Hayatın anlamını ve güzelliğini iş yerinde kaybettiysek eğer, tatil yerinde bulamayız. Bu modern bir aldatmacadır. Tıpkı "boş" geçen, tembel ve uysal Pazar günlerinin hafta içinde yapıp ettiklerimizin boşluğunu örtememesi gibi, tatiller de hayatımızın geri kalanını temize çekemezler.

***
Yaz öğleden sonralarını, ikindileri çok seviyor ve kutsal sayıyorum. O vakit geldi mi, birden gündelik ihtiyaçlar ve koşuşturmacalar silinip gidiyor gözümden. Bize bahşedilen hayatın geniş göğsüne bakıyorum! Tatlı tatlı inip kalkıyor. Başımı oraya yaslıyorum. Huzurluyum.
***
"Bu aşk beni çok yordu" diyor. Sevilmek için kan ter içinde çırpındı çünkü. Bunu sevmek sanıyor.
***
"Biraz içten ol, yeter" diyor. Oysa karşısındaki gayet içten, fakat "iç"inde ne varsa, o kadar işte!
***
Sevgi yakınlığa, tutku uzaklığa dayanır. Ancak bir "yabancı"ya tutkuyla bağlanabilirsiniz.
***
Mizah duygusu yüksek kadınlara baktığımda şöyle bir hisse kapılıyorum: Sanki bir gün kendilerine şöyle demişler: "Kimsenin beni neşelendireceği yok, bari bunu ben yapayım!"
***
Mizah duygusu yüksek erkeklere baktığımda ise, etrafındakilere şöyle seslenmek isteyen birini görüyorum: "Ben olmasam, neşesizlik ve can sıkıntısından mahvolursunuz! Ama anlamıyorum, neden hâlâ bana saygı duymuyorsunuz!"
***
Hani nasıl reklam sektöründe cinsellik satıyorsa, sosyal medya âleminde de mutluluk ve eğlencenin piyasası yüksek! Parlak dişler, kahkahaya çeyrek kala donmuş görüntüler... Hayatımız mutlu bir fotoğraftan ibaret artık, belki bir iki de eğlenceli video...
***
Bu toplum "büyüklenen" adamları "büyük adam" sanmaya başladığından beri işler iyi gitmiyor.
***
Şımarık umutla mızmız umutsuzluk aynı kökten geliyor. Şimdiki zaman karşısındaki körlükten...
***
Çok uzun sürdü!.. Yaşamak, diyorum. Çok zamandır yeryüzündeyim. Bitkinlik ve bilmişlik duygusu aynı anda bastırıyor!