Ramazan ayı, tarihsel ve kültürel derinliğiyle toplumsal hayatın en özel dönemlerinden biri. Sahur sofralarından teravih namazlarına, iftarların bereketinden ramazan davulcusunun çağrısına kadar birçok gelenek bu ayda hayat buluyor. Ancak bu geleneklerden biri var ki, yalnızca bir eğlence değil, geçmişin zengin kültürünü, ahlaki değerleri ve toplumsal öğretileri de içinde barındırır: Meddahlık...
Osmanlı'dan günümüze ulaşan ve UNESCO tarafından 2008 yılında "Somut Olmayan Miraslar Listesi"ne alınan meddahlık, anlatılan hikayelerle dinleyicilerine hem keyifli anlar yaşatırken hem de derin mesajlar veren bir kadim meslek. Fakat bu gelenek, hızla gelişen teknoloji ve dijitalleşmeyle birlikte yok olmaya yüz tutmuş durumda. İşte tam da bu noktada, Türkiye'nin sayılı meddahlarından biri olan Kenan Olpak devreye giriyor. Başkent Ankara'da yaşayan 62 yaşındaki Olpak, hem bu sanatın son temsilcilerinden biri hem de Kültür Bakanlığı tarafından "Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı" unvanıyla onurlandırılmış bir sanatçı. Olpak ile meddahlığın kökenlerinden günümüz sorunlarına kadar geniş bir yelpazede sohbet ettik.
NENESİ İLHAM KAYNAĞI OLDU
Meddah olma yolculuğunun çocukluk yıllarına kadar uzandığını anlatan Kenan Olpak, "Nenem bana eski zamanlardan hikâyeler anlatırdı. O hekatları (hikayeler) dinlerken bambaşka dünyalara yolculuk yapardım. Onun ses tonu, vurguları, jestleri o kadar etkileyiciydi ki farkında olmadan ben de o anlatım tarzını içselleştirdim. Zamanla ben de ezberime aldığım Dede Korkut hikayelerini okuldaki arkadaşlarıma anlatmaya başladım. Onların beğenisini kazanınca bu durum hoşuma gitti ve kariyerim de ona göre şekillendi" diyor.
Erzurum'da büyüyen Olpak, özellikle ramazan ayında kahvehanelerde izlediği Erzurumlu Meddah Behçet Mahir'i hatırından çıkaramadığını söylüyor. O, ustalarının izinden gittiğinden bahsediyor. Bu geleneğin ne kadar değerli olduğunu gördüğünü söylüyor ve ekliyor: "İnceliklerini onlardan öğrendim. İnsana insanı anlatmayı, nasihat vermeden hayatı öğretmeyi öğrendim. Sahneye çıkmaya başladığımdan bu yana gerek yurt içinde gerekse yurt dışında birçok izleyiciyle buluştum. Ve bununla da gurur duydum."
GÜLDÜRÜRKEN DÜŞÜNDÜRÜR, EĞLENDİRİRKEN ÖĞRETİR
Kadim geleneği yaşatmak için mücadele ettiğini belirten Kenan Olpak, "Bu geleneğin devamı için var gücümle çalışıyorum. Çocuklar ve gençlerle buluşuyor, onlara hikayeler anlatıyorum. Bu kültüre ilgi duyanlara eğitimler veriyorum. Yurt dışındaki ilgiyi gördükçe daha da hevesleniyorum" diyor. Meddahlığı ise sadece bir hikâye anlatıcılığı olarak tanımlarken "Meddahlık, içinde yaşanmışlıkları, mizahı ve toplumsal eleştiriyi barındıran bir kültürel mirastır" diyen Olpak, meddahlığın sırlarını anlatmaya başlıyor: "Meddahlar halkın dertlerini, sevinçlerini, hayallerini, hatta eleştirilerini bir anlatının içine dokundurur. Dinleyiciyi güldürürken düşündürür, eğlendirirken öğretir. Sesi, mimikleri ve taklit yeteneğiyle dinleyiciyi içine çeker."
SOSYAL MEDYA, SÖZLÜ ANLATIMI KÖTÜ ETKİLEDİ
Günümüzde meddah sanatının eskisi kadar ilgi görmemesinin nedenlerini sorduğumuzda ise Olpak, teknolojinin ve dijitalleşmenin bu geleneği gölgelediğine dikkat çekerek, "Eskiden insanlar bir anlatıcının etrafında toplanır, saatlerce onu dinlerdi. Şimdi ise her şey çok hızlı. Sosyal medya, televizyon ve dijital platformlar sözlü anlatım sanatlarının geri planda kalmasına yol açtı" diyor. Olpak, sosyal medyanın gençler üzerindeki etkisini de vurguluyor: "Yeni nesil sosyal medyanın etkisi altında kaldı. Değer kavramlarından uzaklaştılar ve yalnızlaştılar. Oysa ki biz meddahlar olarak onlara hikâyelerimizle ahlaki değerler, yardımlaşma, merhamet ve doğruluk gibi kavramları anlatmaya çalıştık."
GELECEĞE MİRAS BIRAKILACAK BİR HAZİNE
Ramazanın bu değerlerin hatırlanması için önemli bir fırsat olduğuna inanan Olpak, "Meddahlık, insanları bir araya getiren bir sanat. Bu geleneğe sahip çıkarsak, Ramazan geceleri yeniden o eski sıcaklığına kavuşabilir" diyor. Meddahlık sanatına gönül verenler, bu kadim sanatı sürdürebilmek için var güçleriyle mücadele ediyorlar. Geçmişin değerlerini yeni nesillere aktarmak, toplumsal ahlakı hatırlatmak gibi önemli bir görevi de misyon biliyorlar. Ancak bu gelenek, yaşatılmadığı takdirde yok olma riskiyle karşı karşıya. Bu yüzden meddahlığın yaşatılması, sadece kültürel sorumluluk değil, aynı zamanda geçmişle bugün arasında kurulan bir köprü görevi taşıyor.