Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Boşuna uçuyorsunuz

Akıllı okuyucu soruyor: "Türkiye'de milli burjuvazinin yeni doğduğunu, bize özgü bir aristokrat sınıfı sayılan bürokrasiyle bir iktidar çekişmesine girdiğini söylüyorsun ama bu iktidarın neresi milli?"
Şöyle cevap vereyim: "Milli ama milliyetçi değil."
Çünkü biz o dönemi "ıskaladık"...
Bugün artık, on dokuzuncu yüzyıldaki gibi "milliyetçi burjuvazi" kalmadı ve kalamazdı da... Bugün artık bütün ülkelerin bütün burjuva sınıfları "beynelmilelcidir"...
İşçi sınıfı adına yola çıkıp bir çuval inciri batıranların denedikleri ama başaramadıkları "enternasyonalizmi", burjuva sınıfı kendince başarmıştır. Bunu, yarattığı teknoloji devrimiyle, daha doğrusu onu bir adım daha ileri götürdüğü elektronik devrimiyle de perçinlemiştir.
Turgut Özal, bu dünya düzenine "eklemlenmenin" ilk adımlarını attı. Çünkü Türkiye, dünya kapitalist sisteminde "ayrıkotu" gibi kalmıştı...
Demokrat Parti yöneticileri CHP kışlasında yetişmiş olmasalardı, İnönü'nün iktidarı kendilerine devretmeden önce kurduğu "tuzak çerçeveyi" kırabilselerdi, Türkiye ancak seksenli yıllarda başarabildiği bu dönüşümü ellili yıllarda başlatabilseydi... Teyzemin de testisleri olsaydı...
Geç olsun da güç olmasın. Artık bu yola girilmiştir, geriye dönüş yoktur. "Kendi yağıyla kavrulmanın" bir erdem olduğu safsatasını artık kimse kimseye yutturamaz. Hiçbir babayiğit Türkiye'yi kendi içine kapatamaz.
Peki bu durumda Türk solu ne halt edecektir, varsa öyle bir güç?...
Hiçbir halt edemeyecektir.
Son günlerde sol çevrelerde gene bir umut kıpırdanması başladı: "Sınıfsal söylemi" bırakacaklarmış... Yeni bir sol parti kurulacakmış (ay gene mi?), hatta Ufuk Uras da zamanı gelince bu partiye geçecekmiş...
Sınıf ağızlarını bırakacak bir sol... Peki ne diyecek?
"Demokrasi" diyecek, onu sağcı da söylüyor.
"Yeşili sev, çevreyi koru" falan diyecek, kimse buna oy değil zırnık vermez.
"Kürt hakları" desen, Kürt partisi var zaten... Üç bin Rum vatandaşın hakkını korumak için yetmiş iki milyondan oy mu isteyecek?
AKP iktidarını devirmek için tek yol, ülkeyi (yani kapitalist ekonomiyi) onlardan daha iyi çekip çevireceğine halkı ikna etmektir.
Bugün Türkiye'de bunu başarabilecek (hem ikna etmeyi hem de gerçekleştirmeyi) hiçbir güç yoktur.
Mustafa Sarıgül'ün kurması beklenen parti de bir "sağ sosyaldemokrat" girişim olarak ancak CHP oylarını "kırabilecektir", o kadar.
Hele hele "üretim araçlarını kamu mülkiyetine vermek" gibi geçmiş yüzyılların türküsünü çağıranlar, ancak birer "komedi filmi" olarak kalırlar.
Kimse heveslenmesin, erken de olsa, zamanında da olsa, seçimi gene AKP kazanacaktır. (Kazansın demedim salak, tahlil yaptım.) Koalisyon isteyenler (sanki ufukta bir koalisyon ihtimali belirmiş gibi yayın yapanlar), bunu kendi hokkabazlıklarını sürdürebilmek için istiyorlar. Belki Aydın Doğan da o zaman "sotaya yattığı sütre gerisinden" gene sahne ışıklarına çıkar... Beklesin bakalım.
Beynelmilelci burjuvazi... Sınıf söylemini bırakan sol... Dünya gerçekten de çok değişmiş yahu!
Değiştiğini göremeyen de gitsin Aydın Doğan'ın kerimesinden iş istesin, bakalım verir mi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA