basketbolun her kademesinde görev aldınız. Hangisi daha zor?
- Oyunculukta fiziksel yorgunluk çok. Sadece maçlar değil antrenman temposu ve kamplar epey yorucu... Açıkcası oyunculuğu bıraktıktan sonra çok rahat ettim. Milli takım menajeri olduktan sonra dedim ki; "Ne kadar rahatmış!" Oyuncular koşuyor, ben kenardan seyrediyorum. O dönem büyük keyif verdi bu durum. Yeni oyuncuları izliyorum, canım isterse arkadaşlarımla basketbol oynuyorum. Tıpkı bir hobi gibi...
- Basketbol oyunculuğunu özlemediniz mi?
- 21 sene boyunca A Takım kariyerim oldu. 15 sene aralıksız milli takımda görev aldım. Sanırım bu kadar yoğun bir maç temposunun ardından doydum. Basketbolu ilk bıraktığım zamanlarda "Özlüyor musun?" diye soruyorlardı. Özlediğimde arkadaşlarımla buluşup maç yapıyorum. Federasyon başkanlığı ise çok keyifli. Sonuçta basketbolu yönetiyorum ve çocukluğumdan beri içinde bulunduğum bir camia bu.
- Oynadığınız dönemle kıyaslayacak olursanız, neler değişti basketbolda?
- Bizim oynadığımız dönemde federasyon bu kadar güçlü değildi. Şu anda basketbol federasyonu çok güçlü. Altyapılarda yaklaşık 14 milli takımımız var, hepsi turnuvalara gidiyor. Hepsi iyi olanaklara sahip; doktorları, fizyoterapistleri, yardımcı antrenörleri, istatistikçileri var. İyi otellerde kalıyor, iyi yerlerde antrenman yapıyorlar. Bizim oynadığımız dönemde en önemli sorun tesisti. Çünkü tesis yoktu. Şimdi sponsorlarımız var, sporcularımızı rahat ettirebiliyoruz. Bizim zamanımızda formalarımızı bile kendimiz yıkıyorduk. O dönem Orhun Ene kamplarda oda arkadaşım olurdu. Maçı yapardık, akşam küveti doldurur formalarımızı yıkardık. Bizim bir formamız vardı. Şimdiki oyuncuların 10'larca forması var. Biz bir ayakkabıyla bir sezon oynardık. Şimdi sponsorlar, haftada bir ayakkabı getiriyorlar. Her şey daha konforlu artık.
- Artık basketbol oynayan herkesin hedefi NBA mi?
- Doğal olarak... Çünkü NBA müthiş bir pazarlama yapıyor. Tüm dünyanın seyrettiği bir lig. 30'a yakın takım var NBA'de... 12'şerden, 360 seçkin sporcu orada oynuyor. Mirsad Türkcan'ın, Hidayet Türkoğlu'nun, Mehmet Okur'un NBA'e gidişinin ardından Ersan İlyasova'nın, Ömer Aşık'ın, Enes Kanter'in gitmesi Türk oyuncuları da yüreklendiriyor. Avrupa Şampiyonası'na gidecek milli takım kadromuzdaki iki kişi; Cedi Osman ve Furkan Korkmaz NBA'li istatistikçilerin şu anki gözdesi...
- 2001 yılında basketbol zirve yaptı... Hepimiz nefesimizi tutup Avrupa Şampiyonası maçlarını izliyorduk. Önümüzde yine bir Avrupa Şampiyonası var, izleyicide böyle bir heyecan olur mu yine?
- 2001 yılındaki Avrupa Şampiyonası bir milattı. 12 Dev Adam'ın çıktığı süreç... O yıl çok iyi bir kadro vardı. Hidayet Türkoğlu, İbrahim Kutluay, Kerem Tunçeri, Ömer Onan, Mirsad Türkcan gibi isimler gençti. Ben ve Orhun Ene gibi tecrübeli isimler kadrodaydı. Ve Avrupa ikincisi olduk. 12 Dev Adam efsanesi ortaya çıktı. Bence 12 Dev Adam'ın katıldığı her turnuva çok büyük ilgi görüyor. Bu Avrupa Şampiyonası da öyle olacaktır. Herkes Türk Milli Takımı'ndaki 12 Dev Adamı seyretmek istiyor ve destekliyor. O zamandan bu yana milli takımımız başarılara da imza attı; bir Avrupa ikinciliği, bir dünya ikinciliği, bir dünya altıncılığı ve sekizinciliğini yakaladı. Bunlar gerçekten iyi dereceler.
- Berlin'de düzenlenecek Avrupa Şampiyonası için çok zor bir gruptayız. Bu hevesinizi kırmıyor mu?
