Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, küresel ekonomik krizin sona erdiği yönündeki beklentilerin, söylemlerin arttığına dikkati çekerek, ''(Türkiye IMF ile anlaşma yapmadan kendi imkanlarıyla, kendi uyguladığı yerli tedbirlerle bu krizi aşma noktasına geldi) diyenler çoğalmaya başladı'' dedi.
Dokuz Eylül Üniversitesinin (DEÜ) Sabancı Kültür Sarayı'nda düzenlenen 2009-2010 akademik yıl açılış töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, şu anda dünya tarihinin en büyük küresel ekonomik krizinin yaşandığını, sadece ABD ve Avrupa'nın değil, tüm dünya ülkelerinin az ya da çok bundan etkilendiğini anlattı.
Krizin ortaya çıktığı andan itibaren Türkiye'ye reçete yazanların olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
'''(Türkiye IMF'siz bu krizi atlatamaz, Türkiye bir an önce IMF ile anlaşmalı) diyenler oldu. Biz ise 'Hayır acelemiz yok' dedik. 'Bize siyasi müdahaleler yapıldığı sürece biz anlaşmayız' dedik. Sadece ekonomik noktada varsa reçeteler, bunları değerlendiririz. Finans noktasında varsa reçeteler değerlendiririz, çünkü Türkiye eski Türkiye değil. En küçük ekonomik krizde, hükümette bulunanlar ne yazık ki soluğu IMF'nin kapısında alıyordu. Çok yüksek faiz oranları ve her şartı kabul ederek stand by imzalıyorlardı. 'Biz bunu yapamayız' dedik, IMF ile masaya oturduk ve her ayrıntıyı müzakere ettik, etmeye de devam ediyoruz. Süre doldu, bugüne kadar yaklaşık iki yıl geçti. Mayısta iki yıl olacak ama biz halen imzalamadık.
Şimdi Türkiye'de bir IMF toplantısı başlıyor ve bu IMF toplantısının yapılacağı bölgeyi Türkiye 13 ayda inşa etti. Yerin dibinde 127 bin metrekarelik bir İstanbul Kongre Merkezi inşa ettik ve şimdi bu toplantılar şimdi burada yapılacak. 330 milyon liraya malettik. Ve burada 3 bin 500 kişilik bir ana toplantı salonundan tutunuz, aynı anda 850 toplantının yapılacağı odalara varıncaya kadar, 1500 metrekareden 750 metrekareye kadar birçok toplantı salonların olduğu merkez. Türkiye buna gücü kuvveti yeten bir ülke. IMF bunu gelip yerinde bizzat görecek ve kendileriyle tekrar konuşacağız. Ya evet, ya hayır. Biz aksi takdirde yolumuza yine devam ederiz. Çünkü bu noktada biz içerde enerjimizi kaybetmeyelim. Türkiye 7 yıl önceki durumdan bugüne nasıl sıçradıysa bu sıçramasını da bundan sonraki süreçte farklı şekilde devam ettiririz. Krize ilişkin iyimser beklentiler arttı. Bittiğine dair yaklaşımlar çoğaldı. Gerek uygulamanın içinde olanlar, gerekse bu konudaki teorisyenler düşüncelerini ortaya koyuyor. 'Türkiye IMF ile anlaşma yapmadan kendi imkanlarıyla, kendi uyguladığı yerli tedbirlerle bu krizi aşma noktasına geldi' diyenler çoğalmaya başladı.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye'de bugün bile modern yaşamın kesintiye uğrayacağına, insanların yaşamlarına müdahale edileceğine dair korkunun bulunması abesle iştigaldir. Birileri bu kaygıyı büyüterek, buradan nemalanmak istiyor'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Dokuz Eylül Üniversitesinin 2009-2010 akademik yılı açılış töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'deki gençlerin asla aşağılık kompleksi içinde olmaması gerektiğini söyledi. Türkiye'nin yıllar boyunca küçük meselelere takılıp kaldığını belirten Başbakan Erdoğan, şunları ifade etti:
''Son 40-50 yıldır döne döne tartışılan meselelere bakınız, incir çekirdeğini doldurmayacak meseleler. Toplum üzerinde psikolojik baskı oluşturuldu, sanal korkular oldu. Türkiye'de hala bugün bile modern yaşamın kesintiye uğrayacağını, insanların yaşamlarına müdahale edileceğine dair korkunun bulunması son derece abesle iştigaldir. Birileri bu kaygıyı büyüterek, buradan nemalanmak istiyor. AB ile tam üyelik müzakerelerini sürdüren, insan hakları konusunda bu kadar duyarlı siyasi iktidardan en son beklenecek olan demokrasi ve hukuk dışı girişimlerdir.''
