Kültür Bakanlığı'nın destekleyip zarar etmeyen ender filmlerden! Son dönemde reklam ve tanıtımı minimal düzeyde olup, kulaktan kulağa yayılarak bugüne kadar 1.9 milyon kişiye ulaşan tek yapım! Ve haliyle gişe rakamlarına göre bu yılın en çok izlenen filmi... Dağ 2 filminden söz ediyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri propagandası diyen de oldu, hamasi söylemlerin arkasına sığınıyor diyen de... Gözyaşlarıyla izleyeni de çok, filmden sonra "Askere yazılacağım" diyeni de... Bana göre, 15 Temmuz sonrası askerin yıpranan imajı için aranan taze kan! Dağ 2, TSK Özel Kuvvetler Komutanlığı'nı anlatıyor. Üstelik filmin senaryosu Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın kontrolünden geçmiş. TSK bununla da sınırlı kalmamış, film için silah ve personel katkısı sunmuş. Alper Çağlar 35 yaşında, Robert Kolej mezunu, üniversite eğitiminin bir bölümünü Amerika'da almış, akademisyen bir ailenin çocuğu... Dağ filminin ilkiyle hatırı sayılır bir başarı elde etmişti ama Dağ 2'nin gişesi onun için bile şaşırtıcı olmuş. Çağlar tam bir kontrol delisi. Jenerikte tam altı ayrı iş kaleminde adı yazıyor. Çünkü iş emanet etme konusunda takıntılı. Başta ukala olduğunu düşündüğüm, sonlara doğru hiç de öyle olmadığını karar verdiğim biri Alper Çağlar. Uzun bir söyleşi yaptık ama aşağıdaki özet çıktı ortaya:
- Dağ 2'nin başarısı şaşırttı mı sizi?
- Bu kadarını beklemiyordum.
Ama bu kadarını sektör de
beklemiyordu, afallattık! Sektörün
paradigmasını değiştirdik.
Üstelik büyük şirketlerin parsellediği
gibi çok fazla salonda da
gösterime girmedik. Sektörün ilk
üç jönünün oynadığı filmlerin
toplam gişesinden daha fazla gişesi
olan, jönü olmayan bir film
çektik. Kemik bir kitlemiz vardı,
onu sinemaya çekeriz diyorduk
ama bir süre sonra toplumun her
kesiminden, farklı siyasi görüşlerden
insanlar izledi. Kulaktan
kulağa oldu bu yayılma. Siirt'te,
Van'da kapalı gişe oynuyor. Bu
bir asker filmi ama Kürt kökenli
vatandaş salon dolduruyor! Ülkenin
en güneydoğusunda bu
kadar izlenmesi ilginç... Film
her gösterim haftasında kendi
rekorunu kırdı. Elbette bunlara
şaşırıyorum. Bu reklamla olmadı
üstelik, organik biçimde
insanların birbirine tavsiyesiyle
oldu. Issız Adam'ın bir zamanlar
yaptığı gibi... Ondan tek farkımız
bizi kadınlar ve erkekler eşit
oranda izliyor.
- Doğru zamanda, doğru yerde olma durumu mu?
- Bu senaryoya 2014 başında
başladım, yılın sonunda tamamen
bitmişti. TSK Özel Kuvvetler
Komutanlığı'nda görev almış
emekli olmuş isimlerle, farklı
rütbelerdeki askerlerle 12 ayrı
mülakat yapmıştım. Bunların
arasında Ali Türkşen, Levent
Bektaş gibi isimler de vardı.
Ben senaryoyu yazdıktan bir yıl
sonra zaten DEAŞ yükseliyordu.
2016 Ocak'ta çekimler başladı.
Haziran 10'da çekimler bitmişti,
kurgu başlamıştı. Sonra 15 Temmuz
kalkışması yaşandı!
- 15 Temmuz'u nasıl yaşadınız?
- Ankara'daydım. Son atomuma
kadar Atatürkçü bir insanım.
Mülakatlar yaptığım emekli
subayları aradım, bildiğim tek
kaynak onlardı. Korkutucu bir
geceydi ve ucuz atlattık. Bu
haksızlıklardan canı yanmış
komutanlar bile şok olmuştu!
