HAŞMET BABAOĞLU

1 Mayıs 1977'yi böyle tartışamazsınız!

"1 Mayıs 1977 katliamından sol sorumludur; olayda derin devlet komplosu yoktur" tezi bir kampanyaya dönüştü.
Tuhaf! Hani tartışmayı başlatan Berktay'ı bilmesem...
Bir "mihrak" tarafından Türkiye'nin yakın tarihiyle yüzleşme süreci bulandırılmak isteniyor, diyeceğim.
En son Mümtaz'er Türköne çıktı ortaya...
Neymiş, solun "omerta"sı; yani gizli kapaklı işler karşısında mafyavari "susma yasağı"bozulmuş; bu da eski ve yeni solcu çevrelerde rahatsızlığa neden olmuş... muş!
Hayır! İşin suyunu çıkartmayın, rahatsızlık orada değil!

***

Solun bitmez tükenmez hizipçiliği ve içsel şiddetini...
1977'nin o günlerinde sol siyasetler arasındaki derin nefret ve keskin çatışma potansiyelini...
O gün akşamüstü Maocu gruplarla diğerleri arasında çok ciddi bir itişme kakışma olduğunu...
Bilmeyen ve inkar eden mi var!
(Şu son 1 Mayıs öncesinde bile bazı gruplar günlerce "DSİP'i alana sokmayacağız; 1 Mayıs'ı AKP yardakçısı sözde sosyalistlere zehir edeceğiz" demiyorlar mıydı?)
Ama sadece bunlara odaklanarak yaşananları açıklayamayız. 1 Mayıs 1977 apaçık bir provokasyon fakat mahkeme sürecinde delilleri sürekli karartılmış ya da ortadan kaldırılmış derin bir komplodur.

***
Merak eden varsa, söyleyeyim..
1980 öncesindeki bütün 1 Mayıs kutlamalarında Taksim'deydim.
Yine belirteyim ki, on yıllardır Marksist solla "içerden" bir ilgim ve ilişkim yok; dünyaya, hayata, varoluşa bakışım çok farklı!
Fakat "1 Mayıs 1977 sosyalist solun rezilliğidir" kampanyası karşısında sessiz kalamam.
Hele Berktay ve onun gibi düşünenlerin "ben oradaydım" diyerek anlattıkları hikayeler var ki, insan bunların ciddiye alınma ihtimaline karşı isyan ediyor.
Geçen gün de biri kalktı, "olayın ardından boşalan alanda dolaştım, yerde binlerce tabanca vardı" gibi laflar etti.
Yöntem buysa, o zaman ben de anlatayım...
Mitinge bizimle gelen ayakkabı boyacısı çocuklar korkunç izdiham ve panik sırasında kaybolmuşlardı. Onları bulabilmek için toz duman içinde terk edilmiş alanda dört döndüm.
Tek bir silah görmedim yerlerde. Zaten varsa, niye yere atılsınlar ki!
Ama ne gördün, diye sorarsanız...
Sular İdaresi'nin üzerinde son derece kuşkulu siluetler, Kazancı'nın önünde yerde yatan bir kadını ezerek geçen bir panzer; Gezi yönünde toplanmış insanlara ateş açan bir başka panzer gördüğümü iyi hatırlıyorum.
***

İşin doğrusu şu ki, bu işler böyle tartışılmaz!
Gerçekten anlamak istiyorsanız, 12 Eylül'e doğru açılan yol bir yana, 1 Mayıs 1977'den hemen sonra yaşanan gelişmelere bakmanız gerekir!
Yazdım, bir daha yazayım:
29 Mayıs ve 3 Haziran'da Ecevit'e iki suikast girişimi var. Kara Kuvvetleri Komutanı'nın aniden emekliye sevk edilmesi var.
Bir darbenin son anda önlendiği hakkında kuvvetli iddialar var.
Bilmem, anlatabildim mi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.