Türkiye'deki koalisyon dönemlerinin son bulduğunu, tek parti olarak iktidar olduklarını söyleyen Erdoğan, çok büyük oy oranıyla milletin teveccühüne mazhar olduklarını dile getirdi. Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Milletimizden aldığımız yetkiyi kötüye kullanma eğilimine tevessül etmedik, etmek isteyenlere de taviz vermedik. Dış politikada her türlü hakkın savunucusu olduk. Demokrasinin, hukukun savunucu olduk, olmaya da devam ediyoruz. Çetelere karşı hukuk dışı örgütlenmelere karşı geri adım atmadan mücadele verdik, vermeye devam ediyoruz. Anayasamızdaki 4 temel ilkeyi eşit ele aldık. Türkiye'nin geldiği bu seviyeden sonra geriye dönüş asla söz konusu olmaz, olmaz. Bu ülkenin zayıflatılmasına da göz yummayız, yumamayız.
Bir başbakan olarak, mahalle aralarında kapı çalan bir insanım ve bunu yaparken sosyal devlet olmanın ilkesi gereği yapıyorum, yapmak zorundayım. Arkadaşlarımla beraber bunu yapıyorum. Sadece evinde oturup, oradan Türkiye'yi seyreden bir başbakan değilim. 81 vilayetin tamamına gittim. Şöyle bir bakın, şantiyelerini gezen kaç başbakan görürsünüz? Bu şantiyelerin hepsine bakanları yanıma alıp gidiyorum, yerinde görüyorum. Hızlı tren çalışıyor mu, otoyollar devam ediyor mu, bölünmüş yollar devam ediyor mu? Yoksa bürokrat gelir önünüze raporu koyar. Teoriyle pratiği buluşturacaksak, bunu yerinde görmek zorundasınız.''
DEMOKRATİK AÇILIM SÜRECİ
Türkiye'de yaşam tarzını geliştirme, özgürlükleri ilerletme yolunda çalıştıklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, bu yolda birinci temel taşın eğitim, ikincinin sağlık, üçüncünün adalet ve dördüncünün emniyet olduğunu kaydetti.
4 temel taş üzerinde yükselen bir Türkiye istediklerini dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Hiç kimsenin yaşam tarzına hiç kimse karışamaz, özgürlüklerini kısıtlayamaz ve bunların karşısında ilk duracak olan da biz oluruz. Bütün adımlar atılırken, biz bu dönem içerisinde bir milli birlik projesinin adımını attık ve demokratik açılım sürecini başlattık. Terör artık son bulsun istiyoruz. İçeriğinde birçok başlıklar var, olacak. Ülkemizde ne kadar etnik unsur varsa adımlar atmamız lazım. Alevi vatandaşlarımızın sorunları var, adımlar atmamız lazım. İşsizlik sorunumuz var, adımlar atmamız lazım. Üniversitenin sorunları var, adımlar atmamız lazım. Sıfırlayabilir misiniz? Hayır, ama minimize ederiz. Bunu başarmak çok çok önemli bir netice, ama bunu milletle başaracağız. Biz başaracağız dersek yanlış olur. Biz koordine ederiz, bunu azami mutabakat zemininde çözmek zorundayız. Büyük ülke, güçlü devlet açılımlardan bir şey kaybetmez, tam tersine kazanır biz buna inanıyoruz.''