Bizim filmde irtibat noktası ve
danışman olan kimse gözaltına
alınmadı, zan altında kalmadı.
Filmin izin sürecinde senaryoyu
herkes okudu...
HAKSIZ YERE ÇAMUR ATMA
- Herkesten kastınız kim?
- Önce TSK Tanıtım Şubesi'ne
gitti, sonra bir üste geçti,
sonra bir üste, bu böyle sekiz
ay sürdü. En son GenelKurmay
Başkanı Hulusi Akar onayladı!
- Hiç müdahale olmadı mı?
- Sıfır. Amerika'da bu filmi
yapsalar onlar müdahale eder.
Bizde sıfır.
- Neden izin alma ihtiyacı hissetiniz?
- Çünkü araçlarını kullanacaktım.
Helikopterlerini, silahları,
obüsleri kullanacaktık...
- Gizli sponsor TSK mı?
- Böyle diyemeyiz. TSK'nın
bir helikopteri var. Onlara,
"Amerikan filmlerinde Amerikan
ordusu helikopterlerini
veriyor, biz de niye olmasın?"
dedim. Bugüne kadar olmamış
bir şey. Senaryoyu o zaman
istediler, beni de ilk Dağ filminden
tanıyorlardı, filme sempati
duymuşlardı, seviyorlarmış da...
Tema zaten Türk askerinin fedakarlığı...
Biri çıkıp asker yağlaması
bir film çekse, size garanti
ediyorum TSK destek olmaz!
Amaçları o değil. Amaçları süper
kahraman olmak, kusursuz
görünmek değil. TSK'daki bakış
açısı benimle aynı...
- Nedir o?
- Abartma, haksız yere çamur
atma... Bu ikisinin ortasındaki
olay gerçekçilik. Türk askerinin
fedakârlığı da herkes tarafından
bilenen bir şey. Bunu istisnasız,
askere giden herkes bilir.
- Siz görüştüğünüz kişilere neler sordunuz?
- En zor soruları. Ölüm karşısındaki
duyguları, çatışma sırasındaki
hisleri, düşman bile olsa
birini öldürmenin verdiği duygu
halini...
RUHUMU ORADA TÜKETTİM
- Sizi en çok çarpan neydi o anılar arasında?
- Bir komutanın anlattıkları...
O komutan şöyle demişti,
"Memleketim başka ama nereli
olduğumu sorsan Şırnaklıyım
derim. Çünkü orada öyle şeyler
yaşadım ki, bir ömür boyu yaşanacak
şeyleri orada yaşadım,
ruhumu orada tükettim." Kim
bilir neler var... Özel Kuvvetleri
tanımak lazım, bunu hak ediyorlar.
Askere gitmek evrensel
bir değer ama Özel Kuvvetler'de
herkes gönüllü. 15 Temmuz'da
olan olayların detaylarını öğrenince
çok daha duygusal bakabiliyorsunuz.
Mülakat yaptığım kişilerden
üçü Ömer Halisdemir'i
birebir tanıyordu. Anlattıklarını
dinleyince onun gerçekten bir
kahraman olduğunu anlıyorsunuz!
Oyuncularla birlikte Özel
Kuvvetler'de şu anda görevli
olan bir komutanla sohbet ettik,
o dedi ki; "Her ülkenin özel kuvvetleri
vardır. Türk Özel Kuvvetleri'nin
farkı, öl dedin mi,
ölür! O adamın komutanıysan o
bilinçle hareket etmen gerekir."
- 15 Temmuz sonrası maalesef TSK'nın imajı zedelendi... Bu film o imajı toparladı mı?
- Bir komutan demişti ki;
"TSK'nın bel kemiği çeliktendir.
Halkla birlikteliğini kimse
bozamaz!" Bu film bir sosyal
sorumluluk projesi gibi hem
halka hem de TSK'ya moral,
motivasyon vermiş olabilir.
Eğer imaj tazelemeye destek
olmuşsak ne mutlu bize. Hiçbir
şey olmasa da, biz film yapmasak
da, haksızlıklar ve çamur
atmalar TSK'ya kalıcı zarar veremez.
Bizim halkımız askerini,
kendinden görüyor zaten. Filmi
bile bile apolitik yaptım. Herkes
kendi görüşünü dile getiriyor
ama kimseyi ezmiyorum. Tartışma
ortamı çıkıyor. Bu benim ülkemiz
için temenni ettiğim şey.
