Her gönül bir ev gibidir. Bazılarının kapısı ardına kadar açıktır, kim gelse buyur edilir. Bazılarınınsa kapısı hep kapalıdır; zira çok kırılmış, çok yorulmuştur. Ama asıl mesele şu: Her kapı açılmalı mı, her gelen içeri alınmalı mı? Gönül, bedenden daha hassas bir varlıktır. Çünkü bedenin yarası zamanla kabuk bağlar... Ama gönlün yarası öyle değil. Hayatımızda herkese yer vermek zorunda değiliz. İyiliğimizi suistimal edenlere, sevgimizi karşılıksız tüketenlere, yanımızda gibi görünüp içimizi kemirenlere, kapılar kapalı kalabilir. Çünkü gönül bir mabettir. Oraya girecek olan, yüreğinin temizliğiyle girmeli. Kendi karanlığını sana yükleyen değil, senin ışığını büyüten biri olmalı. Peki kime açmalı gönül kapısını? Sana huzur verene... Yanında sessizce oturduğunda bile iyi hissettiğine... Seni değiştirmeye çalışmadan, olduğun gibi kabul edene...
KÜÇÜMSEMEYEN, REKABET ETMEYEN
Yargılamayan, küçümsemeyen, rekabet etmeyen... Ve en çok da, gözlerinin içine bakarken gözlerinden gönlüne ulaşanlara. Gönül, kelimeleri değil kalpten çıkan hisleri duyar. Birinin sözü değil, varlığı iyi geliyorsa, işte orada dur. Çünkü bazı insanlar dua gibidir: Yanındayken hiçbir şey demesen bile, içinin ferahladığını hissedersin. Kapını herkese açarsan, içerisi kalabalık olur ama samimiyetsiz... Kapını hiç açmazsan, yalnız kalırsın ama eksik... Ama kapını hissederek açarsan, işte o zaman evin de, gönlün de bayram yerine döner. Şunu unutma yol arkadaşım: Gönül kapısı bir defa değil, birçok kez açılır... Ama her açılış, bir seçimdir. Ve her seçim, geleceğini şekillendirir. Ama bazen gönül de yanılır... Yanlış kişiye açılır kapılar. Sözleri tatlıdır ama içi boştur bazılarının. Başta ilgiyle, sevgiyle gelirler... ama sonra senden seni alıp giderler. Bu bir hata mıdır? Hayır. Bu, kalbinin canlı olduğunun, hâlâ sevgiye inandığının bir göstergesidir. Yaralanmak, sevmenin bedelidir bazen. Ama unutma: Her yara, sana kimi almaman gerektiğini öğretir. Her yanlış kişi, seni doğru kişiye biraz daha hazırlar. Bazen de içeri almadıklarımızı düşünürüz. Kırılmaktan korkup, güzel ruhları dışarıda bıraktığımız olur. Kalbimiz öyle incinmiştir ki... Gerçek sevgiyi bile sahte sanarız. İyiliğe bile mesafeli dururuz. Oysa belki de tam o anda gelen, duamızın cevabıydı. İşte bu yüzden gönül kapısını ne tam açık, ne de kilitli tutmalı insan.
BİRLİKTE SUSABİLMEK
Anahtar, hep kendi elinde olmalı. Ve o anahtarı sadece, gözlerinden önce kalbiyle konuşanlara vermeli. Bazı insanlar içeri girer, sadece misafir olur... Bazıları kalıcı olur, gönlünün bahçesine çiçek eker. Ama en özeli şudur: Bazı insanlar gelir ve seni sana geri getirir. O yüzden yol arkadaşım, Kalbini taşıyacak bir yürek bulduğunda tutun ona. Birlikte büyüdüğünüz, birlikte sustuğunuz, birlikte dua ettiğiniz biri varsa... İşte gönül kapını ona sonuna kadar aç. Çünkü o sadece bir insan değil, bir lütuftur. Ve niyetim odur ki... Kalbini geçmişin yüklerinden arındırabilesin. Sevgiye yeniden inanabilesin. Gelenin değil, kalanların kıymetini bilesin. Ve gönlünün kapısını sadece hak edene açabilesin. Çünkü sen, sıradan bir kalp değil... Sevgiyle yoğrulmuş, incelikle yaratılmış bir gönül taşıyorsun. Ve bu gönül, ancak onu anlayanlara açıldığında gerçek anlamını bulur. Ve daima hatırla yol arkadaşım, Gönül bir defa açıldığında, sadece bir kişiyi değil geçmişini, hayallerini, en kırılgan yanlarını da açar.
Bu yüzden gönlüne misafir alırken, önce kendi içine bak. Senin gönlünde ne var ki, neyi paylaşıyorsun? Biliyor musun, bazen insanlar seni sevmez... Senin yanında kendilerini sevdikleri için kalırlar. Ve bazen sen de onları sevdiğini sanırsın, oysa sadece yalnızlığını unutmuşsundur yanlarındayken. O yüzden gönül kapısını açmadan önce, kendine sor: Ben bu kişiyle huzur buluyor muyum? Yoksa sadece boşluğu mu dolduruyorum? Hayat, herkesle yürünecek kadar uzun değil. Ve gönül, herkese açılacak kadar geniş değil. Ama bir kişi gelir... Ve seni sen yapan ne varsa, ona yeniden inandırır. İşte o zaman, ne geçmiş kalır yakanı tutan... Ne de gelecek korkutur seni. Çünkü bazı insanlar sadece "insan" değildir. Onlar bir duanın cevabıdır. Bir farkındalık, bir tamamlanma, bir şifadır. Sen yeter ki gönlünün kapısını sevgiyle tut. Anahtarını kimseye verme... Ama doğru kişi geldiğinde, onu da dışarıda bırakma. Çünkü bazen hayat sadece bir "merhaba" ile değişir. Ve bazen bir insan gelir, senin gönlünde kendine yer açarken, Aslında senin içini de genişletir. İşte o zaman anlarsın... Gönül, kelimeleri değil varlığı duyar. Gerçek sevgi ne yüksek sesle gelir, ne de büyük laflarla. O, usulca oturur yanına... Hiçbir şey söylemeden, içindeki fırtınaları dindirir. Ve sen birden fark edersin: Bu sessizlikte, yıllardır aradığın huzur var. Çünkü bazı sevgiler anlatılmaz... Sadece hissedilir. Ve hep orada kalır.