Bir ildeki, bölgedeki sorunların ülkenin tamamını etkilediğini belirten Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Hakkari'de bir üniversite olsa, oradaki gençlerin belli bir kısmı Hakkari'de yüksek tahsilini yapacaktır. Aynı şekilde Muş'taki ilinde kalacaktır, ama biz bunları başaramadık. Ondan dolayı oranın çocukları adım atamadılar. Türkiye 21. yüzyılda bu meselelerini tartışamaz, bu meseleyi çözmek zorundayız. Biz son derece samimi yola çıktık. Kazanan Türkiye olacaktır, kazanan 81 vilayetimizin tamamı, kazanan İzmir olacaktır, bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. İzmir'de de anaların oğullarının yollarını gözlediğini, İzmir'de nice ocaklara ateş düştüğünü biliyoruz. Terörle mücadeleden taviz vermemiz mümkün değil. Hiç kimse kendini hukukun üstünde göremez. Biz demokrasiden taviz vermeyeceğiz, suçla mücadeleyi sürdüreceğiz ama hukukun üstünlüğü ilkesinden taviz vermeyeceğiz.'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin olması gereken, bulunması gereken konuma doğru emin adımlarla ilerlediğini belirterek, ''Türkiye yıllardır özlemini duyduğu öneme kavuşuyor. Türkiye, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifade ettiği muasır medeniyetler seviyesine her zamankinden çok daha yakın bir mesafede bulunuyor'' dedi.
Sabancı Kültür Sarayı'ndaki Dokuz Eylül Üniversitesinin (DEÜ) 2009-2010 akademik yılı açılış töreninde konuşan Erdoğan, İzmir'in, Ege'nin, hatta tüm Türkiye'nin takdirlerini kazanmış olan DEÜ'nün açılış heyecanını paylaşmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
ABD'ye yaptığı son temaslarından bahseden Başbakan Erdoğan, ABD'deki bir üniversitede öğrencilerle bir araya geldiğini, arzusunun bu tür adımları hiç çekinmeden heyecan dolu bir şekilde Türkiye'de de atmak olduğunu söyledi. ABD'deki Türk öğrencilerin yanı sıra yabancı öğrencilerin de gündemi çok yakından takip ettiklerine şahit olduğunu, Türkiye'ye ilişkin, bölgesel meselelere ilişkin çeşitli sorular sorulduğunu, Türkiye'nin bölgeye ve küresel meselelere bakışının merak edildiğini kaydeden Erdoğan, 2002 yılında Türkiye'deki yerleşik yabancı medya kuruluşu temsilcisi sayısının 35 iken, bugün bu rakamın 265'e ulaştığını, son 7 yılda Türkiye ile ilgili yazılan makalelerin, haber sayılarının arttığını vurguladı.
Türkiye ile ilgili master tezi, doktora tezi gibi akademik incelemelerin katlanarak arttığını, sadece medya mensuplarının değil, çok sayıda akademisyen ve araştırmacının da Türkiye'nin değişim, dönüşümünü yakından takip ettiğine dikkati çeken Başbakan Erdoğan, BM'nin 64. Genel Kurulu ve G-20 zirvesi nedeniyle bulunduğu ABD'de 6 gün boyunca çok sayıda ülke lideriyle görüştüğünü, 32 ikili görüşme yaptığını, birçok ayak üstü sohbette bulunduğunu, program yoğunluğu nedeniyle birçok görüşme talebini de yerine getiremediğini söyledi.
