Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin, dünyadaki ve bölgesindeki ağırlığını ve itibarını sürekli olarak arttırdığını belirterek, ''Son olarak, geçtiğimiz günlerde, Silahlı Kuvvetlerimizin büyük bir başarıyla gerçekleştirdiği Efes ve Denizkurdu tatbikatlarını yerinde izleyerek Türkiye'nin ne kadar önemli bir güç olduğunu bir kere daha müşahede ettik'' dedi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, enerji meselesinin, bugünden geleceğe uzanan tarihi seyir içinde, insanlığın en önemli gündem maddelerinden biri olacağının şimdiden belli olduğunu söyledi.
Türkiye'nin, bu gerçeğin farkında olduğuna ve coğrafi konumunun getirdiği avantajları en iyi şekilde kullanmak üzere stratejiler geliştirdiğine işaret eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bulunduğumuz bölge, ülkemize, Orta Doğu, Hazar Denizi ve Batı enerji pazarları arasında bir enerji koridoru ve terminali olma fırsatı sunuyor. Türkiye, başta Orta Doğu ve Hazar Havzası olmak üzere, dünyanın ispatlanmış gaz ve petrol rezervlerinin yüzde 72'sinin bulunduğu bir bölgede, çok önemli bir konumda yer alıyor. Bu tablo, doğal olarak Türkiye'yi stratejik açıdan hem bugün, hem de gelecekte son derece önemli bir ülke haline getiriyor. Bize düşen, bu stratejik konumun gerektirdiği bütün adımları zamanında atmak, bu fırsatı bir kazanca dönüştürmektir. Hükümetimizin son yıllarda yürüttüğü başarılı stratejiler neticesinde, ülkemiz kaynak ve güzergah çeşitlendirilmesi yoluyla enerji güvenliğinin sağlanmasında önemli bir role sahip olmuştur.''
BTC BORU HATTINDA KAPASİTENİN 1,6 MİLYON VARİLE ÇIKARILMASI PLANLANIYOR
Doğu-Batı enerji koridoru kapsamında, Avrupa ve dünya enerji piyasalarında enerji güvenliğine katkı sağlayacak iki önemli projede Türkiye'nin başrollerde olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu projelerden Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru hattı, Mayıs 2006'dan bu yana faal haldedir. Yakın zamanda hattın günlük nominal 1 milyon varil olan kapasitesinin 1,6 milyon varile çıkarılması planlanıyor. Bir diğer önemli proje olan Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı, Doğu-Batı enerji koridorunun ikinci bileşeni konumundadır. Bu hat, hem ülkemizin enerji talebinin karşılanmasına, hem de Avrupa Birliği'nin hızla artan gaz talebinin karşılanmasına çok büyük katkılar sağlayacak. Şahdeniz sahasında üretilen doğal gazı, Gürcistan üzerinden Türkiye sınırına ulaştırmakta olan boru hattından yılda 6,6 milyar metreküp doğal gaz taşınması öngörülüyor. Bu hat aynı zamanda Türkmenistan ve Kazakistan'da bulunan zengin gaz rezervlerini Avrupa pazarlarına taşıyacak Hazar Geçişli Doğal Gaz Boru Hattı Projesi'nin de ilk ayağıdır. Bir diğer dev proje olan Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Boru Hattı tamamlanmış durumda. Bu projenin ikinci fazı olan İtalya bağlantısı da 2012 yılında işletmeye girecek. Hattın nihai gaz kapasitesi 12 milyar metreküp olarak öngörülüyor. Güney Avrupa Gaz Ringi Projesi çerçevesindeki bu projelerle Hazar petrol ve doğal gaz kaynaklarının, çoklu boru hatları ile Avrupa'ya taşınması sağlanmış olacak.''
''TÜRKİYE, KONUMUYLA HARİTANIN ÖNEMLİ ADRESİ...''
Başbakan Erdoğan, her geçen gün artan enerji ihtiyacının hesaba katılması halinde, bu projelerin başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın enerji can damarı demek olduğunun rahatlıkla anlaşılacağını ifade etti.
