İdris Kardaş

İdris Kardaş

23 Temmuz 2018, Pazartesi

Armes Deutschland - Fakir Almanya

"Küçükken seçmelere katılırdım. Topu uçarcasına sürerdim, attığım şutlar kalecinin kulağını sıyırırdı. Yine de seçilemezdim. Sanki hep ismi Markus ya da Michael olanlar seçiliyor gibiydi. Ama ben zoru başardım."

Alman milli takımının değişmez oyuncusu, 2014 dünya kupasını kaldırmış Mesut Özil'in bu sözleri çok şey ifade ediyor. Sadece hayallerin başarıya ulaşması değil mesele. Basit bir başarı hikayesi değil zira onunkisi. Irkçılığın, İslamofobya'nın bu derece yüksek olduğu bir coğrafyada başarmış olmak hiç kolay değil. Özil bunu başarmış biri.

Özil ve arkadaşları Başkan Erdoğan ile fotoğraf çektirip formalarını hediye ettikten sonra Almanya'daki ırkçılar tarafından kıyamet koparıldı. Meselenin ne olduğu çok açıktı. Müslümanlar için, Ortadoğu halkları için çok büyük bir değeri olan; demokratik seçimlerle başa gelmiş ve küresel sistemin adaletsizliklerine muhalif olan Erdoğan ile birlikte olmak İslamofobikler ve küresel vesayet odakları için çok büyük bir suç. Zira boğmak istedikleri, itibarsızlaştırmak, silikleştirmek istedikleri bir direnişin sembolü Başkan Erdoğan.

Mesut Özil ve arkadaşları dünyanın en önemli takımında, dünya kupasını kaldıran takımında futbol oynarken, popüler kültürün tam merkezinde bulunurken Erdoğan ile yakınlık kurmaları, tüm sistemi alt üst etti haliyle. Kendi kimliğiyle, geldiği yerle ve değerleriyle, Müslümanlığıyla barışık olan, bunları kendi kimliğinin bir parçası olarak gören değerli Mesut Özil'in geri adım atmaması ona yönelik linç ortamını daha da güçlendirdi maalesef. En sonunda demokrasi, ırkçılık, çok kültürlülük ve benzeri alanların tamamını ilgilendiren çok değerli bir manifesto ile Alman milli takımını bıraktığını açıkladı.

Bu noktadan sonra bizim yapmamız gerekenler var. Öncelikle devletin bu konularla ilgili kurumları Mesut Özil'in bu direnişini desteklerse çok değerli bir hamle yapmış oluruz.

"Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı" mı ilgilenir yada başka bir kurum mu bilemem. Ama gönül ister ki birileri Alman gazetelerine, Avrupa gazetelerine "Fakir Almanya" başlıklı ilanlar verseler. Almanya'nın demokrasiden, çok kültürlülükten, farklı görüşlere saygıdan, entegrasyondan ne kadar yoksun olduğunu, dünya demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçecek bir linç ortamını barındırdığı için de tarihsel olarak suçlu olacağını cesur cümlelerle ifade edebilseler,

Bu ilanları kendi kurumsal adlarına veremeseler de sivil toplum kuruluşlarını destekleyerek onlara yaptırsalar,

Sosyal medyanın her alanında Mesut Özil'in yazdığı manifesto dünya kamuoyuna ulaştırılsa, bununla ilgili farklı çalışmalar yapılsa,

Medyanın her türlüsü basılı medya, görsel yada internet medyasında ilanlar verilse, Arap medyası, Batı medyasında yazılar çıkarılması için telkinlerde bulunulsa,

Avrupa'daki tüm ülkelerde ırkçılığın geldiği boyuta bu olay üzerinden dikkat çekilse ve bunu Türk yada Müslüman sivil toplum kuruluşları üstlense, bu konularda bildiriler, açıklamalar yapılsa, Arap kamuoyunun bu konuya ilgisi çekilse, Arap gazetelerine ilanlar verilse, Müslüman dünyanın ilgisi bu ayrımcılığa çekilse ve direniş alanı genişletilse,

Bu çalışmaların tamamına devletin ilgili organları da destek verse çok değerli olurdu.

Popüler kültürün en önemli öğesinin futbol olduğu aşikar. Dünya kamuoyuna bu ırkçılık ortamını, farklılıklara karşı hoşgörüsüz ortamını anlatmak için bundan daha iyi bir fırsat olamaz.

Zira Almanya'nın ve genel olarak Avrupa'nın sahip olduğu ırkçılık, yabancı ve mülteci düşmanlığını gündeme getirecek yegane ahlaki meşruiyete sahip olanlar bizleriz. Tekrar edeceğim ama bu çok iyi bir fırsat.

Tehlikenin farkında olmalarını anlatmak için iyi bir fırsat.

Mesele Mesut Özil'in çocukluktan itibaren kurduğu hayallerin yıkılması değil sadece.

Avrupa'nın ürettiği ve gün geçtikçe de artan bu faşist siyasi ortamın dünya barışı ve demokrasisi için büyük bir tehlike olduğunu anlatabiliriz. Dünyanın en fazla mülteci barındıran ülkesi olarak Avrupa'nın Mesut Özil özelinde sahip oldukları zihniyeti eleştirmeliyiz. Her yerde yapmalıyız bunu.

Devletin ilgili kurumları, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, medya ve diğer kesimlerden herkes bu konuda Mesut Özil'i yalnız bırakmamalı. Zira bugün onu yalnız bırakırsak bir daha hiç kimse Türkiye ile ilgili değerlerini, inanışlarını, kimliğine olan vurgusunu özgürce yapamaz hale gelir. Nice Mesut Öziller çıkacaktır ileride. Onların cesaretle, sağlam iradeyle, geldikleri kültürle ve değerleriyle barışık olması için Mesut Özil'in yanında olmalıyız. Bunu da tüm dünyaya haykırabilmeliyiz. Hem kendi gücümüzü göstermek açısından hem de Özil'in gurur duyduğu Müslüman kimliğinin gücünü azımsayamayacaklarını görmeleri açısından bu çok önemli.

SON DAKİKA