Avrupa'ya seyahat eden Türk tatilciler olarak her zaman önce İtalya, Fransa veya İspanya'yı gezer, sonrasında da Mısır veya Balkanlar coğrafyasına ilgi gösteririz. Bir gezgin edası ile İskandinav başkentlerini sokak sokak arşınlarken, karşımıza o kadar güzel manzaralar, o kadar ilgi çekici doğa olayları çıkar ki, bugüne kadar böyle bir güzelliği neden keşfetmediğinize hayıflanırsınız. Peki neden rüya başkentleri? Karı-kışı, baharları ve yazı birbirinden ayrı güzellikte bir doğası olduğu için mi? Yoksa yüzlerce sanatsal etkinliği, birbirinden ilginç müzeleri için mi? Dizayn harikası ürünleri dünyaya tanıtan önemli markaları için mi? Fiyordları, denizi, gölleri, ilginç köprüleri veya enteresan binaları için mi? Sokaklarında yürürken kendinizi dünyanın en medeni ülkesinde tertemiz bir ortamda bulduğunuz için mi? Cevabı aslında hepsi belki de çok daha fazlası... "İskandinavya'nın mevsimi yaz aylarıdır, kışın çok soğuk" diye düşünenler için de birkaç çift sözümüz olacak. Hava hemen hiç rüzgârlı olmadığından ne kadar soğuk olduğunu kesinlikle hissetmiyorsunuz. Kurban Bayramı'nın ekim ayının sonu olması nedeniyle, henüz sonbaharın yaşanması İskandinav başkentlerine muhteşem bir güz görselliği katacak.