''Türkiye, bugün konumu ve istikrarıyla bu kritik haritanın en önemli adresi haline gelmiş bulunuyor'' diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bunlara ilaveten, doğal gazın Türkiye-Bulgaristan-Romanya ve Macaristan üzerinden Avusturya'ya taşınmasını öngören Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı Projesi'ne ilişkin çalışmalar da bütün hızıyla devam ediyor. Boru hattının yapımına ilişkin anlaşmayı, ilgili ülkelerle birlikte inşallah Haziran ayında imzalayacağız. Beklentimiz, bu hattın da 2012 yılında yıllık 31 milyar metreküp kapasite ile faaliyete geçmesidir. AB ülkelerinin gaz tedarikinde hem kaynak, hem de güzergah olarak çeşitlilik sağlaması ve Türkiye'nin konumunu pekiştirmesi nedeniyle Nabucco projesini çok önemsiyoruz. Yine Mısır doğal gazını Ürdün ve Suriye üzerinden Türkiye'ye ulaştıracak olan Arap Doğal Gaz Boru Hattı ve Irak gaz kaynaklarının Türkiye'ye taşınmasına yönelik projeler de hükümetimizin enerji gündeminde yer alıyor. Bu projelerin bütünüyle hayata geçirilmesiyle birlikte Türkiye; Norveç, Rusya ve Cezayir'den sonra Avrupa'ya gaz sağlayan en büyük dördüncü arter olacaktır. Bu durumun, bölgede yeni iş birliği imkanlarının gelişmesine, Avrupa ile Asya ülkeleri arasındaki bağların güçlenmesine de çok önemli katkılar sağlayacağı umudunu taşıyoruz.''
İSTANBUL BOĞAZI VE TEHLİKELİ YÜK TAŞIYAN TANKER TRAFİĞİ
Dünyadaki günlük petrol tüketiminin yaklaşık yüzde 3,7'sinin Türk Boğazları yoluyla taşındığını anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:
''İstanbul Boğazı'ndan geçen petrol ve petrol ürünlerinin miktarı 1996 yılında 60 milyon ton iken, 2007 yılında olağanüstü bir artış yaşandı ve bu miktar 150 milyon tona ulaştı.
Bu rakamın, 2009 yılında Hazar Denizi'nden Karadeniz'e ulaştırılması beklenen Rus petrolüyle, yaklaşık 190-200 milyon tonu bulacağını tahmin ediyoruz. Yoğun tanker trafiği ve Boğazların fiziksel özellikleri dikkate alındığında, tehlikeli yük taşıyan tankerlerin neden olabileceği kazaların insani ve çevresel riskleri rahatlıkla anlaşılır. Bunun yanı sıra uzmanlar, petrolün dünya pazarlarına akışında yaşanacak böyle bir kesintinin, global ekonomi için de bir felaket olabileceğini öngörüyorlar.
Bütün bu sebeplerle, Boğazları by-pass edecek alternatif petrol ihraç kanallarına ihtiyaç olduğu bir gerçektir. Bu noktada, diğer alternatiflere göre çok daha güvenli ve avantajlı olan Trans-Anadolu, yani bilinen adıyla Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı projesi, bariz biçimde öne çıkıyor. Bütün bu projelerle birlikte, 2012 yılı itibarıyla dünya petrol arzının yüzde 6 ila 7'sinin Türkiye üzerinden geçeceğini söyleyebiliriz. Böylece Ceyhan'ın, önemli bir enerji dağıtım merkezi ve Doğu Akdeniz'in en büyük petrol satış terminali niteliği kazanacağı bugünden görülebiliyor. Genel hatlarıyla bir panoramasını çıkarmaya çalıştığım bu projeler ağı, daha bugünden, dünyanın en önemli ve en büyük enerji haritalarından birini ortaya çıkarmıştır. Türkiye, konum olarak bu haritanın tam merkezindedir.
Bu gelişmelerin, Türkiye'nin ekonomik ve stratejik önemine yapacağı katkılar, önümüzdeki yüzyıla yayılacak büyüklükte ve değerde olacaktır.''
