MELİH ALTINOK

Önce o parmağı indirin lütfen

Ulusal sınırlar içinde gerçekleşse de insan hakları ihlallerinden çevre kirliliğine kadar tüm problemlerin yapısal çözümünün uluslararası arenada gerçekleşeceğini düşünenlerdenim.
Hatta daha ileri gidip çoğu zaman "Allah yeryüzünde hiçbir halkı kendi ulus devletiyle bir başına bırakmasın" derim.
Bu nedenle katı milliyetçi söylemlere prim vermeden katılımcı küresel örgütlülüklere hep sempatiyle baktım.
Ancak buradaki püf nokta, ülkeler arasındaki karşılıklı denetim-dayanışma ilişkisinin demokratik bir zeminde gerçekleşmesi ve mutlaka eşitlik ilkesine dayanması.
Tıpkı sorumlu ve saygılı bir komşuluk gibi, devletler de bir birini gözetmeli, gerektiğinde egemenlik haklarını ihlal etmeden uyarılar yapmalı.
Ne var ki batı ülkeleri arasında gözetilen bu denge, araya bir doğu ülkesi girince anında bozluyor.
Birbirleriyle hukuk, demokrasi ve diplomasi sınırları içerisinde konuşan batı devletleri anında tüm nezaketlerini bir yana bırakıyor, buyurganlaşıyor, ses tonlarını sertleştiriyor, parmaklarını bir kırbaç gibi sallıyorlar.
Avrupa Birliği (AB) üye adayı olsa da Türkiye de batının bu oryantalist tutumundan fazlasıyla nasibini alıyor.
Siz, Paris saldırısının ardından aylardır olağanüstü güvenlik koşulları uygulayan Fransa'ya, her hangi bir batı ülkesinden ya da ABD'den insan hakları "sitemi" geldiğini duyduğunuz mu?
Peki, topraklarında Paris'i nerdeyse her gün yaşadığı halde aldığı güvenlik tedbirleri Fransa ile kıyaslanamayacak kadar gevşek olan Türkiye niçin her gün batılı bir siyasiden "azar" işitiyor?
ABD'nin ulusal güvenliğini ihlal ettiğini iddia ettiği gazetecilere "işkenceyi" ciddi ciddi tartışmasına tek bir uluslararası kuruluş gık bile demiyor. Buna karşın Türkiye'nin, aynı suçla itham edilen gazetecileri, son tahlilde uluslararası hukuka bağlı mahkemelerin karşısına çıkartması bile büyük bir problem olarak tartışılıyor.
Son olarak, yargı ve güvenlik bürokrasisinde otonom bir yapı oluşturan Gülen Çetesi'nin medyasına yönelik hukuki operasyonlar batının dilinde.
Türkiye terörün finansmanıyla mücadele etmeyi uluslararası alanda taahhüt eden bir ülke. Dolayısıyla yargının Gülen çetesinin finans kaynaklarına ve kara para akışına karşı hukuki süreçlere başvurması Türkiye'nin hakkı olduğu kadar görevi de.
Gelin görün ki, yargı süreci devam etmesine karşın, AB'den ve ABD'den ültimatom niteliğinde zehir zemberek açıklamalar geliyor. Bu çıkışların politik anlamları ve gizlenemeyen çifte standartları bir yana, yargıya müdahale anlamı taşıdıkları ortada.
Peki, Batı ve ABD neden bu denli açık egemenlik ihlallerinin altına imza atıyor. Bu sorunun cevabı açık. Çünkü Batı için doğuda insan hakkı, ancak uzun vadeli politikalarına hizmet edecekse gündeme alınacak bir ayrıntıdır.
Örnek de verelim. İki çocuktan bahsedeceğim. 2013 yılındaki sokak olaylarında, polisin attığı bir gaz bombasının duvardan sekerek başına isabet etmesi sonucu Berkin Elvan isimli çocuk hayatını kaybetti. Bundan kısa bir süre sonra yine aynı yaşlardaki Yasin Börü isimli çocuk, Diyarbakır kentinde Halkların Demokratik Partisi (HDP) sempatizanlarının başlattığı sokak gösterilerinde onlarca kurbanla birlikte linç edilerek öldürüldü.
Mağdurları aynı yaşta çocuklar olmasına karşın batının bu iki olaya yaklaşımı çok ama çok farklı. Berkin'in ölümüne sebebiyet veren polislerle ilgili yargılama süreci eksiksiz devam ettiği halde uyarıların ardı arkası kesilmiyor. Mahkemeler de mutlaka uluslararası gözlemciler, Avrupalı siyasiler oluyor.
Yasin'in katillerin yargılandığı dünkü duruşmada ise yine tek bir ecnebi dostumuzu göremedik. Hoş, Yasin'in adını andıklarına bile şahit olmadık ya.
Çünkü Berkin'in ölümü, Türk devletine ve hükümetine yönelik yürütülen, yürütülecek operasyonlarda araçsallaştırılabilecek bir olay. Yasin'in katledilmesi ise batının Türkiye iç siyasetinde yönetime karşı kullanabileceği bir dram değil.
Batının bu ve benzeri sayısız çifte standardına şahit olan Türkiyeliler de doğal olarak uluslararası topluma karşı güvenlerini yitirmiş durumdalar.
Haksızlar mı?
Ülkelere demokrasinin ancak küresel örgütlülüklerin sınırları aştığı bir dünyada geleceğine inanan benim gibi enternasyonalistler bile bunca haksızlıktan sonra şüpheye düşüyorsa, yerel dinamikleri daha çok önemseyenler ne yapsın?
Çanlar, günden güne işlevini ve prestijini yitiren ulusları toplum için çalıyor. Bu ise batı ve doğu arasındaki duvarların daha da kalınlaşması ve ön yargıların kemikleşmesi anlamına geliyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.