TÜRKİYE'NİN YENİ DURUMU
New York'ta Türk vatandaşlarıyla bir araya geldiğini de dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
''Burada durumu bir kez daha teyit etme imkanı bulduk. Yurtdışındaki vatandaşlarım Türkiye Cumhuriyeti pasaportunu gururla taşıyor. Türk lirasını gururla taşıyor. Birin yanında artık 6 sıfır yok. Eskiden 'zengin' milyoner olana deniyordu, o hale geldik ki 1 milyona tuvalete gidiyorduk. Şimdi tekrar aslına dönüş gerçekleşti ve paramıza değer kazandırdık diye eleştiri almaya başladık. 'Türk lirası çok değerli' demeye başladılar. Türk lirasının değer kazanmasıyla dünyada nereye geldiğimiz çok açık, net ortaya çıktı. Türk lirasının değerini koruma yasası yok mu, var. Niye buna rağmen bu eleştiriler yapıldı? İki ucu keskin bıçak. İşte burada biz durumu çok iyi değerlendirmek ve kararlı bir şekilde cesaretle yolumuza devam etmek durumundayız. Türkiye nihayet olması gereken, bulunması gereken konuma doğru emin adımlarla ilerliyor. Türkiye yıllardır özlemini duyduğu öneme kavuşuyor. Türkiye Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifade ettiği muasır medeniyetler seviyesine her zamankinden çok daha yakın bir mesafede bulunuyor. Benim özellikle üniversite öğrencilerimizden beklediğim husus şudur, özgüveniniz tam olacak. Bu ülkenin evladı asla bir aşağılık kompleksi içinde olmayacak ve olmamalı. 'Ben yaparım' diyecek, 'Biz yaparız' diyecek.''
''İŞSİZLİK AZALACAK''
Türkiye'nin artık çok farklı kulvarda ilerlediğini, güçlü lider ülke olma yolunda kararlılıkla yürüdüğünü ifade eden Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Birçok sorunumuzu çözdük. Çözüm yoluna da koyduk. Mevcut sorunlarımızı uzlaşı içinde, mutabakat içinde çözmenin gayretindeyiz. Küresel krizin aşılacağını biliyoruz. 2010 bunun ciddi başlangıcı olacak ve 2010'dan itibaren pozitif büyüme beklentilerimizi kamuoyuna orta vadeli programda açıkladık. Krizin sona ermesiyle birlikte üniversite gençliği başta olmak üzere tüm gençlerimizin işsizlik kaygısında biraz daha azalma olacak. Gençler, bakınız her üniversiteyi bitiren veya tüm halk iş sahibi olur diye bir kaide yok. Dünyanın hiçbir yerinde, ABD başta olmak üzere halkının tümüne iş sağlamıştır diye bir gerçek yok. Bakın şu anda onlar da yüzde 7-8 oranlarına varan işsizlikle uğraşıyor. İspanya, buyurun yüzde 18 işsizlikle başbaşa. Biz ise şu anda yüzde 13'deyiz. Tabii ki mücadelemizi vereceğiz. Bunu daha aşağıya çekmenin gayreti içinde olacağız. Göreve gediğimde 10.7 idi, şu anda krize rağmen yüzde 13'deyiz. Bunu hiçbir zaman iyi bir yerdeyiz demek için söylemiyorum. Bunu kesinlikle tek haneli orana düşürmek durumundayız. Onun için de gerek tarım endüstrisinde, gerek hizmet sektöründe yoğun çalışma yapmak suretiyle bunları düşürmenin gayreti içinde olacağız.'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eğitim söz konusu olduğunda hiçbir mazereti engel olarak kabul etmediklerini, iktidarları sürecinde eğitimi bütçeden en fazla pay alan kalem haline getirdiklerini söyledi.
Dokuz Eylül Üniversitesinin (DEÜ) Sabancı Kültür Sarayı'ndaki 2009-2010 akademik yıl açılış töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, eğitimin ve gençlerin öneminden yıllarca bahsedildiğini ancak gençliği en iyi şekilde hazırlayacak çalışmalar konusunda taşın altına el konulmadığını belirtti.
Üniversite kampüslerinde ''Eğitime bütçe'' sloganları atıldığını bildiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Eğitim söz konusu olduğunda hiçbir mazereti engel olarak kabul etmedik. İktidarımız sürecinde eğitimi, bütçeden en fazla pay alan kalem haline getirdik. Cumhuriyet tarihinde ilk kez merkezi bütçeden eğitime en çok pay ayıran hükümet olduk. 2002 yılında 7.5 milyar lira olan Milli Eğitim Bakanlığı bütçesini, 2009 yılında yüzde 267 artışla 27.5 milyar liraya çıkardık. Aynı dönemde yüksek öğrenim bütçesini 2.5 milyar liradan 8.8 milyar liraya çıkardık. Yine üniversitelerimizde, araştırma geliştirme faaliyetleri için ayrılan bütçeyi 5 katına çıkardık. Yeterli mi, değil... Daha fazla adımlar atmalıyız. Dünyanın en güçlü 10 ekonomisine girme hedefimizde Ar-Ge çalışmalarının hayati önemi olduğunu düşünüyoruz.
