İletişim ve Diksiyon Eğitmeni Gülşen Eser
İletişim ve Diksiyon Eğitmeni Gülşen Eser
En global salgın: 'Hayır' diyememe hastalığı
13.01.2024 | Cumartesi

Sevgili Brene Brown'un çok sevdiğim bir sözü vardır: "Kendini en sona bırak diyen bir toplumda, öz sevgi ve kendini kabullenme neredeyse devrim niteliğindedir." "Hayır" diyebilmek neden bu kadar zor peki?

Bazen karşımızdaki insanı kırmaktan korkuyoruz bazen ise üzerimizdeki ilginin azalacağından kaygı duyuyoruz ve "Hayır" diyemiyoruz. Ne yazık ki "Hayır" diyebilmek bir tercih değil; şu anki hayat koşulları çerçevesinde mecbur bırakıldığımız bir pranga…

"Hayır" diyememe bir korku çeşididir. Ve meydana çıkıp cesurca bu travmamızla yüzleşmemiz gerekmektedir. Çünkü çocukluğumuzda, özellikle, büyüklerimizin ilgisine, sevgisine ve bakımına muhtaç olduğumuz yaşlarda reddedilmek, ayıplanmak ve sürekli eleştirilmek ağır bir iz bıraktığından; onların bu davranışlarını özümseriz. Ve onaylanma mekanizmamızı son sürat çalıştırmaya başlarız. Dolayısıyla şemalarımıza küçük yaşlardan itibaren yerleştirilen bu "kabul görebilme" hali, bizi kendi duygu, düşünce ve ihtiyaçlarımızı arka plana atmakla yükümlü kılar. Tam da bu noktada başlar "Hayır Diyememe Sendromu"…

"Hayır" demek, aslında oldukça basit bir eylem gibi görünse de birçok insan için ciddi bir zorluk haline gelebiliyor. Her birimiz bir gün, "Hayır" demekte çektiğimiz sıkıntıların ardında yatan sebeplerle yüzleşmek durumunda kalabiliriz. Bu durum, genellikle başkalarını memnun etme, olumsuz bir tepki alma korkusu ve kendi ihtiyaçlarımızı ihmal etme alışkanlıkları ile ilişkilidir.

"Hayır" diyememek, insanların içsel sınırlarının zayıf olduğu anlamına da gelebilir. İçsel sınırlar, başkalarının talepleri karşısında ne kadar esnek olabildiğimizi ya da net bir şekilde "Hayır" diyebildiğimizi belirler. Bu içsel sınırlar, kişinin kendi değerlerini, ihtiyaçlarını ve sınırlarını korumasına yardımcı olan kılavuzlardır. Ancak, "Hayır" diyememek, bu sınırların zaman içinde aşınmasına ve zayıflamasına neden olabilir.

Araştırmacı Brene Brown, yaptığı geniş çaplı bir çalışma sonrasında sınır çizememe eksikliklerimizle ilgili çok ilginç bulgulara ulaşır:

"Verilere göre en sevgi dolu ve şefkatli kişiler, aynı zamanda ilişkilerinde sınır koymayı ve insanlara hayır demeyi bilen kişilerdir."

Bu cümle size de şaşırtıcı gelmedi mi?

Çünkü maalesef, karşımızdaki kişiye "Hayır" dediğimizde ya da hoşlanmadığımız bir teklifi reddettiğimizde kaba olacağımız fikri bize çocukluğumuzda kodlanmıştır. Ve ne yazık ki bu çok ağır da bir toplum baskısıdır. Sevgili Brown'un bu cümlelerini okuduğumda açıkçası oldukça etkilendim ve "Hayır" dersem hayatımda neler değişebileceğini çok merak ettim. Uzmanlar, sınır çizmenin bir özgürlük olduğundan bahsediyor sürekli. "Hayır" demeyi öğrendiğimizde kalıplardan özgürleşeceğimizi de ekliyorlar. Bence ilginç ama oldukça iddialı…

Peki, neden "Hayır" diyememek bu kadar yaygın bir sorun haline geldi?