TÜRKİYE'NİN ENERJİ İHTİYACI
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, kalkındıkça enerji ihtiyacı sürekli artan bir ülke olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
''Bu sebeple, geleceğe dönük enerji planlamamızı, en ince ayrıntılarına kadar, bugünden yapmak mecburiyetindeyiz ve yapıyoruz. Günü kurtarmakla yetinemeyiz, geleceğin ihtiyaçlarını karşılayacak projeleri peş peşe hayata geçirmek zorundayız. Ülkemizin enerji talebinin yaklaşık yüzde 30'u yerli kaynaklardan, geri kalan bölümü ise çeşitli ithal seçeneklerden karşılanıyor. Enerji ithalatımızda, ülke ve güzergah çeşitliliğini arttırmaya öncelik veriyoruz. Bunun yanında, iç kaynakları harekete geçirmek üzere, kömür, petrol ve doğal gaz arama çalışmalarını ve üretim yatırımlarını önemli seviyede arttırdık. Elektrik sektöründe, üretim ve dağıtım alanlarındaki özelleştirilmelerle, rekabetçi bir elektrik piyasası oluşturma yolunda önemli mesafeler alındı. Alternatif enerji kaynakları konusundaki çalışmalarımız çok yönlü sürdürülüyor.
Mevcut enerji kaynaklarının en verimli biçimde kullanılması için etkin tedbirler alıyor, AR-GE çalışmalarını da teşvik ediyoruz. Türkiye, geleceğin en önemli sorunlarından biri olması beklenen enerji ihtiyacı konusunda, bugünden harekete geçen, planlamasını yapan, gerekli tedbirleri alma yolunda ilerleyen ülkelerden biridir.''
''BU MÜCADELEDEN DE ALNIMIZ AK, BAŞIMIZ DİK ÇIKACAĞIZ''
Erdoğan, Dünyadaki bütün olumsuz gelişmelere rağmen, Türkiye;nin emin adımlarla yolunda ilerlemeye devam ettiğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Dünyadaki ve bölgemizdeki ağırlığımızı ve itibarımızı sürekli olarak arttırıyoruz. Son olarak, geçtiğimiz günlerde, Silahlı Kuvvetlerimizin büyük bir başarıyla gerçekleştirdiği Efes ve Denizkurdu tatbikatlarını yerinde izleyerek Türkiye'nin ne kadar önemli bir güç olduğunu bir kere daha müşahede ettik. Kızılötesi ve lazer güdümlü mühimmatın kullanıldığı İzmir'deki Efes 2009 Tatbikatı'na 6 bin 600 personelimiz katıldı. Bu tatbikat sırasında Silahlı Kuvvetlerimizin ulaştığı üst seviyedeki ateş gücünü ve koordinasyon yeteneğini dosta düşmana gösterme imkanı bulduk, iftihar ettik. Hemen ardından gerçekleştirilen Denizkurdu 2009 deniz tatbikatında da aynı başarıyı, aynı etkileyici tabloyu bir kez daha müşahede ettik.
Bir kere daha gördük ki Türk Ordusu, sadece ülke savunmasında değil, dünya barışına katkı sağlama noktasında da çok önemli bir güçtür. Bu vesile ile Genelkurmay Başkanımız nezdinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin bütün mensuplarını tebrik ediyorum, başarılarının artarak devamını diliyorum.
Bu tatbikatlar da göstermiştir ki Türkiye'nin aydınlık yarınlara doğru çıktığı yolculukta yaşadığı değişim, her alanı kapsayan çok yönlü bir değişimdir. Türkiye, yaşanan şartlar ne olursa olsun, belirlediği milli hedefler doğrultusunda kararlılıkla yürümektedir.
İçeride global krizin yaralarını hep birlikte sarıyor, büyüme hedeflerini yeniden canlandırmanın mücadelesini veriyoruz. Bütün bu sıkıntıların geçici olduğunu, aslolanın bizim birlik ve beraberliğimiz olduğunu iyi biliyoruz. Çok daha büyük sıkıntıları aşarak, çok daha büyük badireleri atlatarak bugünlere geldik. Biliyoruz ki bu mücadeleden de alnımız ak, başımız dik çıkacağız. Ülkemizi aydınlık yarınlara, mutlu ve müreffeh bir geleceğe hep birlikte taşıyoruz, taşıyacağız. Türkiye'nin yarınlarının, bugünlerinden çok daha güzel olacağından hiç kuşkumuz yok. Ülkemize güveniyor, birbirimize inanıyoruz.''
