Taksim Parkı: Önce otelin tepesinden bak, sonra konuşalım
Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Erhan Erol ile birlikteydim dün. Kentsel dönüşüm projeleriyle ilgili önemli şeyler öğrendim. (Bunları daha sonra yazacağım.)
Sohbet esnasında aynı zamanda hekim olan Başkan'a, "Buralarda yeşil az" dedim ve cıvıl cıvıl olan ama pek az ağacı bulunan Bağlarbaşı Caddesi'ni örnek verdim.
Bunun üzerine... Hani "bir söyle, bin ah işit" denir ya... İşte tam öyle bir durumla karşılaştım. Başkan Erhan Erol özetle şöyle dedi:
Parkta çıkar mücadelesi
Peki, çıkarların çatıştığı böyle bir ortamda ne yapmalı? Başkan'ın çözümü şöyle:
Taksim'e nasıl düşünmeli?
Aklımda sürekli Taksim meselesi olduğu için Başkan'ın söylediklerini o bağlamda da dinledim.
Mesela New York bir beton ve asfalt yığınıdır. Ama devasa bir "Central Park" vardır ki muhteşemdir. Küçük parklar azdır ama orta boy parklar da vardır.
Ya otel ve alışveriş merkezi yapılmak istenen... Bu yüzden de tartışmalara, hatta kavgalara yol Taksim Gezi Parkı? Onu nasıl ele almalıyız?
Bu konuda laf üreten insanlara kulak verebilmem için bir şartım var: Meydandaki The Marmara Oteli'nin en üst katına çıkıp, çevreye bakmış olmak.
Sen önce dediğimi yap!
Bakanın göreceği manzara şu:
Kendisini bir beton okyanusunun ortasında bulacak. Göz alabildiğine bir yapılaşma... Bu yapılar arasından, diken gibi fırlamış yüksek binalar...
Sonra aşağıya bakacak... Gezi Parkı'nı görecek... Ve işte o anda içinde bir ferahlık hissedecek. "Oh ya, nihayet toprak, nihayet yeşil alan..." diyecek.
Ondan sonra da aklına, o yeşil alanı yok edecek olan kışla taklitçisi otel ve alışveriş merkezi gelecek. Bir anda yüzü buruşacak; kendini kıstırılmış hissedecek.
Bana inanmayan otelin tepesine çıkıp baksın. Bu dediklerimi hissetmeyen; buyursun parkı da betonlaştırsın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.