- Evet zor bir grup. Basketbolu yakından takip edenler biliyor; Sırbistan dünya ikincisi, İspanya Avrupa ikincisi. İtalya güçlü bir takım ve Almanya evsahibi... Bunlar bizim grubumuzda. Ama biz de en az onlar kadar iyiyiz! Zaten Almanlar bu gruba Ölüm Grubu diyor. Berlin'de Türk seyircisinin desteği altında oynayacağız. Tüm biletler tükenmiş durumda..
- Futbol seyircisi basketbola ilgi göstermeye başladı. Siz böyle bir artış tespit edebildiniz mi?
- Uluslararası Infront Sports & Media geçen sene bir çalışma yaptı bize. Ve basketbol seyircisinde geçen yıla oranla yüzde 30 artış olduğunu belirlediler. Bu çok ciddi rakam. Salonlar dolu. Geçtiğimiz sezon Fenerbahçe'nin, Ülker'in Euro Lig'deki maçlarına bilet bulamadık. Kapalı gişe oynuyorlar. Burada da Efes'in, Galatasaray'ın maçları aynı şekilde... Çünkü Avrupa kupalarında takımlarımızın iddialı...
HİDAYET FEDAKARLIK YAPTI
-Sizce NBA'de oynayan oyuncular, milli takıma hevesle mi geliyorlar?
- Hevesle gelen de var, "Milli takımdır, oynayayım" diye mecbur hisseden de... Bu oyuncunun karakteriyle alakalı bir şey. Mesela Hidayet Türkoğlu, 15 sene NBA oynadı, 14 sene aralıksız milli takıma geldi. Bir sene gelemedi sadece. Bu büyük bir olay. Orada 100 maç oynuyor, tatil yapmıyor, buraya geliyor milli takımda görev alıyor. Hidayet'inki tam bir fedakarlık örneği.
- Bu yıl bu fedakarlığı kimler gösterdi?
- Bu yıl Ersan İlyasova geldi, Ömer Aşık sakattı gelemedi.
- Enes Kanter'de NBA'de ama onu davet etmediniz? Epey konuşuldu bu konu...
- Enes 2009'dan beri milli takımlara davet ettiğimiz bir oyuncu. Bir tek 2011'de geldi. Diğer yıllar davet ettik ama olmadı. Sonuçta burası da milli forma, iki sene gelmeyeyim, üçüncü sene geleyim, olmaz. Burada herkes hizmet ediyor. Takım arkadaşlarından da tepki gördü, bu yıl almadık.
Eskiden tokat atmayana kötü antrenör derlerdi
- Babanız ünlü bir basketbol oyuncusu... -
Babam basketbolcuydu ve sert bir karakterdi. Ben de çok seviyordum basketbolu. İkiüç yaşımdan itibaren maçlara gidermişim.
- Babanız koçluğunuzu da yapmış, tokat atmışlığı bile varmış size...
- Evet onları yaşadık. Tokat attı, eve almadı... Antrenörünüzün babanız olması kötü. Çünkü maç bitiyor, herkes evine gidiyor. Ben eve geliyorum, babamla beraberim. Fırça üstüne fırça, maç anları tekrar tekrar konuşuluyor. 18 yaşıma kadar devam etti bu durum.
- Federasyon başkanlığı maceranıza ne dedi?
- Sevindi. Koltuğa yakıştığımı söyledi. Seçim zamanı oy vermeye geldi, herhalde bana vermiştir oyunu.
- Ergin Ataman, 19 yaşındaki oyuncusu Göktürk Ural'a tokat attı, o an babasından böyle bir tokat yemiş bir basketçi olarak neler hissettiniz?
- Ergin Hoca'da pişman oldu o hareketten sonra. Anlık sinirle yapılan bir şey. Oyuncunun tokat yemesi iyi bir şey değil. Ama bizim zamanımızda çok tokat yerdik. 25-30 sene öncesi antrenör kızdı mı çakardı tokadı... Şimdi öyle bir şey olunca ortalık yıkılıyor. Yanlış bir şey tabii ki. Veli olarak düşünün, çocuğunuzun tokat yemesini istemezsiniz. Ama o zamanlar tokat atmayan antrenörü veli eleştirirdi; "Çocuğu verdik, adam bir tokat bile atmıyor, yetiştiremiyor" derlerdi. Şimdi çevre ve sistem değişti. Ergin Hoca tokat atınca anılarım canlandı.
- Siz teklif aldığınız halde niye NBA'e gitmediniz?
- Teklifi 1993 yılında aldım,. O zamanlar kapalı bir kutuydu NBA. Ve Avrupa'dan gelen oyuncuya saygı duymuyordu. Benim teklif aldığım dönemde bana, "Bir-iki sene yedek kalırsın, yeteneğin var sonra oynarsın" dendi. Ben de o zaman Fenerbahçe ile anlaşmıştım, yedek kalmak sıcak gelmedi.