''BUGÜN DÜNYANIN SAYGIN OTORİTELERİ KRİZDEN EN HIZLI VE EN HAFİF HASARLA ÇIKACAK AZ SAYIDAKİ ÜLKE ARASINDA TÜRKİYE'Yİ ÖNE ÇIKARMAKTADIR''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bugün dünyanın saygın otoriteleri krizden en hızlı ve en hafif hasarla çıkacak az sayıdaki ülke arasında Türkiye'yi öne çıkarmaktadır. Bizim de tespitlerimiz bu yöndedir, bunu da güzel bir haber olarak buradan sizlere müjdelemek istiyorum'' dedi.
Erdoğan, televizyonlardan yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, Türkiye'nin son yıllarda gerçekleştirdiği büyük değişim ve atılımını kesin bir kararlılıkla sürdürdüğünü söyledi. Büyük hedefleri olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bu hedeflere ulaşmak için de büyük bir dikkat ve kararlılıkla atmamız gereken bütün adımları gecikmeden atıyoruz. Son bir yıl içinde dünyanın içine sürüklendiği son derece olumsuz şartlara rağmen ne hedeflerimizde ne bu hedeflere yönelik icraatlarımızda bir sapma yaşamadık, bir tereddüt yaşamadık. Bugün yola çıktığımız günkü kadar kararlı ve azimliyiz; Ülkemizi, milletimizin fazlasıyla layık olduğu o mutlu ve müreffeh yarınlara ulaştırmak için bu azim ve kararlılıkla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Milletimizle birlikte inanç ve dirayetle yürüttüğümüz bu çalışmaların doğruluğu her geçen gün biraz daha fazla ortaya çıkıyor. Türkiye zorlukları aşma konusunda önemli eşikleri atlamış, tünelin ucunda ışığı bütün parlaklığıyla görmüş durumdadır, bu bizim için büyük bir sevinç ve mutluluk kaynağıdır.
Yine sevindirici olan bir başka husus da yaşanan büyük global krizin dünyadaki etkilerinin de yavaş yavaş hafiflemeye başladığını görmek olmuştur. Bugün dünyanın saygın otoriteleri krizden en hızlı ve en hafif hasarla çıkacak az sayıdaki ülke arasında Türkiye'yi öne çıkarmaktadır. Bizim de tespitlerimiz bu yöndedir, bunu da güzel bir haber olarak buradan sizlere müjdelemek istiyorum.''
''ATILAN ADIMLARIN MEYVELERİNİ ALIYORUZ''
''Hem ülkemizde hem dünyada global krizden çıkış yolunda bir seyir içine girilmiş olması ne kadar önemliyse, bundan sonra alınan tedbirlerin, uygulanan politikaların aynı titizlik ve dikkatle uygulanması da o kadar önemlidir'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Hükümet olarak bu krizin başladığı ilk günden bugüne iyi bir kriz yönetimi uyguladığımız kanaatini taşıyorum. Nitekim son günlerde bazı uluslararası değerlendirme kuruluşlarının yaptıkları açıklamalar da bu kanaatimizi teyit etmektedir. Krizin ilk işaretlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte tedbirlerimizi almaya başladık, birçok önemli adım attık, 70 ayrı uygulama başlattık, bugün de bu atılan adımların meyvesini alıyoruz. Ama asla rehavete de kapılmıyoruz, krizin her aşamasını yakından takip ediyor, her aşamada yapmamız gerekenleri gecikmeden yapıyoruz.
Krizin aşılmasında bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de en etkili tedbirler, daralma seyrine giren ekonomileri yeniden canlandırmaya dönük teşvik tedbirleri olmuştur. Biz ülke olarak bu teşvik uygulamalarının faydalarını büyük ölçüde gördük. Ekonomideki daralmanın sıkıntılarını belli bir seviyede tutmayı başarmamızda bu teşvik hamlelerinin büyük payı olmuştur.''
''CUMHURİYET TARİHİMİZİN EN KAPSAMLI TEŞVİK PAKETİDİR''
Erdoğan, daralmayı yeniden gelişmeye, ekonomik durgunluğu yeniden canlandırmaya dönük teşvik adımlarını atmaya devam ettiklerini ifade ederek, şunları söyledi:
''Haziran ayının başında bildiğiniz gibi üç kısımdan oluşan yeni ve kapsamlı bir teşvik paketini uygulamaya koyduk. Bu paket Cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı teşvik paketidir. Bu paketin ekonomimize ve bölgelerimize getirdiği çeşitli kazanımlarla 500 bin vatandaşımıza iş sağlamayı öngörüyoruz. Yine bu paketle KOBİ'lerimize çok önemli avantajlar getirdik.