Birinci neden, toplumda olumsuz bir tepki almak korkusudur. İnsanlar genellikle sevdikleri veya saygı duydukları kişilere "Hayır"demekte zorlanır; çünkü karşılarındakileri kırmaktan ya da reddedilmekten çekinirler. Bu durum, kişinin kendi ihtiyaçlarından ödün vermesine ve içsel sınırlarını zayıflatmasına yol açar.

İkinci bir etken, başkalarını memnun etme arzusu ve olumlu bir izlenim bırakma çabasıdır. Herkesin sevilmek ve takdir edilmek isteme arzusu vardır; ancak bu arzu bazen "Hayır" demeyi zorlaştırabilir. Kişi, başkalarını mutlu etmek için sürekli "Evet"demeye alıştıkça, kendi ihtiyaçlarına ve sınırlarına saygı gösterme konusunda zorlanabilir.İşte yine oklar; çocukluğumuzdaki sevme ve sevilme paradokslarını gösteriyor.

Sevgili Heidegger'in söyleyişiyle; "İnsanın kendi hayatının sahibi olduğunun farkında olmadığı, seçimlerden kaçtığı, pasif yaşam tarzı…"

Oysaki … Hepimiz kendi hayat filmimizin başrol oyuncularıyız. Kabul görme arzusu ile ertelediğimiz, prangalara sıkışarak "Evet" demek zorunda kaldığımız, suçluluk hissi ile "İstemiyorum" diyemediğimiz her sahne gün gelecek bu oyunda tekrar tekrar prömiyer yapacak. Ve sevgili okur; sen kendini kandırmak adına önüne koyduğun ve geçerli sayılabilecek bahanelerle "Hayır" diyemediğin her durum, maalesef seni kendi varoluşundan daha da uzaklaştıracak. Uzun vadede duygusal ve mental sağlığın ile ilgili kaoslar yaşamana sebebiyet verecek.İçsel sınırlarını güçlendirmediğin her an; kalenin surlarını askersiz bıraktığın bir epik yenilgidir.Çünkü sınır çizmek, hayatına sahip çıkmak demektir. Her şeye "Evet" dediğin bir senaryoda olgunlamış bir başrol sayılamazsın ne yazık ki… Olgun kişi, kendi bütünsel benliğine sahip çıkan, bireyselliği bencillikle karıştırmadan onu koruyan ve öz saygısını kırmızı çizgilerle gözeten kişidir.

Evet, farkındayım … Sınır çizmek de zordur, "Hayır" demek de … Kozandan çıkıp; hayatını renkten renge bürümenin tam zamanı! İstemediğin şeylere verdiğin mecburi "Evet" yanıtlarını bir kenara koy ve o senaryoda gördüğün tüm gri ve karanlık dekoru rengarenk boya. "Hayır" diyemediğinde hissettiğin tüm kalp sıkışmalarını ve kendi kendine oynadığın kabul görme rollerini hatırla! Sevilmek uğruna kendinden ödün verdiğin ve istemediğin şeyleri yapmak zorunda hissettiğin dayatılmış kalıpları sorgula. Biliyorum kolay değil. Çünkü ben de o döngüyü kırmak için çok uğraştım ve "Hayır" diyebilme özgürlüğümü çok geç elime aldım. Fakat bunu fark ettiysen şu an tam zamanı! Kendi gücünü ve öz güvenini arttırmak için, "Hayır" demenin komik bir suç, güçlü bir ayıp ve alın yazısı olmadığının farkına var.

"Hayır" diyemediğin her durumun sonraki sahnesinde sana uymayan birçok role "Evet" demek zorunda kalacaksın.

Bu bir reddediş değil; kendini kocaman kabul etme uyanışıdır. Öyleyse sevgili okur, her şeye "Evet" demek zorunluluğunda hissettirildiğin rüyadan bir an önce uyan ve "Hayır" dolu bir cesarete "Merhaba" de!

SON DAKİKA SON DAKİKA