Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Kaç vakite kadar?

Bu ülkede "siyasi muhalefet" olduğu kadar bir de "iktisadi muhalefet" var tabii...
Bunların bir kısmı, Aydın Doğan'ın hükümeti düşürme çalışmalarına, yani beyhude çabalarına ve nafile turlarına uşaklık etme gayretiyle "Türkiye battı batıyor, halk aç sefil" propagandası yapanlar. Şimdilerde, halktan çok, kendileri "işsiz kalma" korkusuna düştüler.
Bir kısmı da, iktisattan anlayanlar ama ille de "muhalefet için muhalefet" dürtüsünden kendilerini alamayanlar...
Sevgili kuzenim Prof. Kaya Ardıç da çok iyi iktisat bilip, "sınıfsal refleksleri" (bürokrat kimliği) ve "Marksist geçmişi" nedeniyle gene de kendini "birşeyleri beğenmemek ve eleştirmekle yükümlü" sayanlardan.
Kendisiyle ilgili bir yazıma açıklama göndermiş.
Kendisini yanlış anladığımı söylüyor. Haklı olabilir. Düzeltiyorum: "Ekonomi batsın yeter ki bu hükümet gitsin" kafasında değildir. (Ekonomi gelişsin ama gene de hükümet gitsin isteyebilir, anayasal hakkı!)
Fakat benim asıl eleştirdiğim, bu tür bilim adamlarının yıllardır ve ısrarla "bu ekonomik büyüme modelinin sürdürülebilir olmadığı" şeklindeki saplantılarıdır.
İşsizlik azalıyor, borsa coşuyor, "sıcak para" yağıyor, TL değerleniyor, ekonomik büyüme oranında dünya ülkelerinin en önündeyiz, bu alanda Çin'i bile solladık geçtik, kriz öncesi rakamlarını yakaladık yani kriz gerçekten de "teğet" geçti, onlar gene de memnun değiller.
"Böyle giderse bir noktada tıkanır"
diyorlar.
Böyle giderse ithalat daha da patlayacak, yani ihracat kösteklenecek, dış ticaret açığı ve cari açık büyüyecek, finansmanın "kalitesi" düşecek. (İşin matrağı, ihracat "bu şartlarda bile" rekor kırıyor, bunu görmek istemiyorlar çünkü "kara kaplıya" uymuyor! İsterseniz "kafalarındaki şablonlara" da diyebilirsiniz.)
Tersi olsaydı (örneğin referandumda hayır çıksaydı) sıcak paranın kaçacağını, borsanın belki de çökeceğini, üretim maliyetlerinin fırlayacağını ve bunun fiyatların genel düzeyine berbat bir etkisi olacağını, yani çalışan sınıfı duman edeceğini kabul ediyorlar ama, öyle de kötü böyle de!
Kimin için iyi, kimi için kötü? Kilit nokta budur.
Prof. Ardıç meseleye "emekçiler" açısından bakıyor ve çaktırmadan beni de "ünlü ve yüksek ücretli bir yazar olduğumdan beri bakış açımı değiştirmekle" suçluyor. (Türkçe söylersek, biti kanlandı, tuzu kurudu ya, patron safına geçti bizim bacaksız...)
Ben de diyorum ki, kapitalizm geliştikçe bundan emekçi de yarar görür. Amiyane tabiriyle "patron zenginleştikçe işçiye de pay verir"... İki yüz yıl önce kırbaçla çalıştırılan işçilerin evlerinde bugün buzdolabı ve çamaşır makinesi olması, bunun en basite indirgenmiş kanıtıdır.
"Alternatif"
denendi ama yürümedi. Komünistler "yoksullukta eşitlik" sağlamaya kalktılar. İşçi çok daha fazla ezildi ve sömürüldü. "Yeni bir üst ve sömürücü sınıf" yaratmaktan başka bir yere varamadılar (Milovan Cilas'ı okuyunuz)... Nükleer silah üretiminde ABD ile yarışan Sovyetler Birliği, halklarına domates ve portakal bulup da yediremedi. Emekçinin krema tabakası, "öncünün de öncüsü" sayılan Sovyet maden işçisi, ocaktan çıkınca elini yüzünü yıkayacak sabun bulamadı. Ve battılar.
Prof. Ardıç ve benzerleri, dünyada herkesin (Çin'in bile, Küba'nın bile), hele hele Türk halkının kapitalizm istediğini görmüyorlar, görmeye yanaşmıyorlar. Kapitalizmin eşitsizlik ve sömürüsüne razı olarak! Altta kalanın canının çıkacağını bilerek ve kabul ederek!
Hayır, emekçi halk kendini böyle kurtaramaz, halkın tercihi önemli değildir, halk bilinçsizdir, ille onlar kurtaracaklar ve de kendi bildikleri gibi... Sonra da "bunlar memur refleksleridir, siz sosyalist değil yalnızca Kemalist'siniz" deyince bize kızıyorlar.
Teoriyi bırakıp pratiğe dönersek:
Kehanet seven muhalif iktisatçılar (hangisi sevmez ki?), yıllardır sözünü ettikleri, belki de hükümetin değişmesi için hasretle bekledikleri tıkanma noktasının ne zaman geleceğini, yani bu büyüme modelinin ne zaman "artık sürdürülemez" olacağını da öngörmekle yükümlüdürler! Madem çok biliyorlar, teknik terimiyle "projeksiyon" yapsınlar bakalım.
Ne zaman batacağız? 2020 yılında mı, 2030 yılında mı? Söyleyin de bilelim.
Sekiz yıldır söylüyorsunuz, bir şey olduğu yok da, o bakımdan sordum.
Marduk bile "2012'de geleceğim" demiş yahu!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA