Pazar 16.05.2010

Önyargıların panzehiri sinema

Demokratik açılım süreci işleye dursun bir taraftan da sinemada Kürt sorunuyla ve Kürtlerle ilgili filmler iyice görülmeye başladı. Sözü, ses getiren filmlerin Kürt yönetmenlerine bıraktık. Ortak kanı: Bu filmler önyargıların kırılmasında etkili oluyor

1- Kürt sorunuyla ilgili ilk film 1996'da (Işıklar Sönmesin) çekildive o günden günümüze kadar pek çok film beyazperdeye yansıdı. Devletin de 96'dan beri Kürt sorunuyla ilgili politikaları değişti. Sizce sinemacılar politikacıların bir adım önünde mi? Neden?
2- Kürt sorununun sinemada işlenmesinin bu sorunun çözümüne ne gibi faydaları oluyor?
3- Demokratik açılımla ilgili ne düşünüyorsunuz?
1996'nın bir kış gecesi... İstanbul'da Çemberlitaş sinemasında Reis Çelik'in Işıklar Sönmesin filmi ticari gösterimde seyirciyle buluşuyor. Film bittiği vakit âdet olmadığı üzere seyirciler alkışı patlatıyor. Alkışın sebebi, 90'ların o sert politik ikliminde Kürt sorunuyla ilgili bir filmi, beyazperdeye taşıma cesareti. Kürt sorununun beyazperde serüveninde ilk film olarak kabul edilen Işıklar Sönmesin'in ardından Yeşim Ustaoğlu Güneşe Yolculuk, Handan İpekçi Büyük Adam Küçük Aşk'ı çekti. Ama bu filmler Işıklar Sönmesin kadar şanslı olamadı! Çünkü Güneşe Yolculuk yurtdışında büyük ses getirmesine rağmen Türkiye'de geç vizyona girmek zorunda kaldı. Türkiye'nin Oscar temsilcisi olan Büyük Adam Küçük Aşk ise gösterime girdikten sonra yasaklandı. Bugün ise Kürt sorunuyla ve halkıyla ilgili filmleri genel olarak Kürt yönetmenler çekiyor. Sinemada dijital devrimin film çekmeyi kolaylaştırması, Kürt yönetmenlerin ve filmlerin sayısının artmasına da olanak sağladı. Onlar da ister uzun ister kısa ya da belgesel olsun bu sorunu işlemenin ötesinde Kürtleri anlatmanın peşine düştüler. Ama yine de ister istemez yaşanan acılar gelip bir yerlerde peliküle takılıp kalıyor işte. Kürt sorunuyla ilgili bu yönetmenlerin çektiği filmler kamuoyunda sorunun tartışılmasında etkili olan unsurlardan biri. Bunun için sinemanın toplumu etkileme gücü ne kadarsa bu filmler de o oranda bir farkındalık yaratıyor. 1996'dan beri devletin de Kürt politikası değişti. Artık 'açılım'dan söz edilir oldu. Hatta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan sinemacılarla bile buluştu, onlarla demokratik açılımı konuştu. Yakın zamanda çektikleri kısa, belgesel ve uzun metraj filmlerle ses getiren Kürt yönetmenlerle Kürt sorununa bakışlarını ve açılımı konuştuk.
CANER CANERİK (37)
Filmleri: Pirdesur (Kırmızı Köprü), Bertij
Kürt sorununu kitlelere ulaştırmak açısından, sinemacılar gazeteciler gibi bir role sahip. Bence sinemacılar, sorunu daha yeni yeni işlenmeye başladı.
Sinema bazı önyargıları kırabilir. Ama şimdiye kadar bir-iki tane büyük yapım anlamında Kürt filmi yapıldı ama buna karşılık geçen sene 15-20 tane ırkçı film yapıldı ve bunların çoğu Kürtlere karşı önyargıları güçlendiren filmlerdi.
Demokratik açılımla ilgili hiçbir şey söylemiyorum, konuşmuyorum, çünkü bu ülkede hiçbir şey değişmiyor.
RODİ YÜZBAŞI (31)
Filmleri: Mezra Ezidiye, Mıraz (Umut)
Devletin politikalarının değişip değişmediğine yanıt vermek zor, çünkü ben devlet olgusuna değil, küresel güçlerin varlığına inanıyorum. Dolayısıyla bu değişim buradaki dinamiklere bağlı değil.
Yaygınlaşması tabii ki iyileşme sürecini hızlandıracaktır.
Demokratik açılım, her yönüyle toplumun bilinçlenmesi, Kürtlerin toplumda yaşam alanlarının oluşması demek. Bu, bir iktidarın, bir-iki partinin yapabileceği bir şey değil, bizim topluca dönüşmemizle ilgili bir şey.
KAZIM ÖZ (37)
Filmleri: Toprak, Fotoğraf, Dûr, Fırtına, Şavaklar
Sinemacılar politikacıların önünde ama halkın gerisinde. 90'lar, özellikle bazı sanatçıların ve Kürt aydınlarının Kürt sorununu Türkiye gündemine taşıdığı yıllar. Mesela 1991'de İstanbul'da Kürt Kültür Mezkezi kuruldu ve ilk kez Kürtçe oyunlar sahnelendi. Kürtler, farklı sanat dallarında kendi sorunlarını işlemeye başlamışlardı ve sanırım bu da sinemacıları etkiledi. Mesela Mezopotamya Kültür Merkezi'nde Kürt kültür sanat çalışmaları yapılmasaydı Kürtlerle ilgili filmler belki bugün olamayabilirdi. Politikacılar tabii bütün bunların gerisinde kaldılar.
