Tamam! Böyle zamanlarda oturup gazete köşesinde fikir yürütmek pek "eski" bir çaba gibi görünüyor.
Malum, bir de yeni tipte bir "mahalle baskısı" var! O baskı herkesi "evinde oturmak" ile "sokağa çıkmak" arasında başka bir alternatifin bulunmadığına inanmaya zorluyorsa...
Yıpranmış ezberler tekrarlanıyorsa...
Bir kesimde "başkaldırı"dan, öteki kesimde "örtülü darbe tezgâhı"ndan bahsetmeyeni "dövüyorlar"sa...
Kalkıp "farklı dinamiklere de bakalım!" diyecek köşe yazılarının kaderi açıktır:
Futbol deyimiyle söylersek, ofsaytta kalınır.
Yine de bu farklı yolu deneyeceğim.
***
Türkiye'nin yakın siyasi tarihinden çok ders çıkartan ve asıl önemlisi bu dersleri pratiğe çevirebilmiş sadece iki parti var:
AKParti ve BDP. İkisi de şu sıra ülkenin 35 yıllık kanayan yarasına nihayet ilaç olacak bir sürecin kurucu ortakları.
Ama gelin şimdilik
BDP'yi bir yana bırakıp
AKParti'nin "
strateji" dünyasına yakından bakalım.
Biliyoruz, AKParti iktidarı önüne net hedef olarak
2023'ü koyarak
devleti dönüştürmeyi sürdürüyor.
Bunu demokratik yolla destek alarak yaptığı için olup bitenin
derinliği bazen gözlerden kaçıyor.
Mesele sadece
vesayetçi rejimin süpürülmesi meselesi olarak görülmemeli.
Aynı zamanda
devletin toplumsalekonomik ve kültürel dayanaklarının yeniden inşası meselesi. Kolay değil!
***
Tam da bu yüzden
sürekli anlatıyor Başbakan.
Yeni durumun
hayırlarını vurgulamak için geçmişin
şerlerinden söz ediyor sürekli.
1930'lardan giriyor, 40'lardan çıkıyor; 70'lerdeki derin devlet tarafından tezgâhlanmış sokak teröründen giriyor, 12 Eylül darbesinden çıkıyor; 90'ların iç savaşa dayalı kirli ekonomisi ve mafya düzeninden giriyor, 28 Şubat rezaletinden çıkıyor.
İzleyeni bazen yoran fakat etkili bir strateji!
Üstelik öğrenmeye çok geç kaldığımız bazı hakikatlerin üstündeki perdeyi kaldırdığı için
demokratikleştirici yönü de kuvvetli.
***
Yine de gerçek şudur ki...
Tarih, yakın tarih bile, nihayetinde "
tarih" olmuştur!
Gençler tek parti iktidarının ırkçı ideolojilere bağlı, entelektüel enerjiden yoksun ve halktan uzak dünyasını ancak okul ödevi olarak çalışırlar.
27 Mayıs'ı,
12 Eylül'ü veya
28 Şubat'ı anlatmanın bir yere kadar anlamı vardır.
Onlar henüz doğmadan önce veya ilkokulda "
ant içme" yaşlarında ülkede olup bitenlerden çok,
şimdi olup bitenlere bakarlar. Onlardan sürekli
geçmişle bugünü kıyaslamalarını istiyor
Erdoğan. Olmaz ki!
90 doğumlu ve etrafa dikkatli gözlerle baktıkları yılların tamamını AKParti iktidarında geçirmiş her kesimden gençleri düşünün...
Kıyaslasalar kıyaslasalar,
kendi yaşadıklarıyla komşularının, arkadaşlarının, gazetede gördükleri insanların
yaşadıklarını kıyaslarlar.
AKParti sürekli geleceği planlıyor ama
bazen on yıldır hükümette olduğunu unutuyor.
Bu çok ciddi bir problem.