Bu paketi hazırlarken ilgili bütün sivil toplum kuruluşlarımızın yakın destek ve katkılarını aldık. TOBB, TÜSİAD, MUSİAD, TİM, YASED ve TİSK başta olmak üzere ilgili bütün sivil toplum kuruluşlarımız yatırım teşvik ve kredi garanti mekanizması çalışmamıza katkıda bulundular. İşçi ve işveren sendikalarımız da istihdamla ilgili hazırlıklarımıza fikir ve önerileriyle çok değerli katkılarda bulundular. Bu fikir ve önerilerden azami ölçüde yararlandık ve teşvik paketimizi bu bilgiler ışığında hazırladık. Umudumuz odur ki alınan bu tedbirler krizin etkilerini bertaraf etmekle kalmayacak, kriz sonrası şartların Türkiye lehine şekillenmesinde de büyük pay sahibi olacaktır. Hem bizim yatırımcılarımızın, hem de yabancı girişimcilerin projeleri için en uygun zemini Türkiye'de bulabilecekleri şartları tesis etmeye gayret ettik.''
TEŞVİK PAKETİ
Teşvik paketi kapsamında 12 sektörde, ''Büyük Proje Yatırımları'' adı verilen ve yatırımları Türkiye genelinde teşvik kapsamına alan önemli bir uygulama başlatıklarını anımsatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bu uygulamayla sadece sektörel yatırımları değil, bölgesel yatırımları da teşvik ediyoruz. Burada özellikle dikkat çekmek istediğim husus, bölgesel teşviklerde Türkiye'nin tamamının bu kapsam içine alınmış olmasıdır, bu önemli ve ileri bir adımdır. Bölgelerimizi gelişmişlik kriterine göre 4 gruba ayırdık; bu 4 bölgeye farklı oranlarda, farklı şekillerde teşvikler getirdik.
Mesela 1. Bölge'de olan Ankara, İstanbul, İzmir ya da Kocaeli gibi illerimizde kurumlar vergisini yüzde 20'den yüzde 10'a düşürürken, yatırıma katkı oranını yüzde 20 olarak tespit ettik. Yine 2. Bölge;de yeni yatırımlara yüzde 30 oranında katkı sağlarken, kurumlar vergisini de yüzde 8 olarak belirledik. 3. Bölge'de yatırıma katkı oranı 40'a yükselirken, kurumlar vergisini yüzde 4 olarak tespit ettik. Son olarak 4. Bölge'de yatırıma yüzde 60 oranında katkı sağlarken, kurumlar vergisini de yüzde 2 oranında tuttuk.
Bölgelere yapılacak yeni yatırımlarda Türkiye genelinde sigorta primi işveren hissesi yine Hazine tarafından ödenecek. Birinci Bölge'de 2 yıl süreyle bu muafiyeti sağlarken, 4. Bölge'de bu uygulamayı 7 yıl süreyle devam ettireceğiz. 3. ve 4. bölgelerde yapılacak yatırımlara kredi faiz desteği veriyoruz.
Büyük Proje Yatırımları ile bölgesel ve sektörel olarak desteklenecek diğer yatırımlara yatırım yeri tahsis ediyoruz. Bunlara ilaveten, yatırımlarını 1. ve 2. bölgeden 3. ve 4. bölgeye taşıyacak olanlara da kurumlar vergisi, istihdam ve taşınma noktasında önemli kolaylıklar getiriyoruz. Yatırımcılar 31 Aralık 2010 tarihine kadar yapacakları yatırımlarda bu avantajlardan faydalanabilecekler.''
Başbakan Erdoğan, yatırımları teşvik için getirdikleri bu avantajların, ilgili kesimlerde genellikle olumlu karşılandığına işaret ederek, ''Yatırımlar noktasında bizi memnun eden bir hareketliliğin başladığını da söyleyebiliriz''dedi.
