Markar Esayan

Avrupa Parlamentosu’nun terör tanımı değişti mi?

Geçenlerde yaklaşık 100 Avrupalı parlamenter, PKK'nın AB'nin terör örgütü listesinden silinmesi amacıyla bir imza kampanyası başlattı. Gerekçesinin özetini aşağıya alıyorum...
"Türkiye'de Kürt sorununun demokratik ve barışçıl bir çözüme ulaşma umudu tehdit altında. Şiddet artıyor, Türkiye ve bölge istikrarı için ciddi bir risk teşkil etmektedir. Türkiye'de, giderek bir barış süreci fikrinden uzaklaşan ve DAEŞ'e karşı mücadeleyi zayıflatan bir şiddet patlaması ile karşı karşıyayız.
Zaten, Avrupa Birliği, Yüksek Temsilcisi aracılığıyla ve aynı zamanda Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler ve Amerika Birleşik Devletleri Türkiye'de barış için görüşmeler yapıldı. Bu bağlamda, bu listede PKK'nın bulunması barış, diyalog ve müzakere kurulmasıyla çatışır. Terörizmle mücadele adına, İnsan hakları ihlallerine karşı mücadele adına, düşünce ve basın özgürlüğü kısıtlama yapmayı kolaylaştırır.
Eski Başbakan ve mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edildiği gibi Kürtler Ortadoğu'da bir siyasi mücadele önemli bir bileşenidir ve Kürt sorunu için barışçı bir çözüm için PKK ile müzakere olmadan mümkün değildir. Aynı şekilde Kuzey İrlanda'da, barışçıl bir çözüm, yalnızca ilgili bütün tarafların katılımı ile mümkün olacaktır. Biz, aşağıda imzası bulunan milletvekilleri, Avrupa Birliği Konseyi'nden bu listenin gözden geçirilmesini ve PKK'nın AB terör örgütleri listesinden çıkarılmasını talep ediyoruz."
Bu saygıdeğer Avrupalı parlamenterlerin terör listesinden çıkarılmasını istedikleri PKK, henüz 17 Şubat'ta 29 vatandaşın feci şekilde parçalanarak ölümüne yol açtığını bilmiyor olamaz. Başkent Ankara'da, benim de içinde bulunduğum TBMM'ye 300 metre uzaklıkta, PKK, PYD ve Esed ile ilişkili terörist bu eylemi gerçekleştirdi.
22 Temmuz'dan itibaren, 300'ü aşkın polis ve asker hayatını kaybetti. On binlerce insan, PKK'nın kazıp bombalarla doldurduğu hendekler, keskin nişancılar ve sivillerin canlı kalkan yapılması nedeniyle evlerini terk ettiler. Evlerini terk eden bu on binlerce insan, Kuzey Suriye'ye, PYD'nin yönettiği Rojava'ya değil, Türkiye'nin batısına geldiler.
Peki, neden yaşandı tüm bunlar? Acaba bu 100 değerli Avrupalı parlamenter, eğer bir terör örgütüne kefil oluyorlarsa, yani insan hayatı ile ilgili ciddi bir meselede, süregiden öldürme eylemine meşruiyet taşımaya karar vermişlerse, Çözüm Süreci'nin neden bittiğini, neden bugün böyle bir şiddet çılgınlığının başladığını da etraflıca araştırmak durumundalar.
Yani sadece Brüksel veya Strasburg'u mesken tutmuş PKK'lılar veya PKK yandaşı kesimlerin tezlerini dinlemekle böyle ciddi bir girişimde bulunulamaz. Ya da "PKK seküler teze inanıyor, biz de inanıyoruz, AK Parti Sünni, DAEŞ de Sünni" önyargılarıyla veya gecikmiş, tatmin edilmemiş devrimci romantizmiyle böyle bir sorumluluğun altına girilmez. Hele hele PKK'ya bu yakınlaşmanın nedeni bastırılmış İslamofobi'nin dışavurumuysa, bu çok daha ayıp olur.
Son Paris saldırısından sonra Fransa olağanüstü hal ilan etti ve bunu üçer aylık dönemlerle de uzatmakta. Bebek sayılacak çocukların çapraz sorguya alındığını, mahkeme kararı olmadan polisin baskınlar düzenlediğini, sınırları kapattığını, orduyu kentlere çağırdığını, insan haklarını da geçici olarak askıya aldığını biliyoruz. Son olarak da terör faaliyetlerine katılan kişilerin vatandaşlıktan çıkarılması yönünde de bir yasa kabul edildi.