Sansür uygulanmaz ise sinema, bu ülke halklarının birbirini anlaması için önemli bir yol olabilir. Özellikle önyargıların kırılması konusunda çok etkili olabilir.
Açılım aslında başta bana umut verdi. Sorunun çözülüyor olduğunu hissettim. Ama zaman geçtikçe de güvenimi yitirmeye başladım. Genel olarak iyimser bakmaya çalışıyorum.
ÖZKAN KÜÇÜK (35)
Filmleri: Diyarbakır Damlarında, Nohutlu Pilav, Mamoste Arsen, Seyit
Sinemacıların politikacıların önünde gitmesi bence çok tartışmalı bir şey. Ana akım, Türkiye gibi ülkelerde hiçbir zaman politikacıların önünde gitmez. Alternatif yerde duran sinemacılar her yerde olduğu gibi, politikanın ve gündelik yaşamın önündeler ama onlar da görünmüyor.
Sinemanın soruna katkı açısından mutlaka faydaları var, ama sandığımız kadar etkisi yok.
Demokratik açılım deyince aklıma komik şeyler geliyor. Kürtlerin sevinmesi hep korku ve kaygı veriyor. O yüzden artık demokratik açılımla ilgili konuşamıyorum.
HÜSEYİN KARABEY (40)
Filmleri: Etruş Kampı, Boran Boran, 1 Mayıs 2 Film, Bekar Hanları, Sessiz Ölüm, Yoldan Çıktık, Pina Bausch'la Bir Nefes, Nazım Hikmet Ran'a Hediye, Gitmek
Sinemacılar politikacıların bir adım önünde gidiyor gibi gözükse de görevlerini yeterince yerine getiremediler. Diğer sanat dallarındaki sanatçılara bakarsanız sinema sınıfta kalır.
Irkçılığın ve halklar arasındaki düşmanlığın yayılmasına en büyük sebep olarak rahatlıkla medyayı gösterebiliriz. Onların yaptığı yanlı haberleri ya da televizyonda yayınlanan ırkçı, ayrımcı, şiddeti öven dizileri bir düşünün. Toplumu savaşa hazırlayan bunlar ise barışa hazırlayacak unsurlar da bunlardır.
Demokratik açılım eğer bunu uygulayanlar tarafından suistimal edilmezse, hükümette olanlar bu ülkenin gerçek sahibi olduğunu düşünen oligark yapıya karşı yeterince cesur bir karşı koyuşu sürdürebilirlerse, bu süreçte toplumun diğer güçleri iktidara yardım edebilirse, barış gelir, açılım amaçına ulaşır.
ÖZAY ŞAHİN (34)
Filmleri: Can Baz
Sinemacılar politikacıların önünde gidiyor tabii. Ki önde gitmek zorunda. İşin doğası böyle zaten. Ama genel olarak sürgün, dışlanmışlık gibi temalar üzerinden hikâyeler anlatılıyor. Bence Kürt sinemasının en büyük sıkıntısı da bu.
Artık filmler dijital sinemanın gelişmesiyle de alakalı olarak daha rahat çekiliyor ve bu önyargıların yıkılmasında etkili oluyordur diye düşünüyorum.
Açıkçası Kuzey Irak'tan insanlar gelince gözlerime inanamamıştım. Ama en son okuduğum haberler kafamı karıştırdı. Bana bu yaşananlar biraz tiyatro gibi geliyor.
ÖZGÜR DOĞAN (32)
Filmleri: (Orhan Eskiköy'le birlikte) Birlikte, Anneler ve Çocuklar, Hayaller Birer Kırık Ayna, İki Dil Bir Bavul
Maalesef bir adım önde gitmiyorlar. Birkaç tane örneği hariç bırakırsak bu konuda körler-sağırları oynuyor sinemacılar.
Şu anda en temel sorun karşılıklı önyargılar. En temel insani durumlar büyük politikalar nedeniyle görmezden geliniyor. Bu tarz filmlerin artması önyargıların kırılmasında, empatinin gelişmesinde faydalı olabilir.
Açılım AKP'yi aşan, sistemin kendisinin bir zorunluluğu. Öngörüm 2010'da sorunun makul bir seviyede tartışılacak bir zemine geleceği.
MİRAZ BEZAR (39)
Filmleri: Mın Dit
Sinemacılar üç dört adım ileride olması gerekirken en fazla yarım adım ilerideler. Benim Almanya'dan gelip de ilk Kürtçe filmi çekmiş olmam, zaten Türkiye tarihinde bir ayıp, benim de bilinçli olarak bu ortamı değiştirme isteğim oradan kaynaklanıyor.
Sorun sinemada doğru işlenmezse bir ilerleme olmaz.
Demokratik açılımın Türkiye'nin açılımı olması lazım. Kürt olarak tamamen kuşkulu bakıyorum politikalara ve bunların kısa vadeli olduğunu düşünüyorum.
MÜJDE ARSLAN (29)
Filmleri: Son Oyun, Nora, İkinci Adres, Ölüm Elbisesi
Işıklar Sönmesin, Büyük Adam Küçük Aşk gibi filmler, çekildiği dönemler düşünülürse, o dönem siyasetinin önünde filmlerdi. Mesela Büyük Adam Küçük Aşk uzlaşma ve birbirini tanıma anlamında bugüne de denk gelen, zamanın önünde iyi bir filmdir. Ama bugün durum farklı. Kürt sorunu çok komplike, acılı sancılı devam eden bir sorun. Bizim yaptığımız filmler bu sorunun çok azına karşılık gelebiliyor.
Şu an aslında söz sırası sinemada.
Demokratik açılımın niyeti çok önemli. Sorun, hâlâ Kürtler açısından, devlet açısından farklı yorumlanıyor. İki taraf aynı söylemde birleşmeli.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.