Demek ki Türkiye'de otoriter bir rejim yokmuş. Demek ki Türkiye'de adil ve şeffaf seçimler yapılıyormuş. Demek ki Türkiye, canlı demokratik sistemin kurallarına göre işleyen özgür bir ülkeymiş.
Bunları söylüyorum çünkü sandıktan Ak Parti tek başına iktidar olarak çıksaydı, yabancı basın kaynaklarının büyük çoğunluğu tam tersini yazacaktı. Türkiye gittikçe ototriterleşiyordu, seçimlere hile karıştırılıyordu ve demokratik rejimin sonuna geliniyordu. Nitekim seçim öncesinde de yazıyorlardı.
Bu da bize gösteriyor ki yabancı basının eleştirilerinde önemsediği esas nokta Türkiye'deki Ak Parti iktidarının zayıflamasıdır ve bu eleştirilerin hepsi konjonktürel, gerçekliği yansıtmaktan uzak ideolojik okumalardan ibarettir.
Gelelim sonuçlara… Ak Parti, en yakın rakibine %16 oy fark atan, 76 şehrin hepsinden vekil çıkaran, %41 oy alan ve Türkiye siyasetini hegemonize etmeye devam eden bir parti. Ancak bu sonuç, tek başına hükümet kurmasına yetmiyor. Yani tarihinde ilk defa tek başına hükümet oluşturamayacak.
Bu da ister istemez, seçimin açık ara galibi olmasına rağmen, bir yenilgi hissiyatını da beraberinde getiriyor. Bu noktada Ak Parti'nin özellikle Kürt seçmenini HDP'ye kaybettiğini görerek hareket etmesi beklenebilir. Ancak çözüm süreci istikrarlı bir hükümet gerektirdiğinden bunu nereye kadar götürebilecek göreceğiz.
CHP anamuhalefet partisi olmasına rağmen %1'lik erimeyle karşı karşıya. Zaten çok da başarılı olmayan %25'lik oy oranının çevresinde dolanmaya devam edecek gibi görünüyor.