Moda dünyasını yakından takip ediyorsanız Nylon dergisini bilmemeniz imkansız... Bu derginin ilk kurucu ortaklarından ve orijinal kreatif direktörü bu hafta bahsedeceğimiz kişi... 1986 yılında Danimarka Güzeli seçilmiş. 1987 yılında da modellik kariyerine start vermek için Fransa'nın başkenti Paris'e gitmiş... Danimarka doğumlu. Babası Danimarkalı, annesi ise Perulu... Onun farklı otantik bir güzelliğe sahip olmasının en büyük nedeni de bu gen karışımı... İngilizce, Fransızca, Almanya ve doğal olarak İskandinavcayı mükemmel şekilde konuşan, Victoria's Secret markasının orijinal ilk meleklerinden biri olan bu efsane isim tahmin ettiğiniz üzere Helena Christensen...
ORİJİNAL MELEKLERDEN
9 yaşında mankenliğe başlıyor 1968 doğumlu Christensen. Lisede okurken yardım için düzenlenen bir etkinlik sanarak yani tamamen yanlışlıkla güzellik yarışmasına katılıyor. Dediğim gibi güzellik yarışmasında birinci oluyor ve sonrasında ülkesini yurt dışında temsil ediyor. Mankenlik teklifleri artınca işini daha ciddi bir şekilde yapabilmek için de Paris'e taşınıyor daha önce de söylediğimiz gibi. 1989 yılında ünlü fotoğrafçı Friedemann Hauss tarafından keşfedilmesi ise tamamen hayatının bir başka boyuta taşınmasına neden oluyor. Hauss, Danimarkalı manken hakkında verdiği röportajda, "Bazı insanların doğal bir yeteneği vardır. Helena'nın da mankenlik konusunda doğal bir yeteneği vardı.
Çok rahat bir şekilde poz veriyordu. Kamerayı, açısını, istenen ruhu çok iyi bir şekilde ve tamamen doğal bir iç güdüyle analiz edebiliyordu. Zaten bu hali sayesinde podyumda da çok başarılı oldu" diye konuşuyor. Dediğimiz gibi Christensen keşfedilmesinin ardından dünya çapında bir üne kavuşuyor. 90'ların ikonik en popüler mankenlerinden biri olarak tarihe geçiyor. Doğal olarak Vogue, Harper's Bazaar gibi büyük moda dergilerinin kapaklarında da sürekli olarak yer almaya başlıyor. 1996 yılında New York Times; Christensen, Linda Evangelista, Christy Turlington, Cindy Crawford, Naomi Campbell, Elle Macpherson ve Claudia Schiffer hakkında bir makale yayınlıyor. Muhteşem yedili isimli makalede dünyanın dört bir yanında hayranları bulunan, sahip oldukları popülarite nedeniyle maddi olarak da çok güçlü olan bu mankenlerin moda dünyasının efsaneleri arasında yer aldığını belirtiyor. O makalenin ardından bu yedi ismin de hem popülaritesi, hem servetleri hem de etkinlikleri tahmin edeceğiniz gibi inanılmaz bir boyutta artıyor.
KREATİF DİREKTÖR OLDU
Tüm bunlar yaşanırken, popülaritesinin zirvesindeyken Christensen, 1993 yılında oyuncu Norman Reedus ile ilişki yaşamaya başlıyor. 1998 yılında evlenen çiftin, 1999 yılında da Mingus Luchien Reedus isimli oğulları dünyaya geliyor. Bu ilişki 2003 yılına kadar sürüyor. Bu süreçte Christensen, hem fotoğrafçılığa hem belgesel çekmeye hem de dergicilik işine el atıyor. Fotoğraf vermekte olduğu kadar fotoğraf çekmekte de iyi olduğu kısa sürede ortaya çıkıyor. İklim, göç, kadınlar konularında çektiği fotoğraflar dünyanın dört bir yanında sergileniyor. Nylon dergisi moda dünyasının en popüler yayınlarından biri haline geliyor. Bu sırada New York'ta bir butik açıyor, çeşitli firmalarla da kapsül koleksiyonlar üretmeye başlıyor.
"Peki şu an neler yapıyor, ne oldu da 56 yaşındaki bu ikonik mankenden bahsetmek istedin bu hafta İdil?" diye sorduğunuza eminim... 56 yaşındaki bu efsanevi kadın kısa süre önce ünlü mobilya ve dekorasyon markası BoConcept'in global kreatif direktörü olarak görevlendirildi. Bu iddialı haberin ardından, Christensen'in Rolla Jeans ile hazırladığı kapsül koleksiyon piyasaya çıktı. Tam bu haberi okurken Danimarkalı mankenin Rouge markasının reklam yüzlerinden biri olduğunu gördük. Mülteciler konusunda ve iklim konusunda global dernek ve vakıflarla çalışmalar yürüten Christensen insanın her zaman ve her yaşta kendisini geliştirip yeni şeyler yapabileceğinin ispatı gibi...