Pilotların neden sakal bırakmamaları gerektiğine dair kural, çoğu insanın tahmin edeceğinden çok daha ciddi bir güvenlik gerekçesine dayanıyor. Dış görünüşle pek ilgisi olmayan bu kural, pilotların uçuş sırasında acil durumlarda hayatlarını tehlikeye atmaması için konulmuş. Peki sakal bırakmak tüm yolcuların hayatını nasıl tehlikeye atar? İşte o ilginç sebep…
Pilotların sakal bırakmamalarının ardında yatan en önemli sebep, oksijen maskelerinin düzgün bir şekilde yüzlerine oturması gerekliliğidir. Sakal, maskenin yüzle tam temas kurmasını engelleyebilir ve bu da oksijen sızdırmasına yol açabilir.
Bu güvenlik kaygısı, YouTuber Zack D. Films'in bir videosunda dikkat çekilen bir konuyla yeniden gündeme geldi. Zack D., acil bir durumda pilotların taktığı oksijen maskelerinin, yüz çevresinde sıkı bir sızdırmazlık oluşturmasının ne kadar hayati olduğunu vurguluyor.
Pilotlar, uçak basıncında ani bir düşüş ya da oksijen seviyesinde bir sorun meydana geldiğinde oksijen maskesi takmak zorundadır. Eğer yüzlerinde sakal varsa, maskenin yüz ile teması bozulur ve bu da oksijenin yeterli miktarda sağlanamamasına yol açar.
Bu gibi durumlar, pilotlar için son derece tehlikeli olabilir ve uçuş güvenliğini ciddi şekilde riske atabilir.
Pilotlar yalnızca acil durumlarda değil, bazen de kabin basıncı deniz seviyesinin 10.000 feet yukarısına çıktığında oksijen maskesi takmak zorunda kalırlar. HRD Aero Systems'e göre, pilotlar, kabin basıncı bu seviyenin üzerinde olduğunda maske takmalı ve sürekli olarak oksijen almalıdır.
Ayrıca gece görüşünü iyileştirmek için de oksijen maskesi kullanılabilir. Yetersiz oksijen seviyesi, gece görüşünü etkileyebilir ve iniş hazırlıkları sırasında pilotların net bir şekilde görmesini zorlaştırabilir. Bu sebeple pilotlar, bu gibi durumlarda oksijen maskesi takarak görüşlerini keskinleştirebilirler.
Pilotların kullandığı oksijen maskeleri, yolcularınkinden oldukça farklıdır. Yolcuların acil durumlarda taktığı maskeler belirli bir oksijen akışı sağlar, ancak pilotların maskeleri, hipoksi (oksijen yetersizliği) belirtilerini hızlı bir şekilde önlemek için ilk birkaç saniyede yüzde 100 saf oksijen sunar.
Bu, pilotların bir kriz anında hızla toparlanmalarına ve uçağı güvenli bir şekilde yönetmelerine yardımcı olur.
Ancak bu maskeler, sakallı bireylerde etkili olmayabilir. Maskelerin yüzle tam bir temas kuramaması, oksijen akışının kesilmesine neden olur ve bu da pilotların performansını ve güvenliğini tehlikeye atar.
1987 yılında Amerikan Federal Havacılık İdaresi (FAA) tarafından yapılan "Sakalın Oksijen Maskesi Verimliliğine Etkisi" başlıklı bir çalışma, sakalın oksijen maskelerinin etkinliğini azalttığını ortaya koydu.
Çalışma, sakal bırakan bireylerin oksijen maskelerini hızlı bir şekilde takmalarının zor olduğunu ve maskelerin tam anlamıyla yüzlerine oturmadığını gösterdi. Bu nedenle birçok havayolu şirketi, pilotların sakal bırakmasını yasaklayan politikalar geliştirdi.
FAA'nın resmi olarak sakal bırakmayı yasaklayan bir düzenlemesi bulunmamakla birlikte, havayolu şirketleri güvenlik gerekçesiyle kendi politikalarını belirleme hakkına sahiptir. Birçok büyük havayolu şirketi, pilotların yüzünde sakal bulunmasına izin vermez.
Sonuç olarak, pilotların sakal bırakmaması kuralı sadece estetik kaygılarla ilgili değildir. Bu kural, pilotların uçuş sırasında kendilerinin ve yolcuların güvenliğini sağlamaya yönelik ciddi bir önlem olarak kabul edilir.
Sakalların, oksijen maskelerinin etkinliğini azaltabileceği gerçeği, birçok havayolu şirketini bu konuda katı politikalar uygulamaya itmiştir.
Havayolu endüstrisi için güvenlik her zaman en öncelikli konudur, bu yüzden pilotların sakal bırakmaktan kaçınmaları, hayati bir gereklilik olarak görülmektedir.