Podyumlar; televizyon ekranları, beyaz perde ve müzik dünyası için sayısız yeteneğin ilk adım attığı yer... Bu isimlerden biri de henüz 16 yaşındayken Moskova'da bir model ajansı tarafından keşfedilen Ana Shine... Yıllar boyunca Gucci, Armani ve Dolce&Gabbana gibi markalar için podyuma çıkan Shine, kısa süre önce müzik dünyasına adım attı ve ilk albümü Four Seasons of Love'ı piyasaya çıkardı. "Modellik yapmaktan keyif alsam da müzik benim için her zaman tutkuydu. Hatta bu nedenle modelliği bıraktım ve müzik kariyerime başlamak için Londra'ya taşındım" diyen Shine; Celine Dion, Spice Girls ve Take That gibi efsanelerle çalışan söz yazarı ve yapımcı Eliot Kennedy ile çalışıyor. İlk single'ının çıkışından bu yana YouTube üzerinden milyonlarca izlenen Shine ile podyumları bırakmasını, müzik kariyerini ve Türkiye'de de bir gün sahneye çıkma hayalini konuştuk.
- Bir moda yazarı olarak sormadan edemeyeceğim nasıl oldu da podyumları bırakmaya karar verdiniz? Ve müzik dünyasına adım atmak çok riskli değil miydi sizin için?
- Tabii ki modellik benim için çok önemli bir adımdı... Küçük yaşlardan itibaren kamera karşısında olduğum için şu an sahnede bu kadar rahatım. Ama mankenlik hiçbir zaman benim esas hedefim olmadı. Her zaman bir gün müzikle ilgili bir şeyler yapma hayalim oldu. 2015 yılında Londra'ya taşınırken de hep bu hayal vardı aklımda... Albümüm çıkalı henüz çok olmadı. Ama şu an böyle bir şansa sahip olabildiğim ve müzikle ilgilenebildiğim için çok mutlu olduğumu söyleyebilirim.
- Albüm çıkalı çok olmadı ama yeni albüm üzerine çalışmaya başlamışsınız bile...
- Evet... Pandemi sürecinde hepimiz birçok duygunun içinden geçtik. Ben bir yandan söz de yazıyorum. Bu süreçte hissettiklerimi yazıyorum, Andrew Yeates ile yeni bir albüm üzerinde çalışıyoruz.
- Türkiye'ye gelmeyi hiç düşünüyor musunuz?
- Ahhh çok ama çok isterim. Tarkan'ı biliyorum. Keşke Türkiye'ye gelsem ve Tarkan ile düet yapsam. Öyle büyüleyici bir sesi var ki, insanın dizleri titriyor onu duyduğu zaman.
- Gerçi pandemi nedeniyle çok uzun zamandır pek seyahat edemediğinizi düşünüyorum ama yine de sormak isterim Türkiye'ye hiç geldiniz mi?
- Evet güzel ülkenize birkaç kez geldim. İstanbul'a gelip de hayran kalmayan eminim yoktur. Büyüleyici bir şehir. Ama tabii ki bu seyahatlerin üzerinden çok uzun bir süre geçti... Umarım en kısa zamanda tekrar gelirim güzel ülkenize... Türkiye'ye gelip burada şarkılarımı seslendirmek, bir konser vermek gerçekten çok isterim.
AŞK DA BENCE DÖRT MEVSİME SAHİP
- Tarkan'dan bahsettiniz. Başka tanıdığınız Türk şarkıcı var mı merak ettim?
- Ah Tarkan'ın yanı sıra Kenan Doğulu'yu biliyorum. Bir de daha genç isimlerden Aleyna Tilki var.
- Gelelim albümünüze... Aşkın dört mevsimi... Biraz albüm çalışmanızdan bahseder misiniz?
- Four Seasons of Love isimli albümümü Elliot Kennedy, Andrew Yeates ve David Grant ile birlikte hazırladık. Albüm kayıtları Londra'da yapıldı.
- Aşkın dört mevsimi... Bu isimden bahseder misiniz?
- Aşk da bence dört mevsime sahip... İlkbahar ilk mevsim. Aşkın henüz ortaya çıktığı, çiçeklendiği mevsim. Yaz, tüm sıcaklığın tutkunun yaşandığı ikinci mevsim. Sonbahar biraz yaprak dökümün olduğu, duyguların ölmeye başladığı üçüncü mevsim. Ve tabii ki kış dördüncü mevsim yani aşkın ne yazık ki öldüğü mevsim. Bu tabii ki en zor mevsim tüm aşk döngüsü üzerinde. Ancak ben sonu ne olursa olsun aşkın diğer tüm güzellikleri için bu mevsimin de yaşamaya değer olduğunu düşünüyorum.
- İlk albümünüz, eminim tüm şarkılar sizin için özeldir ama yine de sizin daha çok şey hissettiğiniz bir şarkı var mı?
- Aslında iki şarkı var. Be Yourself ve Freedom... Freedom, pandemi döneminde hissettiklerimi biraz anlatıyor sanırım... Be Yourself'teki müzik tınısı ise bence büyüleyici... Ayrıca herkese hayallerinin peşinden gitmeleri gerektiğini söyleyen bir şarkı.