15 Temmuz travmasından sonra
Türkiye daha güçlü çıkacaktır
inanıyorum.
- Filmde kullanılan silah, tüfek de özel izinle verildi...
- Türk sinema tarihinde ilk
kez karargah dışında silah çekimi
oldu, gerçek tüfek kullandık.
Üstelik MPT-76 Türk yapımı
tüfek kullandık. James Bond'a
yapılmayan bir jestti bu. 200
milyon dolar bütçeyle çekildi
Bond'un Kapalıçarşı'daki filmi,
onlar dandik kurusıkılar kullandılar,
devlet izin vermiyor
diye... Bana filmde Amerikan
ya da Rus yapımı tüfekleri vereceklerdi,
ben ısrarla yerli malı
istedim. MPT'yi karargah dışına
aldığımızda otomatik olarak Makine
Kimya Enstitüsü'nün personeli
de bizimle geldi, dokuz
hafta bizimleydiler.
'POŞETLER'E UZUN NÖBET
- Siz nerede yaptınız askerliğinizi?
- Gaziemir'de kısa dönem yaptım. Filmdeki Oğuz'a kısa dönem olduğu için poşet denmesi, uzun dönemlilerle atışması benim askerliğimde yaşadığım şeylerdi. Bu filmin fikri askerde bitmeyen nöbetlerim sırasında ortaya çıktı. Çünkü biz poşetlere, kısa dönemlere uzun nöbet yazılır. Dokuz saat nöbette olduğum olurdu, o sırada insanın bir süre sonra düşünecek şeyi bitiyor, üretmeye başlıyor. Askerlik bir erkek için çok eğitici bir tecrübe. Robert Kolej mezunu bir adamım ama çobanla aynı yerde askerlik yapıyorsun ve aynı haklara sahipsin. Bir süre sonra onunla arkadaş oluyorsun.
- Orada mı bu kadar vatansever oldunuz?
- Yoo... Hep böyleydim. Hâlâ bir köy kültürümüz var Adana Kozan'dan... Babam Elazığ'da rektörlük yaptı, sürekli Anadolu'yu gezdik. Vatanseverliğim ülkenin bazı değerlerini sevmekle alakalı. Anadolu'da, yağmurlu havada kapı çalsanız sizi ağırlarlar. Bu Batı'da hatta Doğu'da da garipsenecek bir şey. Tanrı misafiri olayı... Babam profesör ama Çukurova'nın sıtma dolu bir köyünde doğmuş. O kendi hayatından süzerek çok anlatır. Milletimizi ve anlayışını seviyorum. Ama siyasilerin, Türklerin hiç mi hatası yok. Elbette var ama eleştirirken seviyorum da... Günümüzde eleştirip nefret eden çok var! 15 Temmuz bir fırsattı, kutuplaşmayı düzeltmek için. Çünkü öncesinde çok kötü bir kutuplaşma vardı, artık beterin beterini gördük ve aynı kutuplaşma hatasına düşmeyiz, düşmemeliyiz.
- Amerikan eğitimi alıp böyle olmanız çok şaşırtıcı...
- Robert Kolej'e haksızlık yapılır bu konuda. Orada herkesin kendi düşüncesini oluşturması esastır. Okuldan mezun olduğum arkadaşlarımın hepsi, birbirinden inanılmaz farklı siyasi görüşlere sahiptir.
- Sizin için film yapmaya çalışan varlıklı ailenin oğlu deniyor...
- Hiç varlıklı değil bizimkiler. İkisi de memur. Anneme bunu söyleseniz, söyleyenin kafasını kırar. Bu filmden sonra ailenin en varlıklısı ben olurum galiba (gülüyor).
- Bu filmi çekerken etkilendiğiniz yedi filmin de ismini verecek kadar yüreklisiniz...
- Tabii canım. Dağ 2 için ilham DNA'mdaki filmler şunlar; Yedi Samuray, Yojimbo, Cross of Iron, Thin Red Line, Saving Private Ryan, Ran ve The Edge. 12 ikonik yönetmen vardır sürekli takip ettiğim. Bu adamları geçmek istemiyorum, ayıp! Onlar hocam benim.