AVRUPA DEĞERLERİ ARTIK BİR DEĞER DEĞİL
Oysa Türkiye, son yıllarda Paris saldırısına benzer birçok acılı olay yaşadı. Bunların hiçbirisinde olağanüstü hal ilan edilmediği gibi, Fransa'nın aldığı türden önlemler almadı, böyle kanunlar çıkarmadı.
Ama Türkiye, bunun dışında PKK'nın ülkenin Güneydoğusunda bazı ilçelerde hendekler kazarak kantonlaşma terörüyle de mücadele etti ve ediyor. Şöyle düşünün; bir yandan Paris saldırıları arka arkaya gelirken, bir yandan da Strasbourg, Lyon, Marsilya gibi kentlerinin sokaklarında aynı örgüt hendekler kazıyor ve buraları tonlarca bomba ile dolduruyor, sürekli polis ve asker öldürüyor.
Avrupa devletlerinin böyle bir durumda tavrı ne olurdu?
Siz vatandaşını terör örgütünden korumaya çalışırken, bu örgütü terör listesinden çıkarmak için komşu, dost bir ülkenin 100 parlamenteri imza kampanyası açıyor.
Bu gerçekten çok vahim bir durum… Hem eksik bilgilerle, hem de önyargılarla davranmak bir yana, çok temel bir meselede, yani şiddet ve terör karşısındaki evrensel ilkeleri çiğnemek, onları kaybetmek Avrupa medeniyeti için ne anlama gelir? Ankara saldırısında insanlar paramparça oldu. Dört yaşındaki bebeklerin gözü çıktı. Bunu yapan kişiler PKK ve PYD bağlantılı. Böyle bir ortamda terörü bile lanetleyemeyecek, onu meşrulaştıracak bir durumda nasıl AB ile ilişkilerimiz ilerleyecek?
Çözüm Süreci'ni başlatmak büyük bir siyasi risk demekti ve bu riski "Siyasi hayatıma mal olsa bile barışı sağlayacağız" diyen Recep Tayyip Erdoğan bu riski aldı. Kürt kimliği ve Kürtçe inkârı resmen sona erdirildi. Sayısız reform yapıldı. Güneydoğu ve Doğu bölgesine dönük büyük kaynaklar ayrıldı, yatırımlar yapıldı. Bölgedeki halk, 35 yıl sonra ilk defa iki yıl boyunca ilk kez normal bir yaşamla tanıştılar. 10 Ağustos 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP adayı Selahattin Demirtaş yüzde 9,7 oy aldı.
21. YÜZYIL TRENDİ: TERÖRLERİ YARIŞTIRMAK
Peki, ne oldu? Bundan üç ay sonra aynı kişi, yani Selahattin Demirtaş Kobani'deki DAEŞ saldırısını gerekçe göstererek ayaklanma çağrısı yaptı. Sokağa inen PKK'nın gençlik yapılanması YDG-H militanları sokağa çıktılar ve bir cehennemi yaşadık. 50 civarında vatandaş feci şekilde öldürüldü. Yasin Börü gibi gençler Diyarbakır'da 3. Kattan atılıp, linç edildiler, yakıldılar.
Halbuki Kobani Irak Kürdistan Yönetimi'nin ağır silahlı güçleri sayesinde düşmekten kurtulmuştu. Peki, nereden gitti bu Peşmergeler? Türkiye toprakları üzerinden. Bunun için gerekli Meclis teskeresini AK Parti oylarıyla kabul edilirken bu teskereye kim hayır oyu verdi? Kürt partisi HDP. Çünkü maalesef Çözüm Süreci umurlarında değildi. Suriye üzerinden farklı bir plana dâhil olmuşlardı.
Hükümet 6-8 Ekim olaylarına rağmen Çözüm Süreci masasını devirmedi. Belki de hata etti. 7 Haziran seçimlerinde HDP tarihinde ilk defa 80 milletvekili ile Meclis'in 3. Büyük partisi oldu. Herkes HDP güçlendi, çözüm süreci kaldığı yerden devam eder diye ümitlenirken, PKK 22 Temmuz 2015 günü Ceylanpınar'da İki polisi evlerinde uyurken infaz etti. Arka arkaya terör eylemleri geldi ve hendek süreci başladı, süreç çöktü.
Yazacak ve söyleyecek çok şey var. Ancak sanırım terörün milleti, dini, ırkı olmayacağı, favori terör örgütlerimiz olmaması gerektiği ortada. İmzacı parlamenterlere bunu bir kez daha hatırlatmak istedim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.