41 devlet, 22 vakıf üniversitesi olmak üzere bu dönemde 63 üniversite kurduk. 81 ilin tamamını üniversiteye kavuşturduk. Yeni kurduğumuz 41 üniversiteye 81 bin kadro verdik. Bunları iyi görmemiz lazım, iyi düşünmemiz lazım. Tabii sadece üniversitelerimize baktığımız zaman az kadro var, haklısınız ama olayın bütününü göreceğiz. Ormanın dışındaki ağaca sadece bakarsak, o bizi yanıltabilir ama biz ormanın bütününü görmek zorundayız. Akademik ihtiyacı karşılamak için başta ABD olmak üzere birçok ülkeye yüksek lisans ve doktora yapmak için öğrencileri gönderiyoruz. Bugüne kadar 1585 öğrencimizi Milli Eğitim Bakanlığımız, 285 öğrenciyi YÖK aracılığıyla lisansüstü ve doktora için yurt dışına gönderdik.
Bir müjdeyi de vereyim, Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Meslek Yüksekokulu artık bir fakülte haline geldi. Dün Bakanlar Kurulunda imzadan çıktı. Tabii üniversite öğrencilerimizin daha iyi şartlarda eğitime devam etmeleri için burs ve yurt imkanlarını önemli ölçüde iyileştirdik. Yurtlarımızda her odasında banyo, tuvaleti olan odalar gelişiyor. İzmir'de de bu yeni yurtların yapımını bu noktada hızlandıracağız.'' HARÇLAR SORUNU Üniversitenin açılış töreninde öğrenciler adına konuşan DEÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 3. sınıf öğrencisi Merve Sağlamer'in harçlarla ilgili eleştirisine de değinen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Merve kardeşimiz az önce özellikle harçlar konusuna değindi. Bunun spekülasyonu çok yapıldı. Bunu maalesef ideolojiye kurban edenler çok oldu. Sonunda ne olduğu ortada. Fakat harçların da yine Kredi Yurtlar Kurumu tarafından ödendiğini hatırlatmak durumundayız. 2002 yılında sadece 45 liraydı burs miktarı, şu anda 180 lira. Sabah kahvaltısı, akşam yemeğine, Kredi Yurtlar Kurumu olarak söylüyorum, orada kalan öğrencilerimize ayrıca destek veriliyor. Adeta sabah ve akşam yemekleri bedavaya geliyor. Bunu da hatırlatmam lazım. Yine yüksek lisans öğrencilerinin bursunu 90 liradan 360 liraya, doktora öğrencilerinin bursunu 135 liradan 540 liraya çıkardık. Bunları iktidarımız yaptı. 8-6 kişilik odalar noktasında da yurtlarla ilgili adımları süratle atacağız. İzmir'in sıkıntısı bu konuda. Döner dönmez bakanımla da Kredi Yurtlar Kurumu Müdürüyle ayrıca görüşeceğim. Bundan sonra yüksek öğretimin kalitesini artırmaya, gençliğimize destek olmaya da devam edeceğiz. Bizim için olmazsa olmazdır. Bunun farkında olan bir iktidar olduğumuzu özellikle bilmenizi istiyorum. Kamunun tek başına gayretleriyle üniversitelerin gelişmesi mümkün değil.''