''52 FARKLI KRİTERDEN YOLA ÇIKARAK KARAR VERİYORUZ''
Bu paketi hazırlarken bizim amaçlarının kaliteli, işlevsel ve özellikle de adaleti gözeten bir teşvik sistemi oluşturabilmek olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bunun önemli ölçüde başarılmış olduğuna inanıyorum. Elbette böyle büyük kapsamlı düzenlemelerde, herkesi aynı anda memnun etmek mümkün olmuyor. Grupları oluştururken, sektörleri belirlerken kullandığımız kriterler tartışma konusu yapılabiliyor, bunlar doğaldır. Ama bizim de her başlıkta bir vasat belirlememiz, resmin bütününü gözden kaçırmamamız gerekiyor. Somut, bilimsel veriler, istatistik gerçeklerle hareket ediyor, imkanları en verimli biçimde harekete geçirmeye çalışıyoruz.
Mesela illerimizin gelişmişlik oranlarını belirlerken 52 farklı kriterden yola çıkarak karar veriyoruz. Bu 52 kriter arasında illerimizdeki okul sayısından hastane sayısına, öğretmen sayısından doktor sayısına, yol durumundan su durumuna, nüfustan okur-yazarlığa kadar pek çok veri yer alıyor. Bu kriterler yine tamamen objektif biçimde değerlendiriliyor ve neticeye ondan sonra ulaşılıyor.
Böyle uygulamalardan fayda sağlanabilmesi için bu değerlendirmenin yapılması şart; hiçbirimizin duygusal ya da keyfi davranma lüksümüz yok. Eğer bu paketten ekonomimiz fayda sağlayacaksa, nihayetinde Türkiye'nin tamamı yine bundan fayda görecektir, bu noktada her insanımızdan anlayış bekliyoruz. Aldığımız her mesafe Türkiye'nin hanesine yazılan bir kazanım olacaktır, bu gerçeği her insanımızın görmesi, bu şuurla hareket etmesi bir mecburiyettir.''
''BÜTÜN BU TEDBİRLERİN AMACINA ULAŞACAĞINI, EKONOMİK CANLANMANIN KISA ZAMANDA HER ALANDA ETKİSİNİ HİSSETTİRMEYE BAŞLAYACAĞINI TAHMİN EDİYORUZ''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, alınan ekonomik tedbirlerin amacına ulaşacağını, ekonomik canlanmanın kısa zamanda her alanda etkisini hissettirmeye başlayacağını tahmin ettiklerini belirterek, ''Burada hepimize düşen görev, Türkiye'nin istikrarını korumak, felaket senaryolarına itibar etmeden bütün enerjimizle yola devam etmektir'' diye konuştu.
Erdoğan, televizyonlardan yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, teşvik paketiyle Türkiye'nin önemli sıkıntılarından biri olan işsizliğe çare olacak, istihdamı arttıracak bazı önemli yenilikler de getirdiklerini anımsattı.
Bu kapsamda, 120 bin işsize, çeşitli sosyal programlarda çalışmaları karşılığında istihdam imkanı sağladıklarını hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:
''200 bin işsizimize günde 15 TL ödeme yapılmak üzere meslek eğitimi, 10 bin kişiye girişimcilik eğitimi veriyoruz. Yine günlük 15 TL ödeme yapmak suretiyle 100 bin gencimizi mesleki becerilerini geliştirmeleri amacıyla stajyer olarak istihdam ediyoruz. Nitekim Nisan 2009 sonundaki istihdama ilave istihdam sağlayan işyeri sahiplerine, 6 ay boyunca işveren primi muafiyeti getiriyoruz.
Bu açılımlarla, yaklaşık 500 bin işsizimizin istihdam edilmesi, meslek edinmesi, becerilerini geliştirmesi ve en önemlisi bir gelire sahip olması sağlanacak. Bu uygulamaları yaşadığımız şu sıkıntılı dönemde işsizlik derdine belli ölçüde çare olacak çok önemli bir açılım olarak görüyoruz.''
Erdoğan, bu noktada KOBİ'lerin etkinliğinin de çok önemli olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
''Teşvik paketimizde KOBİ'leri de unutmadık. Yeni uygulamayla yıllık cirosu 25 milyon TL'nin altında olan, en fazla 250 işçi çalıştıran KOBİ'lerimiz, kredi garanti desteğinden yararlanabilecekler. KOBİ'lerimizin alacakları kredinin yüzde 65'ine Hazine desteği ile Kredi Garanti Kurumunca kefalet sağlanacak. İlk etapta Kredi Garanti Kurumu'na 1 milyar TL kaynak aktarılacak ve böylece 10 milyar TL'lik bir kredi hacmine destek verilmiş olacak. Bütün bu teşvik uygulamalarının global krizin getirdiği olumsuz şartların aşılmasında, ülkemize, insanımıza önemli kazanımlar getireceği konusunda umut ve beklentilerimiz büyüktür.
