CHP’yi milletçe alkışlıyoruz!

Haziran seçimlerinin en ilginç fenomeni galiba 'yeni CHP' olacak. Ortada yeni bir fikir, yeni bir gelecek tasavvuru ve projesi yok. Milletvekili aday listesi de epeyce vasat ama artık yeni bir reklamcıları var. Ayrıca ABD'den meşhur bir seçim strateji şirketi ile de anlaşmış durumdalar. Dolayısıyla önümüzdeki iki aylık sürede epeyce yaratıcı ürün ve hamle görmeye hazır olmalıyız. Bu çaba gerekli, çünkü dört yıllık bir seçimsiz döneme girerken CHP'nin yüzde 20 civarına inmesi Kılıçdaroğlu'nun sonu olabilir. Bu hiç de az ihtimal değil, çünkü HDP'nin baraj geçmesi için CHP tabanında toplumsal bir isteklilik yaşanıyor ve bu da söz konusu partiye doğru kaymalara yol açıyor. CHP'nin iyi bir kamuoyu stratejisi sayesinde oylarını korumak bir yana yükseltmesi lazım ki parti içi istikrar korunabilsin.
Bu nedenle seçime yönelik ilk reklam kampanyasını herkes merakla bekliyordu. Geçen hafta İstanbul mitingine paralel olarak televizyon ekranlarından bir reklam filmi sunuldu. Adı 'milletçe alkışlıyoruz' olan bu reklamın başında çeşitli mesleklerden kişileri son derece sert ve ciddi ifadelerle bizi süzerken izliyoruz. Derken hep birlikte alkışlamaya başlıyorlar ve dış ses aynı ciddiyetle bunun 'Özgürlüğe, adalete, laikliğe, demokrasiye ve cumhuriyete zulmeden malum zihniyete protesto alkışı' olduğunu söylüyor. Bu alkışın 'Türkiye'yi yaşanmaz bir ülke haline getirenlere meydan okuma' olduğunu vurguluyor. 'Avuçlarımızı patlatırcasına alkışlıyoruz' dedikten sonra vurucu slogan geliyor: 'Gelin oy verin, gitsinler'.
Reklam metni ülkeyi yaşanmaz hale getirenlerin kim olduğunu herkesin bildiğini varsayıyor. 'Gitsinler' derken de tabii ki AKP'nin iktidardan gitmesi kast ediliyor. Bu yaklaşım CHP'nin AKP tabanından oy alma ihtimaline inanmadığını göstermekte. CHP için siyasi muhatap sadece laik kesimin AKP karşıtı olan kısmı. İyi de bu kitlenin oy oranı ne olabilir? Tüm muhalefeti birlikte ele alsak bile kabaca yüzde 40. Anlaşılan CHP'nin siyasi tahayyülünün sınırı bu kadar. Amaç söz konusu yüzde kırkın otuzunu almak. Ne var ki bu durumda HDP neredeyse kesinlikle barajın altında kalacak, AKP'nin zaferi daha da belirginleşecek ve o korkulan başkanlık sisteminin yolu açılacak. Nitekim ilk kez bu seçimde AKP ana muhalefet partisi CHP'nin olabildiğince yüksek oy almasını istiyor…
Belki de stratejistler CHP'nin yüzde 25'de kalmasını başarı olarak tanımlamış ve ürettikleri söylemle bunu sağlayabileceklerini düşünmüşlerdir. Ancak söz konusu kampanyanın yenilginin, vizyonsuzluğun ve çaresizliğin itirafı olduğunu da muhakkak bilmektedirler. Düşünün ki on üç yıllık AKP iktidarından sonra CHP'nin topluma söyleyebildiği tek şey bu iktidardan kurtulma hayalinden ibaret. Görünen o ki CHP'nin hayata, insanlara ve geleceğe dair söyleyebileceği hiçbir şey yok. Eğer olsaydı reklam şirketinin bundan yararlanmak istemeyeceği düşünülemez. Oysa seçimler her zaman yarınla ilgilidir ve siyasi partiler de bunu vaatlerle ayakta tutarlar. CHP'nin bu alanda ne denli verimsiz olduğunu Kılıçdaroğlu'nun konuşmalarından anlıyoruz. CHP liderinin tek vaadi herkese bir maaş ikramiye! AKP'nin popülizmi kategorik olarak mahkum ederek yüksek oranlarla seçimler kazanmasının ardından, ana muhalefetin hala eski patetik retoriğe saplanması çok garip.
CHP tek amacı AKP'nin gitmesi olan seçmenlere hitap ederek oy yükselteceğini sanıyor ve yanılıyor. Çünkü hiçbir seçmen salt negatif bir kaygı ile sandığa gitmez. Eğer tek kurşunu buysa CHP'nin hedef olarak yüzde 20'yi düşünmesi daha gerçekçi olur.