"GENÇLER ÖZVERİDE BULUNMALI''
Gençlerin, eğitim kalitesini artırmak, uluslararası rekabette öne çıkmak için gayret göstermesi ve özveride bulunması gerektiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, üniversite kütüphanesinin yerini bilmeden mezun olan öğrenciler bulunduğunu kaydetti. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu, kamunun girişimleriyle çözülecek bir sorun değil. Teknolojiye ayak uydurun. Bakın biz şu anda geldik, dedik ki 'Türkiye'nin 4 bir yanına ilköğretim, ortaöğretimde bilişim teknolojisi sınıfları kuracağız' dedik ve yüzde 95 e ulaştık. ilk ve orta öğretimde bilişim teknolojisi sınıfları var. ADSL sistemini oralara bağladık, artık dünya ile buralar görüşüyor. Şemdinli'de, Yüksekova'da, Patnos'ta bunu görürsün. Ama daha önce bunları görmek, bırakın konuşmak, düşünmek mümkün değildi. Artık bu noktaya geldi. 800 bine yakın bilgisayar gönderdik okullara. Duygulandığım, sevindiğim nokta, Güneydoğu'ya, Doğu'ya gittiğimde çocuklar benden artık para istemiyor. Çocuklar bana, 'Tayyip amca, başbakanım, bana bir laptop alır mısın?' diyor. Buraya geldik. Bu, Türkiye'nin değişim, dönüşüm sürecinde olduğunu gösteriyor. Bizler kendini dar alanlara kapatmayan, kısıtlı alanlar içinde kalmayan, geliştiren öğrenciler görmek istiyoruz.
Üniversiteler sadece öğretim veren kurumlar olmamalı, aynı zamanda eğitim veren kurumlar olmalı. Bu değişimi de yaşamak durumundayız. Üniversiteler sosyal faaliyetler sunan, iş ve gelecek ilişkilerinin kurulacağı yerler olmalı. Üniversiteler özgür, özgün düşüncenin yeşermesi gereken ortamlar olmalı. Bakınız ABD'deki üniversiteler dünya liderlerini, dünyanın tanınmış simalarını, bilim adamlarını, politikacılarını ağırlıyor. Onların bilgilerinden, tecrübe edinebiliyorlar. Ama bizde geçmişte konuşma yapmak için kampüse gelen liderlerin, politikacıların çirkin şekilde protesto edildiklerine veya edileceklerine şahit olduk. Özgür düşüncenin savunucusu olması gereken gençlerin, düşüncelerin özgürce ifade edilmesine tahammül edemedikleri dönemler oldu. Sudan bahanelerle kendi öğrencisini bile üniversite dışında tutan tutumla biz uluslararası rekabete giremeyiz. Zihniyet devrimini gerçekleştirmemiz gerektiğine inanıyorum. Yeni durumlara, şartlara ayak uydurmamız gerektiğine inanıyorum. Ülkem adına, üniversitelerimiz adına, gençlerimiz adına son derece umutluyum. Üniversitelerimizin, Türkiye'nin yeni konumuna ayak uyduracaklarına, Türkiye'ye ışık tutan, yol açan konuma ulaşacaklarına bütün kalbimle inanıyorum.'' NOTLAR Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından başlayan törende, DEÜ'yü tanıtan film gösterildi.
Törene Başbakan Erdoğan'ın yanı sıra Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nükhet Hotar, İzmir Valisi Cahit Kıraç, İzmir'deki üniversitelerin rektörleri, AK Parti İzmir milletvekilleri, öğretim üyeleri, öğrenciler katıldı.
DEÜ'nün yeni akademik yılının açılışı nedeniyle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin telgraf gönderdi.
Açılış töreninin düzenlendiği salonda alınan yoğun güvenlik önlemleri dikkati çekti. Üniversite öğrencilerinin salonun balkon kısmında törene katıldıkları gözlendi.
Törende üniversite öğrencileri adına DEÜ Fen Edebiyat Fakültesi öğrencisi Merve Sağlamer konuşma yaptı. DEÜ Devlet Konservatuvarı Orkestrası, Ferit Tüzün'ün ''Esintiler'' adlı eserini çaldı.
İlk dersi ise Topkayı Sarayı Müzesi Müdürü İlber Oltaylı verdi.
DEÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün, Başbakan Erdoğan'a plaket verdi.