Çağlar Ertuğrul (Başrol oyuncusu)
BU BİR PROPAGANDA FİLMİ DEĞİL!
- Filmin bir propaganda filmi olduğu yönünde görüşler var. Siz ne düşünüyorsunuz?
- Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil. Aksine kendi kendini de eleştirebilen bir film. Zaten bir propaganda filmi olsaydı en başta TSK destek olmazdı diye düşünüyorum. Ayrıca filmi izleyenler bilir; filmdeki kahramanlarımız, o topraklarda cehennem yaratmaya çalışanlara karşı mücadele ediyor. Bu mücadeleden rahatsız olanlar filmi karalamaya çalışıyor.
- Kariyerinizdeki ilk film Dağ, ikincisinde büyük bir gişe başarısı elde ettiniz...
- İkinci filmde imkanlar daha iyiydi ve bunun hakkını verdiğimize inanıyorum. Böyle bir vatansever film belki bu dönemde insanların ilgisini çekmiş olabilir. Ancak aldığımız olumlu yorumlar ve eleştirilerle Türk sineması adına başarılı bir iş çıkardığımızı düşünüyorum.
- Dağ serisiyle anılmak size nasıl hissettiriyor?
- İlk filmi çektiğimizde ikinci film fikri pek yoktu ama yoğun bir talep geldi devamının çekilmesi üzerine.
- İzlerken siz de seyirci gibi gözyaşı akıttınız mı?
- Filmi iki kere izledim. Her şeyi bilmeme rağmen ikinci izleyişimde bile gözyaşlarımı zor tuttum. Pek toplum içinde ağlamayı seven birisi değilim. Filmi sinemada izlerken bu duygular daha yoğunlaşıyor. Ortak dilden konuşabilen bir film oldu Dağ 2.
- Film çekimleri boyunca Özel Kuvvetlere dair birçok detayı da öğrenmişsinizdir... Bu sizi nasıl etkiledi?
- Özel Kuvvetler yüksek eğitimli, vizyonu geniş, Atatürk ilkelerine sadık insanlardan oluşuyor. Ayrıca bence her meslekten insan vatanı için çalışabilir. Vergisini eksiksiz ödeyen bir ticaret adamı, yeni nesilleri yetiştiren bir öğretmen, doğanın nimetlerini korumaya çalışan bir politikacı, ülkesine gurur yaşatan ödüllü bilim insanı vs. benim gözümde vatanseverdir. Asker ya da polis denince akla hemen savaş ya da şiddet geliyor. Ancak onlar halkının hizmetinde olan, güvenliğimizi sağlamaya çalışan insanlar. Onların görevi çok daha kritik ve değerli. Bunun bilincinde olmak lazım.
- Çekimler boyunca yaşadığınız en dramatik, en korkutucu, en sarsıcı olay ve olaylar neydi?
- Helikopter çekimi yaptığımız sahnelerden önce karargaha gidip askerlerle, pilotlarla tanıştık, sohbet ettik, çekimleri gerçekleştirdik, bize son derece yardımcı oldular. Bir sonraki gün öğrendik ki doğuda bölücü terör örgütü helikopterimizi düşürmüş ve şehit vermişiz. Orada şehit olanlar bize yardımcı olan askerlerin çok yakın arkadaşlarıydı. Eğirdir Komando Okulu'nda çekim yaptığımız zaman da yine bize yardımcı olan hatta çekimlerde bize eşlik eden askerler oldu. Maalesef bir kaç ay sonra bir sahnede yanımda oturan Yunus Emre Uçar'ın şehit düştüğü haberini aldık. Şehit haberlerini yaklaşık 30 senedir alıyoruz. Ülkece çok üzülüyoruz ama ateş düştüğü yeri yakıyor. Kayıtsız kalmak en kötüsü. Hepimiz birimizin arkadaşı, komşusu, kardeşiyiz.
- Bazen bazı roller gurur kaynağı olur, bu da sizin için öyle mi?
- Kesinlikle öyle. Ben Dağ 2'yi riske atmamak için bir sene çalışmamayı göze aldım. Bir çok oyuncunun hemen kabul edeceği rolleri reddettim. Dağ benim ilk filmim ve Oğuz karakteri de ilk göz ağrım.