Dilşad Çelebi'nin 10 parmağında 10 marifet var. Çocukluk yıllarında dövüş sanatları eğitimi almış, bilgisayar bilimleri okurken çizgi film yazarlığı yapmış, ardından reklam filmlerinde oyunculuk yapmaya başlamış. Okul bittikten sonra kendisini dizi setlerinde bulmuş. Setlerde çalışırken bir yandan da çocukluk hayalim dediği yazarlığa yoğunlaşıp iki çocuk kitabı yazmış. Şimdi de Cansel Elçin ile başrolü paylaştığı Eve Dönüş dizisiyle atv ekranında izleyiciyle buluşuyor. Dizide eşi tarafından en yakın arkadaşıyla aldatılan Pınar karakterini canlandırıyor. Aldatıldığını anlayınca önce eşinden öldüresiye dayak yiyor ve öldüğü sanılıyor. Ancak ölmüyor ve bir dizi estetik ameliyat geçirip Pınar'ın kardeşi Leyla olarak geri dönüyor.
- Eşinden intikam almak için dönen Pınar karakterini oynuyorsunuz. İlk bölümde canlandırdığınız karakterin estetik olmadan önceki halini Zeynep Özder canlandırdı. Birlikte nasıl bir çalışma yaptınız?
- Çekimler sırasında bilinçli olarak ilerledik. Sürekli toplantılar yaptık. Zeynep'le iletişim halindeydik. Zaten birbirimize benzer olarak seçildik. Daha sonra da oyuncu koçumuzla hareket, yürüyüş, duruş çalıştık. Zeynep'le havamız, tavırlarımız da benzediği için bunların avantajını kullandık. Hatta kızımızı canlandıran minik oyuncumuzla da bir araya gelip provalar yaptık.
- Bir kadın olarak Pınar'ın yaşadıkları size ne hissettirdi?
- Pınar çok acı şeyler yaşıyor. Aslında birden fazla olay üst üste geliyor. İhanete uğruyor. Eşi en yakın arkadaşıyla birlikte oluyor. En sonunda da kızını elinden almak istiyorlar. Olay kızına varınca ihanetin hiçbir önemi kalmıyor. Canan (İpek Erdem) onun Kürşat'tan (Tardu Flordun) daha eski tanıdığı bir arkadaşı. Bunlar insanın güvenini sarsacak şeyler. Ama kızından kopma durumu ortaya çıkınca diğerlerini önemsizleştiriyor. Hayatta da öyle değil mi? Daha önem verdiğiniz şeyler olunca diğerleri önemini kaybeder. Bence kızıyla ilgili bir durum olmasa intikamla uğraşmazdı.
- Estetik olup Pınar'ın kardeşi Leyla olarak geri dönüyor. Nasıl bir insan tanınmayacak kadar çok değişir?
- Aslında bu güzel bir zemine oturtuldu. Çünkü Pınar'ın kardeşi olarak geri geldi. Bazı kardeşler birbirlerine çok benzeyebiliyor. Benim ablam var ve birçok kişi ikiz olduğumuzu sanıyor. Annem bile fotoğraflarda bizi karıştırıyor.
- Bu kadar acımasız olunur mu?
- Bence Kürşat çaresizlikten Pınar'ı öldürmeye çalışıyor. Artık geri dönüşü olmayan bir yola giriyor. Diğerlerinin de Pınar'la duygusal bir bağı yok. Bazı insanlar daha rasyonel olabiliyor. Aslında Kürşat bunun mutsuzluğunu da yaşıyor. Eşini seviyor.
- Ama Kürşat eşini aldatıyor...
- Erkeklerin öyle dönemleri oluyor diyorlar. İnşallah biz böyle şeyler yaşamayız. (gülüyor) Ne kadar sevse de gözü dışarı döner derler. Tabii ki bu asla meşrulaşmaması gereken bir durum. Ben âşık birisinin başka birinden hoşlanmasını anlayamıyorum.
- Pınar bir de dayak yiyor. O sahnede siz rol almadınız ama yaşadığı şeyleri anlamak için yakınlarınızda bu konuyla ilgili araştırma yaptınız mı?
