Giriş Tarihi: 13.06.2010

Barışın kısılan sesi: Mordehay Vanunu

İsrail'in gizli nükleer silah programını deşifre eden Vanunu, bunun bedelini ağır bir şekilde ödedi: 18 yıl hapis. 'Serbest' kaldıktan sonra her bahaneyle hapse atılan barış aktivistlerinin 'kahraman'ı Vanunu, hâlâ birçok özgürlüğünden yoksun

Dünyanın önde gelen istihbarat birimleri 1960'lardan itibaren, İsrail'in nükleer silah ürettiğini tahmin ediyordu. Fakat İsrail hükümeti, iddiaları ne kabul ediyor ne de tamamen reddediyordu. Nükleer silah programı çok sonradan, 1986 yılında öğrenildi. The Sunday Times, 5 Ekim 1986 tarihinde 'İsrail'in nükleer cephanesinin sırları açığa çıktı' manşetiyle çıktı. Haber şöyle devam ediyordu: "Atom teknisyeni Mordehay Vanunu, silah üretiminin sırlarını ifşa etti." Mordehay Vanunu'nun hikâyesi 1954'te Fas'ın Marakeş kentinde başlıyor. Bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Vanunu, Geri Dönme Yasası'yla ailesiyle birlikte 1963'te İsrail'e göç etti. Okuduğu ultra-ortodoks okulu bitiremedi. İsrail ordusunda üç yıl görev yaptı, çavuş rütbesiyle terhis olduktan sonra teknisyen olarak Dimona'daki Necef Nükleer Araştırma Merkezi'nde çalışmaya başladı. Necef Çölü'ndeki nükleer tesislerin silah programında çalışırken Vanunu, sonraları 'vicdan krizi' olarak adlandıracağı bir ruh hali içindeydi. Çünkü İsrail'in nükleer silahlar üretmesinin, Ortadoğu'da bir silahlanma yarışı yaratacağını düşünüyordu. Savaş yerine barış için çalışmak istediğini fark etti. Vanunu bu sırada, yarı zamanlı olarak Ben Gurion Üniversitesi'nde coğrafya ve felsefe eğitimi almaya başladı. Dört Yahudi ve beş Arap öğrenciyle birlikte 'Kampüs' adlı, barış yanlısı bir örgüt kurdu. Sonraları ise, belirgin bir amacı olmamasına rağmen, çalıştığı yeri fotoğraflamaya başladı.
'BAL TUZAĞI'YLA YAKALANDI
Vanunu'nun teknisyenlik macerası dokuz yıl sürdü, 1985'te işine son verildi. Aldığı 7 bin 500 dolarlık tazminatla, Nepal'e, Burma'ya ve Tayland'a gitti. Sonra da yeni bir hayata başlayacağı Avustralya'ya. Vanunu, Avustralya'da taksi şöförlüğü ve bulaşıkçılık yaptı. Anglikan Kilisesi'nde rahip John McKnight ile tanıştı ve Hıristiyan olmaya karar verdi. 1986'da vaftiz edildi ve John Crossman adını aldı. Kilise ile bağlarının kuvvetlenmesi, Vanunu'nun hayatını değiştirdi. Barış üzerine yapılan bir konuşmada Dimona'dan bahsetti. Söyledikleri yerel bir muhabir olan Oscar Guerrero'nun dikkatini çekti. Guerrero, Vanunu'yu bildiklerini anlatması yönünde ikna etti. Ama Avustralya basını haberle ilgilenmedi. Guerrero'nun girişimleriyle İngiliz The Sunday Times, Avustralya'ya muhabir Peter Hounam'u yolladı. Vanunu, Hounam ile birlikte İngiltere'ye gitti. Nükleer alanda uzman bilimcilerle görüştü ve bildiklerini anlattı. The Sunday Times'ın yayını gecikince, haber dışarı sızdı. Olay açığa çıkınca İsrail hükümeti, Vanunu'yu yakalama kararı aldı fakat dönemin İngiliz Başbakanı olan Margaret Thatcher ile olan iyi ilişkiler, operasyonun İngiltere'de gerçekleştirilmesine engel oluyordu. Vanunu, İngiltere'den kendi isteğiyle çıkmalıydı. MOSSAD çareyi, 'bal tuzağı' taktiğini kullanmakta buldu. Vanunu'ya kendini, Cindy adında bir Amerikalı turist olarak tanıtan MOSSAD ajanı, Vanunu'yu Roma tatiline çıkmaya ikna etti. İsrail'in operasyonu için engel kalmamıştı. Vanunu, 30 Eylül 1986'da Roma'da yakalandı, bayıltıldı ve bir yatla İsrail'e kaçırıldı.
GİZLİ MAHKEMEDE YARGILANDI
