SERDAR KARAGÖZ

Türkiye'de ve Amerika'da Hayır demek

Anglosakson Amerikalıların genelde sıcakkanlı ve konuşmayı seven insanlar olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle entelektüel ortamlarda bulunan Amerikalılar, konuşmayı sevdikleri kadar soru sormayı ve dinlemeyi de seviyorlar.
Karşılarında bir Türk gördükleri zaman şu soru kaçınılmaz oluyor: "Türkiye'de neler oluyor?"
Ortalamanın üstü Amerikalı elit bir grup, Türkiye ile ilgili gelişmeleri belli ölçüde takip ediyor. Genelde turist olarak Türkiye'ye gelmiş olanlar, Türkiye politikasındaki gelişmeleri de gündemlerine zaman zaman alıyorlar. Referandum sürecini de bir şekilde duymuş olan bu sosyal çevrenin üyeleri yapılacak değişimleri okuyunca bunun "iyi bir şey" olduğu konusunda genelde hemfikirler.
Fakat soru şu: Kağıt üzerinde gayet iyi ve ilerici gözüken bu değişimlere hayır diyenler, neden hayır diyor?
Bu soruya "tatmin edici" bir cevap veremediğimi itiraf etmeliyim. Amerikalıların sosyal, ekonomik, politik ve benzeri hayat algıları son derece basit kurgulanmış durumda. Türkiye gibi karmaşık bir ülkeyi tam manasıyla anlayabilmeleri kolay bir şey değil. Yapılacak değişiklikleri anlattığım Amerikalıların tamamı hayırcıların temel motivasyonunu bulmaya çalışıyor.
Mesela Amerikan algısına göre bu değişime direnenler "aşırı muhafazakârlar" olmalı. Türkiye'deki "muhafazakârların" aslında değişimin öncüleri olduğunu Amerikalılara anlatmak kolay olmuyor. Onların tabiri ile Türkiye'deki bu durum tam manasıyla "weird" (Garip) bir durum. Siyasi arenada değişim isteyenler" muhafazakârlar" ve bu değişime direnenler kendilerini "seküler ve modern" olarak tanımlayanlar, dediğimde hepten işler karışıyor. Amerikan algısını bildiğimden "solcular" bahsine hiç girmiyorum.
New York Times'ın 14. katındaki kafeteryasında anayasa değişimini tartıştığımız Amerikalı arkadaşım, "hayırcıları Amerika'daki hangi gruba benzetebiliriz?" diye sordu. Tam olarak benzetmek çok güç ama illa ki bir şeylere, birilerine benzetmek istersek kabaca Neo-conlara, Fox Tv'nin yayın politikasına ya da Bill O'Reilly'e ya da Glenn Beck'e benzetebileceğimizi söyledim.
"Mesela", dedi; "bu sizin hayırcılar Amerikalı olsalardı Manhattan'da yapılacak olan İslam Kültür Merkezine karşı çıkarlar mıydı?" Soru çok iyiydi. Türkiye'deki değişimin önündeki zihniyet yapısını işte bu soru gelince anlatabildiğimi hissettim. "Hepsi karşı çıkmasa da genel fikirleri olumsuz olurdu" dedim. AKM'nin yıkılıp, yenilenerek modern bir kültür merkezi haline getirilmesine karşı çıkanlar belirdi gözümün önünde. NYT kafeteryasında paranoya - yani yersiz korkular - üreterek iktidarlarını, ayrıcalıklarını, statükoyu devam ettirmek isteyenlerin benzer refleksleri olduğu konusunda hem fikir olduk.Ortak tanımlar çıkardık.
Bu zihniyet yapısının özgürlük algısı çok dar ve tahammülsüz. Bu zihniyet yapısının yukarıdan bakan, ötekileştirici bir özelliği var. Bu zihniyet yapısı, ulusal çıkarlar ya da güvenlik söz konusu olduğunda gözlerini insan haklarına ve demokrasiye hemen kapatan bir zihniyet yapısı.
Yeni "Makul Çoğunluk"
İster Amerika'da olsun, isterse Türkiye'de olsun bu zihniyet yapısının temel reflekslerini artık çok iyi biliyoruz.
Türkiye'deki Bu zihniyet sıradan insanları kendine katarak saplantılarını daha da derinleştirmemeli.
Bunun için Referandumla birlikte yeniden tanımlanması gereken "Makul Çoğunluk " gerekli özeleştiriyi yapmalı. Kişisel korku ve kaygılarından dolayı sadece bir reaksiyon olarak statukocu yapıya eklemlenmiş insanlar teskin edilmeli. Toplumun sağduyusu güçlendirilmeli, ortak akıl onarılmalı.
"Normal olmayanların" tespitini yapabilecek bir ortama doğru ilerliyoruz. Normalleşme için en önemli adım sağlıklı bir "normal olmayan" tanımı yapabilmektir. Özgürlükler ülkesi Amerika'da "normaller" değil "normal olmayanlar" tanımlanıyor.
Amerikan toplumu içindeki normal olmayanları marjinalize edebiliyor.
En son örneğini "Ground Zero"da kurulacak İslam Kültür Merkezi için yapılan anketlerde görüyoruz. Her geçen gün bu projeye Amerikan toplumunun bakışı değişiyor. Karşı olanlar azalıyor. Şiddetle karşı olanlar daha da azalıyor. İkinci örnek ise Kuran yakma eylemi yapan rahibe Amerikan toplumunun "bu kadar da olmaz" demesi.
Türkiye'de de böyle olmalı. Bireysel endişe ve kaygılarından dolayı kendini tam olarak güvende hissetmeyen kesimi, "normal olmayanlardan", "hastalıklı zihniyetten" ayırmalı ve her türlü çılgınlığa yeltenecek "hastalıklı" kesime de kendi özgürlük alanını da vererek "yalnızlaşmalarını" izlemeliyiz. Türkiye'deki "radikal statükocular" Florida'da kutsal kitap yakmak isteyen çılgın/anormal rahip gibi var olmalı ama yalnızlaşmalılar. Yalnızlaşıyorlar da zaten.
Yeni "Makul Çoğunluk" daha da genişletilmeli.
Bu kavramı istemeye istemeye kullanırken kesinlikle yalnızca referandumda evet oyu verenlerden bahsetmiyorum. Çünkü biliyorum ki referandumda hayır oyu verenler sadece Sezen Aksu'ya linç girişiminde bulunanlardan, darbe isteyenlerden, kendi gibi düşünmeyene hakaret edenlerden, farklılıklara tahammülü olmayan saldırgan, gözü dönmüş, öfkeli radikallerden oluşmuyor. Bunların dışında kalan herkes "yeni makul çoğunluğa" dahil edilirse toplumsal barışın sağlaması adına büyük bir adım atılmış olur.
Tek tipten uzak, farklılıklara saygı duyan, ötekilestirmeyen huzurlu bir toplum anormal olanın marjinalize edilmesi ile kendiliğinden oluşacaktır.
serdar.karagoz@sabah.com.tr

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.