- Etrafımda şiddet gören biri var mı bilmiyorum. Kimse benimle böyle bir şey paylaşmadı. Umarım yoktur. Ama etraftan duyduğum ve haberlerde okuduğum kadarıyla o psikolojiyi anlamaya çalışıyorum. O kadınlarla empati kuruyorum. Yaşadıklarına çok üzülüyorum.
- Peki çevrenizden aldatma hikayesi dinleniz mi?
- Artık kadınlar çok güçlü. Bu aldatmalar genelde trajik bitmiyor. Şehir hayatında biraz durum farklı. Genelde çoğu boşanmayla sonuçlanıyor.
- Siz bu olayları yaşasanız tepkiniz ne olurdu?
- Pınar'ın açısından bakacak olursam intikam ve nefret duygusu hissediyor. Tabii ki o durumda aşkın zerresi kalmaz. Ben rolü öyle özümsedim. İnsanın aldatılmış hissetmesi daha çok hırslanmasına neden olur. Yakınınızdan gelen bir darbe insanı çok acıtır. Ama ben olsam Pınar gibi davranamazdım. Gelip intikam alamazdım. Ben çok kolay affediyorum. Ne halleri varsa görsünler derdim. Onlardan kızımı alırdım. Birisine çok kızsam bile öleceğiz zaten sinirlenmeye ne gerek var diyorum.
- Bu hikayenin içinde olan biri olarak yaşananlara üzülüyor musunuz?
- Çok üzülüyorum. Dizide de ağlama sahnelerim var. O sahnelerde ben Pınar'ın durumuna üzülüp çok ağlıyorum. Bir de uzun zaman olduğu için karakteri çok iyi anlayabildim. Pınar'ın yaşadıklarını görüp 'Bu kadar da olmaz'larla başladı iş. Ağır travmalar yaşamış bir kadın olduğu için onun ağırlığını taşıyorum.
- Cansel Elçin'le ikinci kez aynı dizidesiniz. Bu sizin için avantaj oldu mu?
- Eski rol arkadaşımla aynı dizide oynamak çok keyifli. Enerjimiz tutuyor, çok iyi anlaşıyoruz.
KİTAP YAZMAK ÇOCUKLUK HAYALİMDİ
- Bilgisayar bilimleri eğitimi almışsınız. Çizgi film yazarlığı yapmışsınız. Peki oyunculuk serüveniniz nasıl başladı?
- Aslında hepsi iç içe oldu diyebilirim. Okula giderken son senemde reklamlarda oynamaya başladım. Okul bitince hemen dizilerde oynaya başladım. Çizgi film yazdığım dönem okulda bir yaz arasıydı. Grafik öğrenmek istiyordum, bir yerde staj yapmaya başlamıştım. Grafik öğrenirken bana "Çizgi film yazar mısın?" dediler. Ben de seve seve yazdım. Ben çok yerinde durabilen biri değilim. Sürekli kendimi geliştirmek istiyorum. İki sene de bir reklam ajansında staj yapmıştım.
- Çocuklara yönelik işler yapmayı seviyor musunuz?
- Kendimde biraz çocuk ruhlu olduğum için bu tarz işlerde yer almak hoşuma gidiyor. Aslında kitabım çocukluk hayalimdi. Çizgi film yazarlığı yaptıktan sonra kitabımı yazmaya başladım. Hatta o dönem Gönülçelen dizisinde oynuyordum. Set aralarında vakit buldukça kitabı yazıyordum.
İKİ GÖNÜL BİR OLUNCA HER ŞEY GÜZEL OLUR
- Nişanlınız müzisyen Samet Evci ile yaz aylarında evlenmeyi planlıyordunuz. Ertelediniz mi?
- Geçen yaz evlenecektik ama ertelemek zorunda kaldık. İlişkimiz çok güzel gidiyor. Zaten 10 yılı aşkın süredir birlikteyiz.
- Nasıl tanıştınız?
- Ablam kısa film çekmek istiyordu. Samet'in abisi yönetmen. Onun atölyesine gidip projeyle ilgili konuşmuşlardı. O dönem Samet görsel sanatlar okuyordu. Abisi kameraman olarak Samet'i gönderdi. Ben de kısa filmde rol almıştım. O sayede tanıştık. Çok iyi arkadaş olduk. İki gönül bir olunca her şey güzel olur. Ben çok mutluyum.