Uygulama aşamasında eğer aksaklıklar ortaya çıkarsa, yine ilgili taraflarla görüşerek bunları da telafi etme imkanımız var. Burada önemli olan Türkiye'nin menfaatleridir, Türkiye'yi aydınlık yarınlara taşıma azmiyle gayret gösteren insanlarımızın menfaatleridir.''
KÜLFETLERİ AZA İNDİRMEK İÇİN...''
''Yaşadığımız olumsuzlukların gündelik hayatınıza getirdiği külfetleri en aza indirmek için Hükümet olarak bundan sonra da tedbirler almaya devam edeceğiz'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Dünyayı sarsan bu büyük krizin ülkemizi etkilemediğini asla söyleyemeyiz. Ancak dünya ülkeleriyle kıyaslandığında, Türkiye'nin bu zor dönemi en az hasarla atlatan ülkeler arasında olduğu da bir gerçektir. Bizim başından beri söylediğimiz bu husus, şimdi dünyanın önde gelen ekonomistleri ve kredi değerlendirme kuruluşlarının yetkilileri tarafından da ifade ediliyor. Ekonomik göstergeler, bu sıkıntılı dönemin etkilerinin yavaş yavaş azalmaya başladığını ortaya koyuyor, bu son derece sevindirici bir gelişmedir.
Mesela kapasite kullanım oranlarında son gelen veriler bir ay önceye göre 3,6'lık bir artış yaşandığını ortaya koyuyor. Mart ayı işsizlik rakamları yüzde 15,8 olarak açıklandı ve orada da bir önceki aya göre az da olsa bir düşüş kaydettiğimiz görülüyor.''
Erdoğan, Şubat ayından Mart ayına, iş gücü arzının yaklaşık 342 bin kişi artığına işaret ederek, ''Buna rağmen işsiz sayımız 25 bin kişi azalmış, bu son derece sevindirici. Umudumuz önümüzdeki dönemde bu eğilimin sürmesi, hatta bu iyimser tablonun daha da güzel seviyelere yükselmesidir''
KREDİ KARTLARI DÜZENLEMESİ
Başbakan Erdoğan, bu olumlu seyri korumak için çok yönlü olarak gerekli düzenlemeleri yaptıklarını ve vatandaşların her türlü mağduriyetlerine çözüm getirmeye çalıştıklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:
''Bildiğiniz gibi çok sayıda vatandaşımız kredi kartlarıyla ilgili çeşitli sıkıntılar yaşıyorlardı. Bu sıkıntıları gidermek için Hükümet olarak çok köklü bir düzenleme yapıyoruz. Hazine Müsteşarlığımız, Merkez Bankamız, BDDK ve Bankalar Birliği'nin ortak çalışmasıyla, 874 bin 657 kredi kartı borçlusu vatandaşımızı rahatlatacak çok önemli bir fırsat sunuyoruz. Kredi kartı ödemelerinde sıkıntı yaşayan vatandaşlarımızın bu fırsatı en iyi şekilde değerlendireceklerine inanıyorum, inşallah bu sıkıntılar bu yeni düzenlemeyle giderilecektir. Ekonomik durgunluğa bir çare olarak bildiğiniz gibi Özel Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi'ni 3 ay süreyle indirmiştik. Piyasalardaki canlanmayı teşvik amacıyla otomobil, beyaz eşya, bilgisayar ve mobilyada farklı oranlarda indirimler yaparak, bu süreyi 30 Eylül 2009 tarihine kadar bir kez daha uzattık. Bütün bu tedbirlerin amacına ulaşacağını, ekonomik canlanmanın kısa zamanda her alanda etkisini hissettirmeye başlayacağını tahmin ediyoruz. Burada hepimize düşen görev, Türkiye'nin istikrarını korumak, felaket senaryolarına itibar etmeden bütün enerjimizle yola devam etmektir.''