Vanunu İsrail'de 'vatana ihanet ve casusluk' suçlamasıyla mahkemeye çıkarıldı. Kapalı kapılar ardında, gizlilikle devam eden mahkemelerden sonra, 1988'de, yakalandığı tarihten itibaren geçerli olmak üzere 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. O sıralar gündeme gelen idam cezasının neden uygulanmadığını eski MOSSAD Direktörü Shabtai Shavit, 2004'te Reuters'a açıkladı: "Yahudiler, Yahudileri öldürmez!" Ama Vanunu'nun cezası ve cezasını tamamladıktan sonra yaşadıkları ölümden farksızdı. 18 yıl olan cezasının 11 yılını hücrede geçiren Vanunu, 2004 yılında 'serbest' bırakıldı. Fakat Vanunu için artık özgür bir hayat mümkün değildi. Tahliyesi sırasında, Vanunu'nun İsrail'i terk etmesi ve yabancılarla konuşması yasaklanmıştı. Bu sebeple, Vanunu'nun Norveçli kız arkadaşıyla görüşmesi bile tahliye şartlarının ihlali olarak kabul edildi. 21 Nisan 2004'te serbest bırakılmasının ardından Vanunu, tam 30 kez şartlı tahliye koşullarını yerine getirmediği gerekçesiyle tutuklandı ve benzeri görülmemiş kısıtlamalarla yüzleşmek zorunda kaldı. Vanunu 2004, 2007 ve 2010'un Mayıs ayında çeşitli gerekçelerle defalarca hapse yollandı. Vanunu en son 24 Mayıs'ta üç aylık hapis cezasına çarptırıldı.
'BENİ NOBEL LİSTESİNDEN ÇIKARIN'
İsrail'in vatan hainliği ve casusuluk suçlarıyla yargılayıp, cezalandırdığı Vanunu, barış aktivistleri tarafından ise 'kahraman' olarak nitelendiriliyor. Bunlardan en ilgi çekici olan Pentagon'da analist olarak görev yapan Daniel Ellsberg'in söyledikleri. Ellsberg de Vanunu gibi vicdanının sesini dinleyenlerden biri. Vietnam Savaşı sırasında Pentagon ve Beyaz Saray'ın Amerikan halkına söylediği yalanları, gizi belgeleri New York Times'a vererek ortaya çıkaran Ellsberg, Vanunu'yu 'nükleer dönemin önde gelen kahramanlarından biri' olarak niteledi. Uluslararası kamuoyu da, Vanunu'ya olan desteğini, kendisine verdiği 'barış ödülleri' ile gösterdi. Vanunu birçok kez Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi. Eylül 2004'te John Lennon adına verilen Barış Ödülü'ne Yoko Ono tarafından layık görüldü. Aralık 2004'te ise Glasgow Üniversitesi öğrencileri tarafından üniversitenin fahri rektörü olarak seçildi. 2009 yılında ise Vanunu, yazdığı bir mektupla Nobel Barış Ödülü adaylığından çıkarılmasını istedi. "Komite'den beni adaylık listesinden çıkarmasını istiyorum. Adaylar arasında Simon Peres'in olduğu bir listenin parçası olamam. Peres İsrail'in nükleer programının arkasındaki adamdır. Peres 30 Eylül 1986'da benim kaçırılmamı emretti, gizli bir mahkemede casus ve vatan haini olarak hüküm giymemi sağladı. Hâlâ benim sebest bırakılmama engel oluyor. Özgür olmadığım, İsrail'de kalmak zorunda bırakıldığım sürece, hiçbir adaylığı kabul etmeyeceğim. Tek istediğim özgürlük, sadece özgürlük!"
'İSRAİL MEDYASI, İSRAİL DEMOKRASİSİ UTAN!'
Vanunu hapis kararına şu sözlerle tepki gösterdi: "İfade özgürlüğüm yok. İfade özgürlüğüm olmadığı için de üç aylığına hapse giriyorum. Utan İsrail. Gerçekleri söylediğim için 24 yıl aradan sonra beni yeniden hapse koyacağın için utan MOSSAD. Utan İsrail medyası. Utan İsrail demokrasisi. Tam 2 bin yıldır en temel hakkın ifade özgürlüğü olduğunu öğrenemediğin için utan." Vanunu'ya uygulanan kısıtlamalar İsrail basınında da eleştirildi. İsrail gazetesi Haaretz, Vanunu'ya yapılanları 'benzeri görülmemiş bir uygulama ve kabul görmüş hukuki normların çarptırılması' olarak niteledi. Vanunu davası, İsrail'in nükleer konumu açığa çıkmadıkça gizemini koruyacak. Vanunu da az bilinen ve az tanınan bir insan hakları mahkûmu olma özelliğini koruyacak.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.